Gençlik örgütleri “Filistin halkı emperyalistlerden güç alan siyonist İsrail tarafından her gün katlediliyor. Sizce Filistin ile dayanışma için gençlik içerisinde neler yapılabilir?” sorusuna yanıt verdi.
“...Gençlik içerisinde birleşik ve kitlesel bir zemini var edebilmeliyiz”
Devrimci Gençlik Birliği şunları dedi:
On yıllardır İsrail'in Filistin halkına yaptığı soykırım ve işgal saldırılarına karşı direniş güçleri 7 Ekim'de “Aksa Tufanı” harekatını başlatarak işgal saldırılarına yanıt verdiler. 7 Ekim'den bu yana ABD başta olmak üzere İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya gibi batılı emperyalist güçlerin desteğini arkasına alan siyonist İsrail, dünyanın gördüğü en vahşi soykırım ve işgal saldırılarından birini sürdürüyor.
Yaşadığımız coğrafyadaki anti-emperyalist mücadele geleneğini canlandırma sorumluluğu bugünün devrimcileri ve ilerici güçlerinin omuzlarındadır. Yerine getirilmesi gereken en büyük sorumluluklardan birisi olarak karşımızda duruyor. Filistin halkının haklı mücadelesini geniş gençlik kesimlerine anlatmak ve gençliği “Emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı, Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği” şiarı ekseninde mücadeleye ve eylemli dayanışma hattına çekmenin önemi yakıcılığını koruyor.
Filistin halkıyla dayanışmayı güçlendirmek için gençlik içerisinde birleşik ve kitlesel bir örgütlenme ve mücadele zemini yaratabilmeliyiz. Zira üniversitelerdeki tabloya baktığımızda Filistin halkı ile dayanışmak için anlamlı eylemler örgütlense de bu tablonun dağınık olduğunu söyleyebiliriz. Filistin meselesinin tarihsel ve güncel önemini gençliğe anlatmak ve herkesi bu sorun karşısında tutum almaya çağırmak, eylemli dayanışmayı örgütleyebilmek için meclisler oluşturmak ve forumlarda tartışmak önemlidir. Ayrıca üniversitelerde emperyalist savaşlarda kullanılacak silah ve mühimmatın teknokent ve Ar-Ge merkezlerinde projelendirildiğini ve geliştirildiğini anlatmak, eylemli süreçleri bu merkezlere taşıyabilmek de anlamlı pratikler olacaktır.
Bu süreci örerken üniversite bileşenlerinden toplumun geniş kesimlerine kadar ortak bir mücadele hattını oluşturmak, herkesi eylemli sürecin parçası haline getirmek bugünün acil görevleri arasındadır. Gençliğin devrimci öznelerinin ve geniş kesimlerinin önünde bu sorumluluk durmaktadır. Bunun için bugünden başlayarak “Filistin'de işgale son!” ve “Siyonist İsrail ile tüm ilişkiler kesilsin!” talepleriyle mücadeleyi ve dayanışmayı birleşik zemine çekmek gerekmektedir.
“Faşizmin iki yüzlü işbirlikçi politikalarını teşhir etmeliyiz”
Yeni Demokrat Gençlik şunları dedi:
“Al Aksa Tufanı operasyonunun başlamasının ardından 50 gün geçti. Filistin direnişinin öznesi olan birçok farklı hareketin ortaklaşarak gerçekleştirdiği bu operasyon İsrail devleti açısından elinde bulundurduğu teknik üstünlüğe rağmen sarsıcı bir etki yarattı. İsrail teknik üstünlüğe dayanarak on yıllardır sürdürdüğü işgale karşı taktik ve teknik olarak donanmış bir halkın ortaya koyduğu başarı karşısında katliam ve soykırım politikalarına yöneldi. Emperyalistlerin de desteğini alarak Gazze’ye yönelik işgal saldırısıyla hem aldığı darbeyi unutturmaya hem de işgal politikasını derinleştirmeye çalıştı.
Gelinen aşamada İsrail’in hastanelere, okullara, inanç (kilise, cami) merkezlerine yönelik gerçekleştirdiği insanlık dışı katliam saldırılarına rağmen direniş devam ediyor. ABD ve NATO’nun desteğiyle İsrail devleti bugüne kadar 13 binin üzerinde insanı katletmiştir. Dünyanın dört bir yanında yasaklara rağmen sokağa çıkan milyonlarca insan Filistin halkıyla dayanışma eylemleri geçekleştirerek bu işgalci soykırımcı siyonist İsrail devletine karşı tepki gösteriyor.
Ülkemizde de dayanışma temelli bir dizi eylem gerçekleştirildi. Bunların önemli bir kısmı devrimci demokratik güçler tarafından gerçekleştirildi. Bazılarını ise içeride devletin Kürt ulusuna yönelik saldırılarına destek veren faşist partiler yaptı. Bunlar, “Müslüman kardeşlerimiz” söylemini öne çıkaran, anti-semit söylemler kullanarak Filistin halkının yanında oldukları mesajı veren eylemlerdi. Halk İsrail’in işgal ve soykırım politikalarını protesto eden eylemler gerçekleştirdi. Oysa İsrail devletiyle ekonomik, ticari, siyasi, askeri işbirliği içerisinde bulunan TC devletinin Cumhurbaşkanı meydanlarda ve basın toplantılarında hamasi nutuklar atmaktan başka bir şey yapmadı. Gerici söylemleriyle kitlelerin bilincini ve eylemini yahudi düşmanlığı üzerinden köreltmeye yöneldi. 2015-2016 yıllarında hastaneleri, ibadethaneleri, halkın yaşam alanlarını Sur’da, Cizre’de, Nisebin’de bombalayan kendileri değilmişçesine iki yüzlü açıklamalar yaparak, kitleleri kendi arkasında toparlayarak İsrail’le sürdürdüğü ekonomik, siyasi, askeri işbirliğini maskelemeye çalıştı.
Sistem partilerinin Filistin halkıyla dayanışmak gibi bir dertleri bulunmuyor. Esasen dertleri Filistin halkının yaşadığı işgal ve soykırım süreci karşısında yığınların tepkisini sınırlamak ve İsrail ile sürdürdükleri ilişkileri maskelemek, kitlelerin işgal karşıtı mücadelesini yahudi karşıtlığına indirgemektir. Bu anlamda başta gençlik olmak üzere devrimci demokrat kesimlerin siyonist İsrail devletinin gerçekleştirdiği işgal saldırılarına karşı sesini yükseltirken, T.C. devletinin iki yüzlü tutumunu teşhir etme sorumluluğu da var. Türk devletinin Cerablus’a Afrin’e ve Serekaniye’ye yönelik işgal saldırılarına karşı dün nasıl karşı çıktıysak bugün de İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal saldırılarına karşı çıkmalıyız. Bugün bu temelde siyonizme ve faşizme karşı birlikte mücadele etme sorumluluğuyla hareket etmeli, faşizmin iki yüzlü işbirlikçi politikalarını teşhir etmeli kampüste, fabrikada, atölyede bulunduğumuz her alanda bu bilinçle sesimizi yükseltmeliyiz!”
“İsrail’le bütün ilişkilerin kesilmesi için eyleme çıkmalıyız”
Kaldıraç Üniversite şunları ifade etti:
Yaptığımız eylemlerde önceliklerimizden biri, öğrencilere ve gençlere emperyalizmin propaganda aygıtları tarafından dayatılan tarafsızlık ve pasifizm fikirlerine karşı ideolojik ve pratik mücadeledir. Bugün her zamankinden daha açık; taraf olmamak egemenden taraf olmaktır. Sürdürülen katliama ses çıkarmamak, “ne taraftan gelirse gelsin” şiddeti lanetlemek, 75 yılı aşkın süredir baskı altında tutulan, katliamlara maruz bırakılan bir halkın direnişi ile emperyalist kampın saldırılarını bir tutmak, bu katliama ortak olmaktır.
Filistin direnişi, direnmenin akılları açtığını, her metrekaresi izlenen bir alanda bile mücadelenin mümkün olduğunu alkışlanası bir operasyonla bir kez daha göstermiştir. Bizler bu yönünü öne çıkarmalı, İsrail’in tarihsel ve güncel konumu itibariyle ABD’nin Ortadoğu’daki karakolu olduğunu her söz ve eylemimizde tekrar tekrar teşhir etmekten geri durmamalı, ‘ama’sız ‘fakat’sız bir şekilde Filistin direnişi ile dayanışma içinde olduğumuzu göstermeliyiz.
Bir diğer önceliğimiz ise, TC’nin ve bölge ülkelerinin Filistin’le dayanışma görüntüsü verirken İsrail’le sürdürdüğü ilişkiler aracılığıyla katliamı fonladığını, tutumlarının ikiyüzlülüğünü teşhir ederek çözümün devletlerden değil halkların direnişinden geçtiğini propaganda etmek olmalı. Bugün dünyanın her yerinde halklar, Filistin direnişi ile dayanışmak için devletleri İsrail’i boykot etmeye zorlamak için eyleme çıkıyor. Bizler de aynı şekilde İsrail’le bütün ilişkilerin kesilmesi için eyleme çıkmalıyız. Üniversitelerde de akademik anlaşmaların ve araştırma geliştirme faaliyetlerinin, ortaklıkların derhal sonlandırılması için eylemli bir sürece gitmeliyiz.
“Gerçekleşen hiçbir kirli savaş emperyalist güçlerden bağımsız değildir”
Yeni Demokrat Gençlik şunları dedi:
“Öncelikle Filistin’deki işgal ve katliamın başını çeken siyonist İsrail devletinin ve dolaylı/dolaysız savaşı destekleyen bütün devletlerin güçlü ve berrak bir biçimde teşhir edilmesi gerekmektedir. Çünkü Filistin’de yaşanan acılara, ihlallere, katliama yönelik eylemden yoksun sözlü açıklamalar bir yandan değerliyken öte yandan ise yetersiz kalmaktadır. On yıllardır işgal altındaki Filistin’in nasıl özgürleşeceği sorunu ve her ülkenin gençliğinin, özelde de Türkiye’deki gençliğin bu konuda neler yapabileceği sorunu, ancak berrak bir proleter bakış açısıyla çözülebilir diye düşünüyoruz. Bu bağlamda faşist AKP iktidarının Filistin için “ezilenlerin yanındayız” söylemlerinin karşısında İsrail’le olan ekonomik ilişkileri ve hammadde ticaretleri teşhir edilip, iki yüzlü politikaların gençliğin bilincini karartmasına izin verilmemelidir.
Gerçekleşen hiçbir kirli savaş emperyalist güçlerden bağımsız değildir. Ezilen halklara karşı egemenlerin kendi çıkarları için yürüttükleri savaş politikalarını emperyalizm ikiyüzlü politikalarla desteklemektedir. Dolayısıyla emperyalist devletlere ve onların uşaklarına karşı devrimci mücadele vermek bu savaşların bitmesi için alınacak en samimi ve bilimsel tutumdur. Bulunduğumuz her alanda bunlar gençliğe anlatılmalıdır. Filistin’le dayanışma sorununda açığa çıkan acil talepler etrafında gençliği harekete geçirip gerçekleri kendi deneyimleriyle kavramaları sağlanmalıdır. Bireyselleşmenin alabildiğine yaygınlaştırıldığı gençlik içerisinde bu soruna dair samimi, tutarlı yaklaşımın ve çözümün devrimci gençliğin örgütlü mücadelesinden geçtiğini kavratmamız gerekmektedir.”
Kızıl Bayrak / İstanbul