Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri “akademik hayatı” durdurma çağrısı yaptı. Boğaziçi Üniversitesi’nde “Özerk-demokratik üniversite” mücadelesi sürüyor. AKP-MHP iktidarının direnişe dönük tahammülsüzlüğü ise devam ediyor.
Üniversitenin dış kapısına ve kampüs içerisinde birçok noktaya demir parmaklıklı kapılar takılırken, üniversitenin çeşitli bölgelerine kameralar koyuldu. Son olarak 31 Mayıs akşamı, Haziran Direnişi’nin 8. Yıldönümü vesilesiyle kampüslerinde çadırlarla nöbet tutmak isteyen Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine önce ÖGB saldırmış, ardından çadırlara el konularak polisler tarafından sabaha doğru öğrenciler üniversitenin dışına sürüklenmişti. Ardından 1 Haziran günü, üniversitenin dış kapısına kilit vurularak öğrencilerin üniversiteye girişi engellenmiş, orada da öğrencilere ÖGB ve polis saldırısı gerçekleşerek iki öğrenci gözaltına alınmıştı, daha sonra ise öğrenciler bırakılmış ve öğrencilerin ve akademisyenlerin ısrarı sonucu kapı açılmıştı. Aynı günün akşamı ise gözaltına alınanların evine giden polisler, “savcılığın talimatı”yla ifade vermeleri için iki öğrenciyi gözaltına almıştı.
Sürecin devamında ise, Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü (BÜLGBTİ+), Boğaziçi Dayanışması, Boğaziçi Kadın+ Hakları Dayanışması, Boğaziçi’nin Sesi, Hashtag Akademi, Kelepçesiz Akademi, Direniş Postası 2 Haziran günü sosyal medya hesabından yayımladıkları bildiri ile yaşanan saldırıları ifade ederek, direnişlerini büyüterek sürdüreceklerini deklere ederken, üniversitenin tüm bileşenlerini akademik hayatı durdurmaya ve boykot etmeye çağırdı.
“Kabul etmeyen ve vazgeçmeyen herkese” başlıklı bildiride şu ifadeler yer aldı:
“Halihazırda devam eden ve kayyumun her geçen gün üzerindeki tahakkümünü güçlendirdiği akademik faaliyetler hem direnişteki öğrenciler olarak eylemliliğimizi zayıflatmakta hem de bu gidişatın normalize edilmesine ve meşruiyet sahibi olduğu izlenimi verilmesine neden oluyor. Mevcut bürokratik yolların direnişin başına kıyasla ciddi anlamda tükendiğini, bu bürokrasinin bizlere karşı kullanılmasının direnişe en çok destek veren hocaların hedef alınmasından başlayarak kayyuma biat etmeyen tüm bileşenlere sıçrayacağının da farkındayız. Böyle bir durumda akademik faaliyetleri durdurmak, bu okulun bileşenleri olmadan Boğaziçi Üniversitesi olmadığını göstermenin tek ve en kuvvetli yoludur.
Bundan sonrası için bir adım geri atmak şöyle dursun, iktidarın maşası kayyumların baskıcı politikalarına karşı topyekûn seferberlik örmenin gerekliliğine hiç olmadığı kadar inanıyoruz. Bu itibarla, üniversitemizin tüm bileşenlerini ve nöbetlerini sürdüren akademisyenleri artık iktidarın çizdiği zeminden çıkararak akademik hayatı durdurmaya, bütün akademik faaliyetlerini kayyum Melih Bulu gidene kadar boykot etmeye, topyekûn direnmeye davet ediyoruz!”