Yükseköğretim Akademik Yıl Açılış Töreni’nde konuşan Erdoğan, eğitim sistemine ve yakın zamanda hangi alanların müdahale konusu edileceğine dair düşüncelerini dile getirdi. Aynı zamanda AKP döneminde yükseköğretim kurumlarının sayısal artışından övünçle bahsetti. Üniversiteli mezun işsizliği üzerine ise “Her üniversiteyi bitiren iş sahibi olacak diye de bir şey yok. Bunu dünyanın hiçbir yerinde bulamazsınız” diye buyurdu.
“Her ile üniversite” politikasını hayata geçiren AKP, tek odalı ya da tabela üniversitelerini de sayarsak, yıllar içerisinde üniversite sayısını 76’dan 207’e yükseltti. Bunların 129’u devlet, 73’ü vakıf üniversitesi. 5 tanesi de vakıf meslek yüksekokulu. Öğrenci sayısı ise 8 milyona yaklaştı. Bu sayı Almanya’da 3 milyon olduğundan, Erdoğan buradan da kendine övünç payı çıkardı. Tabii nitelik konusunda halen belli bir mesafe alınması gerektiğini itiraf etmekten kaçınamıyor. Nitelikten kastın, eğitim-öğretim müfredatının bilimsel, ilerici, laik bir içeriğe kavuşturulması olmadığı kesin. AKP iktidarı boyunca özellikle ilkokul ve lise müfredatına yapılan müdahaleler ile aynı şekilde üniversitelerdeki ilerici birikimin tasfiyesi orta yerde duruyorken, öyle bir değişim beklemek absürt olurdu. Aksine, tarikat şeyhlerinin derse girmesi, her okulun mescit yapma zorunluluğu ve daha nice gerici uygulamanın revaçta olduğu bir dönemdeyiz.
Konuşmasında liseden mezun olanların çoğunun bir üniversiteye yerleşebildiğini vurgulayan Erdoğan, iş güvencesi vermediğini açık bir şekilde ifade etti. 18-25 yaş aralığındaki gençlerin iş arayışını üniversite ile 4 sene, hatta yüksek lisans ile 2 yıl daha erteleyen politikaya rağmen genç işsizlik oranı oldukça yüksek. Ek olarak, üniversite sayısı arttıkça, mezun sayısının da ve devamında diplomalı işsiz sayısının da arttığını belirtmek gerekir. Atanamayan öğretmen gibi bir sıfat var ülkemizde. Devlet memurluğunda liyakat yerine torpilin dönmesi ile “Devleti arkana al, sırtın yere gelmez” algısının kırıldığı ya da “Sağlık ile ilgili meslek seç, kesin atanırsın” beklentisinin geride kaldığı herkesin malumu. Artık sağlıkçılar da atanamıyor. Belli meslek grupları aynı talihsizliği yaşıyor. TÜİK verilerine göre mezun işsizliği sadece 5 yılda ikiye katlandı, 1 milyonu aştı. Kapitalizmin akıldışı yanına iyi bir örnek olan bu atan(ama)ma meselesi, sömürü düzeni sürdükçe temel bir gündem olarak kalmaya devam edecek.
Akademik Yıl Açılış Töreni’nde Erdoğan’ın değindiği diğer noktalardan biri de öğrencilere verilen burs ve kredilere zam yapılacağı yönündeki vaatlerdi. Zaten her yıl belli bir oranda zam yapılıyor, bazen de konu seçim dönemlerinde propaganda malzemesi olarak kullanılıyor. Sonrasında yurt, ulaşım ve yemekhanelerde yapılan zamlar sonucunda pratikte değişen tek şey bankamatik ekranındaki sayı oluyor. Önceki dönemde Erdoğan, burslar konusunda, “Bedavacılığa alışmayın!” çıkışı yapmıştı, neyse ki henüz burslara dokunulmadı.
Erdoğan yaptığı konuşmada, üniversiteleri piyasanın ihtiyaçlarına göre şekillendirme anlayışı kapsamında atılan çeşitli adımlara da değindi. Yükseköğretim kurumlarının yeniden yapılandırılmasına dair vurgular ile gündeme gelen bu adımlardan biri de araştırma ve ihtisas üniversiteleri idi. Bölgesel kalkınma odaklı üniversitelerin ve ek olarak meslek yüksekokullarının, meslek liselerinin organize sanayi bölgelerinde
açılmasını önemli adımlar olarak niteleyen Erdoğan, mesleki eğitimin öğrenciler için cazip hale getirilmesinin şart olduğunu söyledi. Bu konulara tekrardan dikkat çeken Erdoğan, gerekli çalışmaların bir an önce hayata geçirilmesi temennisinde bulundu. Mesleki eğitim dışında, mühendislik ve fen bilimleri bölümlerinde de sektör ile yakın ilişki kurulması yönünde yolların bulunmasına işaret etti.
Rektör atamalarını yapılan düzenlemeler ile kendine bağlayan Erdoğan, bu konuda kriterleri daha yükseğe çıkaracaklarını, sıkı bir inceleme yapacaklarını belirtti. Ülkenin iç ve dış politikalarına dikkat çekerek, akademi dünyasının bu anlamda desteğini istedi. Rektör atamalarını da hangi kıstaslara göre yapacağını tekrardan hatırlatmış oldu.
Yeni akademik yılın açılışı vesilesiyle bütün bu başlıkların mücadele gündemleri olarak ele alınacağını ve eylemlere konu edileceğini düzenin efendilerine hatırlatmak ise gençliğe düşüyor.
U. Aze