1960’lı yıllar tüm dünyada toplumsal hareketin ivme kazandığı yıllardı. Aynı yıllarda Türkiye’de de büyük bir sosyal uyanış yaşanıyordu. Gençlik mücadelesi ivme kazanırken, ilk olarak Fikir Kulüpleri Federasyonu kuruldu. Ardından, gençliğin yükselen mücadelesi ile FKF’nin sınırları aşılarak gençliğin birleşik, kitlesel, devrimci ve militan örgütlülüğü olan Dev-Genç kuruldu. ‘70’li yılların başında ise işçi sınıfı ve gençlik üzerinde hakim olan MDD, YÖN ve TİP akımlarının reformist ve parlementarist çizgisi aşıldı, Dev-Genç’in içerisinden üç önder kadronun öncülüğünde üç devrimci örgüt inşa edildi. Deniz Gezmiş ve yoldaşları THKO’yu, Mahir Çayan ve yoldaşları THKP-C’yi, İbrahim Kaypakkaya ve yoldaşları TKP-ML/TİKKO’yu kurdular.
Üç fidan, üç yürek, üç yoldaş…
70’li yılların başında Türkiye topraklarında yakılmış mücadele ateşini söndürmek ve devrim davasının zafere ulaşmasını engellemek adına sermaye devleti devrimcilere yönelik saldırılarına hız kazandırdı. Devrim mücadelesinin önüne set çekmek için ilk olarak 12 Mart 1971 askeri-faşist darbesi gerçekleştirildi. Darbe ile devrimcilere yönelik sürek avları başlatıldı ve onlarca devrimci tutuklandı. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan da tutuklananlar arasındaydı. Tutuklamanın ardından kurulan mahkemelerde Denizler için idam kararı onaylandı.
Deniz ve yoldaşlarını idam ederek, devrim mücadelesinin bitirilebileceğini sanan sermaye devleti yanıldı. Denizler idam sehpasına başları dik çıktı ve son sözlerinde devrim ve sosyalizm şiarlarını haykırdı. Denizlerin bıraktığı mücadele dalga dalga büyüdü ve devrim bayrağı elden ele geçti.
Ser verip, sır vermeyen çelik irade: İbrahim Kaypakkaya
İbrahim Kaypakkaya, üniversite sıralarından sokak eylemlerine, köylülerin toprak işgallerinden fabrikalardaki grevlere kadar mücadelenin birçok alanında en ön saflarda yer aldı. Dev-Genç’in mücadele sahnesine çıkışında onun da büyük katkısı vardı. Tarihsel deneyimler üzerinden devrim mücadelesinin kurulu düzene karşı yürütülmesi gerektiğini tespit edip, düzene karşı devrim bakış açısı ile devrimci örgütün inşasına ilk kafa yoranlardandı.
1971 yıllarının azgınlaşan saldırılarından İbrahim ve yoldaşları da paylarına düşeni aldılar. Ancak onlar böylesi bir dönemde devrimci mücadeleden taviz vermeden yollarına devam ettiler. İbrahim ve yoldaşlarının mücadele yürüttüğü Dersim, devlet tarafından kuşatılmıştı. 24 Ocak 1973 günü İbrahim’in ve yoldaşlarının kaldığı Vartinik kırsalındaki kom kuşatıldı. Devletin teslim ol çağrılarına İbrahimlerin yanıtı direniş oldu. Çıkan çatışmada Ali Haydar Yıldız katledildi, İbrahim Kaypakkaya ise alandan yaralı olarak kurtuldu fakat köydeki faşist öğretmen Cafer Atan’ın ihbarı üzerine 5 gün sonra devlet tarafından yakalandı.
İbrahim Kaypakkaya yakalandığı andan itibaren işkencelere maruz kaldı. Çıplak ayak ile saatlerce karlı yollarda yürütüldü. Sonrasında donan parmakları kesildi. Tutuklanıp Diyarbakır zindanına gönderildikten sonra da işkenceler bitmedi. İbrahim’den devrimci sırlarını açıklaması istendi, o ise çelik iradesi ve devrim davasına bağlılığı ile devrim davasını cepheden savundu, düşmana ser verip sır vermedi.
Eli kanlı sermaye devletinin 90 gün boyunca uyguladığı türlü işkencelere rağmen teslim alamadığı İbrahim Kaypakkaya 18 Mayıs 1973 günü ölümsüzler kervanına katıldı.
Şimdi Antep içinde dolaşan bir yiğittir: Haki Karer
1971 darbesi ile devrimcileri katlederek mücadeleyi bitirebileceğini sananlara 1974 yılı ile birlikte tekrardan yükselen devrimci mücadele yanıt oldu. Sermaye devleti bu sefer 74 çıkışını bastırmak için faşistleri kullanıyordu. Devrimciler, ilericiler, yurtseverler sokak ortasında kurşunlanarak katlediliyordu.
Kürt ulusunun ve emekçilerin yaşamını özgürleştirmek için mücadelenin öncüsü olmuş ve büyük emekler harcamış olan Haki Karer mücadeleyi büyütmek için gittiği Antep’te, MİT tarafından kurulan tuzak sonucu, 18 Mayıs 1977 tarihinde ölümsüzleşti.
Diyarbakır 5 No’lu Hapishanesinde yanan kızıl bir meşale: Dörtler
1980 askeri-faşist darbesi devrimciler, ilericiler ve Kürt hareketine yönelik yoğun baskı ve işkence ortamı yaratmıştı. İşkence merkezlerinden çıkan devrimcilere ve yurtseverlere hapishanelerde de işkenceler ve baskılar devam ediyordu. Diyarbakır 5 No’lu Hapishanesi askeri darbe döneminin işkence merkezlerinden biri olarak kullanılıyordu. Devrimcilere yönelik fiziki ve psikolojik işkenceler birbirini takip ediyordu.
Sermaye devletinin saldırılarına karşı, işkencelerin son bulabilmesi için PKK tutsaklarından Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Eşref Anyık ve Mahmut Zengin 17 Mayıs 1982’de bedenlerini ateşle tutuşturarak eylem gerçekleştirdiler. İşkenceci faşistlere karşı bedenlerini yakarak cevap verdiler. Devrim mücadelesi tarihimize adları Dörtler olarak kazınan yiğit devrimciler mücadelemizde kızıl birer meşaledirler.
Nurhak sana güneş doğmaz, dökülen kan yerde kalmaz…
Düzene karşı devrim bakışı ile inşa edilen Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun kuruluşunda ve çalışmalarının genişlemesinde Sinan, Alpaslan ve Kadir’in büyük emekleri vardı. 12 Mart 1971 darbesinin ardından çalışmalarını kararlılıkla sürdürdüler.
Emperyalist bir savaş üssü olan NATO’nun Malatya-Kürecik’te bulunan üssünü basmak için Sinan’ın öncülüğünde gerilla birlikleri ile harekete geçtiler. Maraş’ın Elbistan ilçesinin İnekli köyünde kaldıkları yer bir köylü tarafından ihbar edildi. İhbar sonrasında Sinanların etrafı eli kanlı devletin askerleri tarafından sarıldı.
Çıkan çatışmada 1968 kuşağının fedakar ve yürekli üç devrimcisi Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga, 31 Mayıs 1971’de Nurhak Dağları’nda sermaye devleti tarafından katledildi. Üç yürek, devletin teslim ol çağrısına karşı devrimin değerlerini savunarak düştü toprağa.
***
Türkiye’deki devrimci mücadele tarihinde nice devrimciler bedeller ödemiş ve devrim toprağını kanları ile sulamıştır. Mayıs ayı içerisinde ölümsüzlüğe uğurladığımız her devrimcinin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Onların fedakarca, cesurca, inanç ve inatla taşıdığı devrimin kızıl bayrağını bugün bizler dalgalandırmaya ve geleceğe taşımaya devam ediyoruz. Yaşamını devrim davasına adayan tüm devrimcilere sözümüz devrim davasının bayrağını daha yükseklere çıkarmak ve faşizmin burçlarına dikmek olacak.
Mayıs şehitleri ölümsüzdür!
Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmezdir!
İÜ-Cerrahpaşa TBMYO’dan bir DGB’li