Pazartesi günü görev süresi sona eren Demokratik Kongo Cumhuriyeti Devlet Başkanı Joseph Kabila’nın başkanlığı bırakmak istememesine karşı başlayan kitlesel protestolar devam ediyor. Başkent Kinşasa ve daha birçok kentte yapılan eylemlere saldıran polisin en az 22 kişiyi katlettiği, 45’ten fazla kişiyi yaralayıp, 275 kişiyi de tutuklandığı bildiriliyor.
2001 yılında babası ve selefi olan Laurent-Désiré Kabila’nın iktidar dalaşında bir cinayete kurban gitmesinden sonra iktidarı devralan Kabila, Kasım 2016 yılında yapılması gereken seçimleri keyfi bir şekilde 2018 yılına erteleyerek, toplumsal muhalefeti ateşledi.
Petrol yataklarına ve değişik yeraltı maden zenginliklerine sahip olan 77 milyon nüfuslu Kongo’da işsizlik ve yoksulluk kitlesel boyutlarda yaşanıyor. Ülkenin adı salgın hastalıklarla anılıyor. Ülkenin sorunlarına çözüm bulmak yerine, ülkenin zenginliklerini uluslararası kapitalist tekellere peşkeş çeken Kabila zamanında, ailesi ve çevresi zenginleşmeye devam etiler. Uluslararası kapitalist tekellere sağladığı vergi muafiyeti vb. ayrıcalıklarla arkasındaki emperyalist desteği arttırmayı prensip edindi.
Kabila, iktidarını korumak için şiddet ve devlet terörünün yanı sıra burjuva muhalefeti bölmek için de manevralar yapıyor. Halk protestolarının en zayıf karnına oynuyor. Kendiliğinden başlayan protestoların sözcülüğüne soyunan burjuva muhalefet partilerini iktidar yemeğiyle yemleyerek onları bölmeye ve böylece iktidarda kalmaya çalışıyor. Halkın kendi öz örgütlülüğüne sahip olamayışı, Kabila ve onun sofrasından nemalanmak isteyen burjuva muhalefet için geniş bir alan bırakıyor; ta ki bu alan emekçilerin kendi öz örgütleriyle kapatılıncaya kadar.