8 Haziran günü “Karneler sizin gelecek bizim” şiarıyla Kadıköy’de yapmak istedikleri yürüyüş sırasında polisin vahşice işkencesiyle gözaltına alınan liseliler, avukatları ve aileleri, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı gerçekleştirerek, polis işkencesini teşhir ettiler.
“Polis işkencesiyle hakların kullanımı engelleniyor”
Saat 13.00’te başlayan toplantıda konuşan İHD İstanbul Şubesi Başkanı Av. Gülseren Yoleri, eğitim sistemine ilişkin eleştiri yapmak isteyen gençlerin işkenceyle gözaltına alındığını hatırlatarak, demokratik hak kullanmanın değil, işkencenin suç olduğunu belirtti. Polis işkencesinin sıklıkla kullanılarak demokratik hakların kullanılmasının önüne geçilmesinin hedeflendiğini söyledi. Gençlere dönük işkenceyle toplumsal muhalefetin parçası olmalarının önüne geçilmek istendiğini ifade eden Yoleri'nin konuşmasından sonra basın açıklaması okundu.
Açıklamada polisin "yürüyüş yapılması halinde müdahale edileceği" dayatmasına karşı, karne günü eğitim sistemini eleştirmenin en doğal bir hak olduğunu söyledikleri ifade edildi. Pankart açılarak eylem başlatıldığında çevik kuvvet polislerinin yoğun işkencesiyle 18 kişinin gözaltına alındığı belirtilen açıklamada sonraki süreç şöyle anlatıldı: "Gözaltı aracına götürülen arkadaşlarımız burada da demir kelepçeyle başına vurularak polisler tarafından darp edildi. Daha sonra eylem alanına gelen yeni polislerle araç içinde işkencenin dozu daha da arttırıldı. Ayrıca arkadaşlarımıza işkence uygulanırken yoğun hakaretlere de uğradılar."
Yaralılar tedavi edilmedi, işkence sürdürüldü
Liselilerin işkenceyle gözaltına alınmasına tepki gösterenler ve muhabirlerle birlikte gözaltı sayısının 22'ye yükseldiği belirtilen açıklamada, avukatlarının da darp edilerek 5 polis tarafından gözaltına alınmaya çalışıldığı söylendi. Gözaltına alınanların İskele Karakolu’na götürülerek saatlerce havasız araç içerisinde bekletildiği belirtilen açıklamada, biri muhabir iki kişinin bir şey sakladıkları bahanesiyle karakolda çıplak aramaya tabi tutulduğu aktarıldı.
Açıklamanın devamında tabi tutuldukları işkenceye şöyle yer verildi: “Bir arkadaşımızın polis şiddeti sırasında başı yarıldı ve bir süreliğine bilincini kaybetti. Polisler kanamayı gördüğü halde arkadaşımızı bir an önce hastaneye götürmek yerine araç içinde tekrar darp etti. Ayrıca bu arkadaşımızla beraber birçoğumuza elektroşok verilerek işkence sürdürüldü. Bir arkadaşımızın saldırı sırasında aldığı darbeler yüzünden saatler sonra götürüldüğü hastanede kolu alçıya alındı. Gözaltına alınan arkadaşlarımız serbest bırakılırken iki arkadaşımızın telefonları verilmedi. Ve bu durum tutanağa geçirilmedi.”
“Yandaş medya işkenceye ortak oldu”
Yandaş medyanın, maruz kaldıkları işkenceyi hiçbir şekilde yer vermeyerek liselileri “terörist” olarak göstermeye çalışmasına tepki gösterilen açıklamada, gözaltına alınan bir muhabirin 25 yaşında olduğu vurgulanarak “Bu mu liseli?” diye hedef gösterildiğine dikkat çekildi.
Açıklama şöyle sona erdi: “Terör ortamını doğuran bizim gerçekleştireceğimiz yürüyüş ve protesto değil, onlarca liseliyi işkence uygulayarak gözaltına alanlardır. Liseliler olarak her türlü baskıya, şiddete, işkenceye karşı sözümüzü söylemeye devam edeceğiz.”
“Polisler kendilerinde işkence hakkı görüyor”
Açıklamanın ardından konuşan Av. Gökhan Soysal eylem öncesi polis amirleriyle görüşmeye çalıştıklarını ancak eyleme baştan itibaren saldırmaya kararlı olduklarını aktardı. Yapılmak istenen eylemin hukuka uygun olduğunu söylemesine rağmen karşılarına "2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu"nun çıkartıldığını belirten Soysal, bu kanunun polis saldırılarını meşrulaştırmak için kullanıldığına dikkat çekti. Gözaltında darp edilmenin artık klasikleştiğini ancak 8 Haziran günü çok şiddetli bir işkence uygulandığını ifade eden Soysal duruma müdahale etmek isterken kendisinin de gözaltına alınmaya çalışıldığını ve "yunus" denilen polislerin işkencenin dozunu daha da arttırdığını söyledi. Gençlerin araç içinde güpegündüz işkence gördüğünü, avukatların eylem alanında ve karakolda hakarete uğrayarak yaka paça karakoldan çıkartıldığını ve saatlerce gözaltındaki gençlerle görüşemediklerini aktardı. Polislerin kendilerinde işkence yapma hakkını gördüğünü söyleyen Soysal suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti.
Polis işkencesini görüntülerken gözaltına alınan ve yandaş medya tarafından hedef gösterilen medyanhaber muhabiri, "yunus" polisler tarafından gözaltına alındıktan sonra karakolda da çıplak aramaya tabi tutulduğunu anlattı.
“Bu eyleme katılmak herkesin görevi”
Polis işkencesi nedeniyle bilincini kaybettiğini ve kameralar önünde işkence gördüklerini anlatan bir DLB'li "ambulansa götüreceğiz" denilerek aracın en arka tarafında "yunus" ve çevik kuvvet tarafından işkencenin sürdürüldüğünü ve kendisine gülerek elektrik verdiklerini belirtti. İşkence görmeleri medyada gündem olmasaydı uzun süre gözaltında tutulduktan sonra tutuklanacaklarını düşündüğünü ifade eden DLB'li kendilerine yandaş medya tarafından yöneltilen "terör örgütü üyeleri", "25 yaşında liseli", "polise bıçakla saldırdılar" yalanlarına tepki gösterdi. Eğitim sistemiyle toplumun şekillendirildiğini, dolayısıyla hangi yaşta olunursa olunsun yapmak istedikleri eyleme katılmanın gerekli oluğunu vurgulayan DLB’li, kendisinin de 20 yaşında bir lise mezunu olduğunu aktardı. “35 yaşında olsam da o pankartın arkasında durmaya devam edeceğim” diyen DLB’li “Asıl terörist olanlar bizlere işkence yapanlardır. Bizler bu düzen değişene kadar o sokaklarda olmaya devam edeceğiz. Eğitim sistemine karne verecektik ve bu amacımıza ulaştık. Sistem sınıfta kalmıştır ve yıkılmaya mahkumdur” dedi.
DLB’li son olarak, 8 Haziran’da gözaltına alınan liseliler içerisinde 18 yaşından küçük olanların Salı günü savcılık tarafından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde ifadesinin alınacağını aktararak dayanışma çağrısında bulundu.
Eylemde kolu kırılan bir DLB’li da maruz kaldıkları işkence karşısında takındıkları tavra değinerek, gördükleri işkencenin topluma dönük bir mesaj olduğunu vurguladı. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nden güç aldıklarını ifade eden DLB’li, bu karalık dönemlerden çıkılacağını ve yapılan işkencelerin hesabının sorulacağını söyledi.
Başka bir liseli polisin kendilerine “biz de insanız” dediklerini anlattı ve arkasına devleti alarak barbarca işkence yapan polisi teşhir etti, “kimse o yaşananları unutmayacak” dedi.
LÖB'lü bir liseli tacizlere, gerici eğitime ve zorbaca dayatmalara karşı yapmak istedikleri eyleme uygulanan işkenceye değindi ve iki liselinin “duvara ketıl çizdikleri” için tutuklanmalarını hatırlattı, yandaş medyada yapılan kara propagandaya tepki gösterdi.
Gözaltına alınan liselilerden ikisinin babası, kendisinin de birçok eyleme katıldığını, benzer süreçlerden geçtiğini ancak hiç bu kadar şiddetli bir işkenceyle karşılaşmadığını vurguladı.
Son olarak Av. Gülseren Yoleri, devletin işlediği bu suçun mutlaka bir karşılığı olacağını belirtti ve demokratik haklarını kullanmaktan vazgeçmeyeceklerini ifade etti.
Kızıl Bayrak / İstanbul