Sivas Katliamı'nın üzerinden tam yirmi altı yıl geçti. Yirmi altı yıl önce bizzat devlet eliyle planlanan, gerçekleştirilen ve yine devletin yargısı ile sanıkların birer birer korunup aklandığı katliamda 35 aydın, ozan, sanatçı ve genç yaşamını yitirdi. Sivas katliamı MİT-CIA-kontrgerilla tezgahlarında çok önceden planlanmıştı. Tıpkı Maraş, Çorum, Gazi, Ulucanlar, 19 Aralık, Suruç, Ankara katliamları gibi. Katliamcılık bu düzenin ilk kurulduğu andan bugüne mayasında var. Düzen ne zaman ki sıkışsa, toplumsal muhalefetten ne zaman korksa, krizi ne zaman derinleşse hep aynı kirli oyuna başvuruyor! Bundan 450 yıl önce zulmünü, sömürüsünü, zenginliğini, otoritesini sağlamlaştırmak isteyen Hızır Paşa nasıl Pir Sultan Abdal'ı astıysa bugünün Hızır Paşaları da aynı baskı ve zorla, aynı katliamcı kimlikle tarih sahnesinde yerini alıyor. Bugünün sultanları ve Hızır Paşaları derinleşen ekonomik, sosyal ve siyasal krizinin faturasını işçilerin, emekçilerin, gençliğin üzerine yıkmaya çalışıyor. Bunun içindir ki her fırsatta grevleri, direnişleri ve onlarca hak arama eylemini yasaklıyorlar. Protesto ve basın açıklamalarına dahi azgınca saldırıyor. Yeri geldiğinde katliamlar gerçekleştirecek kadar ileri gidebiliyor!
Ancak bizler bu sistemin ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda ne büyük bir çürümüşlük içinde olduğunu, nasıl bir bataklığa saplandığını görüyoruz. Bu sistem Hızır Paşa'ların sistemidir. Hızır Paşaların zorbalığı ve zulmü bu sistem yıkılmasın, ayakta kalsın diye artıyor. Bu sistemde bizlere sömürü, açlık, yoksulluk, savaş ve katliam dışında bir gelecek sunulmamaktadır.
Başta Sivas olmak üzere, sermaye devletinin gerçekleştirdiği tüm katliamların hesabını sormak için, geleceğimizi kendi ellerimize almak, katliamların olmadığı, açlığın ve yoksulluğun kol gezmediği bir düzeni kurmak için mücadele etmekten, Hızır paşaların çarklarını kırmaktan başka bir yolumuz yok.
Devrimci Gençlik Birliği
Temmuz 2019