Tarikat yurtlarında yaşananlar

Sermaye düzeninin yurtları tarikatlara bırakması, denetimden uzak tutması ve devlet yurdundaki gerici uygulamalar gösteriyor ki, bu sorun gelecek günlerde de karşımıza çıkmaya devam edecektir. Fakat Aladağ’daki katliamın pek çok yerde protesto edilmesi, Zonguldak’tan Van’a yurtlarda yaşanan eylemler bu alandaki sorunlar karşısında önemli bir öfkenin biriktiğini de göstermektedir.

  • Haber
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 26 Mart 2017
  • 07:23

Sermaye devletinin eğitim alanında uyguladığı dinci-gerici politikalar eğitimin önemli bir alanı olan yurtlarda da karşılığını buluyor. Sermaye devleti gericiliğin, taciz ve tecavüzün yuvası haline gelen tarikat yurtlarına destek sunarken halihazırda devlet yurtlarında da tarikatlarla, diyanetle işbirliği içinde eğitim programları uyguluyor.

Geçtiğimiz aylarda Aladağ’da bir tarikat yurdunda çıkan yangında 11 öğrenci katledilmişti. Yangından sonra yurdun kaçak olduğu, hiçbir denetim yapılmadığı ortaya çıkmıştı. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bilirkişi raporunda da yurdun “kız öğrenci yurdu olduğu için denetlenmediği” ve akşam saatlerinde yurdun kapılarının ve yangın merdiveninin öğrencilerin üzerine kilitlendiği ortaya çıktı. Bütün bunlara bakarak bir kere daha söylemek mümkün ki sermaye devleti bir kâr kapısı haline getirdiği eğitim sisteminde, yoksul işçi ve emekçi çocuklarına tek seçenek olarak ya tarikat yurtlarını, tarikat evlerini sunuyor ya da tarikat yurtlarından farkı kalmayan devlet yurtlarını. Buraları dinci-gerici politikaların uygulanacağı diğer bir alan olarak görüyor, denetimden uzak tutuyor. Gün geçmiyor ki tarikat yurtları, evleri, KYK’ya bağlı yurtlar bir “skandal”la anılmasın. Ensar Vakfı’na bağlı yurtlarda 40 küçük çocuğun istismar edilmesinden, Adıyaman’daki tarikat yurdunda yaşanan tacize, Aladağ’daki yangına, Zonguldak’ta KYK yurdundan 2 kadın öğrencinin kaçırılması olayına kadar sermaye devletinin çürümüşlüğü gözler önüne seriliyor.

Pek çok KYK yurdunda başta Diyanet İşleri Başkanlığı ile olmak üzere gerici kurumlarla ortak yürütülen eğitim programları eğitim alanında uygulanan gerici politikaların bir başka örneği olarak karşımıza çıkıyor. Bunlar “manevi rehberlik” ile başlayıp “evlilik okuluna” kadar uzanıyor. Bütün bunların arkasında elbette ki sermaye devletinin “kindar ve dindar bir nesil” yaratma isteği yer alıyor. Bu isteğin bir parçası olarak OHAL ile birlikte değiştirilen yurt yönetmeliği de KYK yurtlarında uygulanıyor. Bu yönetmeliğe göre herhangi bir siyasal faaliyet yürütmek, hakkında soruşturma açılmış olması yurttan atılmak için bir gerekçe olarak gösteriliyor. Nitekim özellikle de üniversitede devrimci ve ilerici siyasal faaliyet yürüten muhalif pek çok öğrenci bu gerekçe ile yurtlardan atıldı. “Siyaset” yasağı sadece kendilerine muhalif olanları kapsıyor. Çünkü birçok yurtta ve eğitim kurumlarında ‘Evet’ propagandası resmi bir biçimde yapılıyor. Yurtlardaki konferans salonlarında ‘Evet’ toplantıları örgütleniyor.

Sermaye düzeninin yurtları tarikatlara bırakması, denetimden uzak tutması ve devlet yurdundaki gerici uygulamalar gösteriyor ki, bu sorun gelecek günlerde de karşımıza çıkmaya devam edecektir. Fakat Aladağ’daki katliamın pek çok yerde protesto edilmesi, Zonguldak’tan Van’a yurtlarda yaşanan eylemler bu alandaki sorunlar karşısında önemli bir öfkenin biriktiğini de göstermektedir.

İ. Y. Gün