Bu yıl, “Birlikte Çalışmak, Güveni Geri Kazanmak” sloganıyla 17-21 Ocak 2022 tarihleri arasında Davos’ta toplanması planlanan Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ertelendi. Omicron patlamasıyla ilgili “sürekli belirsizlik” koşullarında küresel bir toplantı yapmanın son derece zor olduğu açıklandı.
WEF toplantıları başlamadan önce, her yıl “Küresel Riskler Raporu” hazırlanıyor. Rapor, Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Riskler Danışma Kurulu’nun desteği ve stratejik ortaklar olan Marsh McLennan ile Zürih Sigorta Grubu’nun katkısıyla, yaklaşık bin uzman tarafından hazırlanıyor. Rapor, “insanlık ve doğa için” olduğunu iddia ederek kapitalist düzen için kısa, orta ve uzun vadeli riskleri tespit etmektedir.
WEF’in bu yılki raporunda tespit ettiği risklerin sayısı arttığı gibi kapsamı da genişlemiştir. Örneğin 2020 yılı raporunda 30 risk saptanırken, 2021 yılında sayı 35’e çıkmış, şimdi ise 37’ye ulaşmıştır. Yıllardan beri insanlığı, gezegeni ve üzerindeki canlı yaşamı tehdit eden riskler çözülmediği gibi, raporun da gösterdiği gibi bunlara sürekli yenileri ekleniyor.
“Sosyal bölünmeler artıyor”
Raporun bildirdiğine göre, kapitalizmin çoklu krizlerine eklenen korona pandemisinin tetiklediği kriz, dünyadaki eşitsizlik başta olmak üzere sosyal sorunları şiddetlendirdi; sosyal uyumu, daha yoksul insanların geçim kaynaklarını ve ruh sağlığını tehdit eder boyutlar kazandı. Eşitsizlik ve sosyal bölünmeler dünya nüfusunun karşı karşıya olduğu en büyük riskler arasında yer alıyor. Kapitalist düzenin yapısal bunalımı pandemiyle birlikte daha da görünür olurken, servet-sefalet kutuplaşması da keskinleşti.
Bu gerçeğe raporun sunumunda işaret eden WEF Başkanı Borge Brende, “Ana riskler şu anda artan eşitsizlik ve sosyal krizlerdir” dedi. Brende, ayrıca küresel tedarik zinciri sorunlarını ve “dev enflasyonist baskıyı” korona krizinin kısa vadeli sonuçları arasında sayıyor. Yakın vadede şiddetlenen riskler arasında ruh sağlığı ile ilgili daha çok sorun, artan borç, bilgisayar korsanlığı saldırılarından kaynaklanan siber güvenlik tehditlerinin artması gibi sorunlar vurgulanıyor. Danışmanlık ve sigorta aracılık şirketi Marsh’tan Carolina Klint, siber saldırıların daha hızlı büyüdüğü, kritik altyapıya ve diğer kurumlara yönelik olduğu ve siber kürenin düzenlenmesinin yetersiz olduğu konusunda uyardı.
Krizler daha fazla göçe neden oluyor
Emperyalist-gerici savaşların, sosyal ve toplumsal yıkımların, yoksulluk ve açlığın, iklim krizinin sonucu olarak daha da yaygınlaşan ve katlanan göç olgusu günümüzün en temel insanlık trajedilerinden biridir. Emperyalistler ve işbirlikçi kapitalist hükümetler, düzenledikleri zirvelerde doğrudan sebep oldukları soruna sözüm ona çözüm arıyorlar. Kapalı kapılar ardında on milyonların yaşamı üzerine kirli pazarlıklar yapıyorlar. Bu trajedik sorunu çözmek bir yana, bunu derinleştiren icraatlarına her gün yenilerini ekliyorlar. Raporda göç olgusuna dair şu saptama yapılıyor: İklim değişikliği veya çatışmalar nedeniyle gıda ve iş eksikliğinden kaynaklanan krizler daha fazla göçe yol açtı. Buna karşın, daha fazla ülkenin kendilerini daha çok “ulusal çıkarlarla” sınırlandırdı.
“Gezegen Yanıyor”
2022 Küresel Riskler Raporu’na göre, iklim krizi insanlığın karşı karşıya olduğu “en büyük uzun vadeli tehdit” olmaya devam ediyor. Rapor, “iklim eylemi başarısızlığını” önümüzdeki on yıl içinde potansiyel olarak “en şiddetli etkiye sahip bir numaralı risk” olarak sıraladı. İklim değişikliğine bağlı aşırı hava koşulları ikinci en ciddi kısa vadeli risk olarak görülüyor ve üçüncü sırada biyolojik çeşitlilik kaybı geliyor.
Rapora göre, ekolojik riskler beş ila on yıllık bir süreye hakim olacak. Anket katılımcıları, iklim korumasının başarısız olduğundan, daha aşırı hava olaylarının olacağından ve biyoçeşitliliğin azalmasından endişe duyuyor. Eski bir Norveç Ticaret ve Çevre Bakanı olan Brende, mevcut durumu “gezegen yanıyor” ifadesiyle özetliyor. Buna rağmen, önceki iklim zirvelerinde olduğu gibi geçtiğimiz yıl sonbaharda Glasgow’da düzenlenen BM iklim zirvesinde de verilen sözler yerine getirilmiyor. Dolayısıyla dünya, iki derecelik bir ısınmaya doğru yol alıyor.
İkiyüzlü ve aldatıcı çağrılar
WEF Başkanı Borge Brende, “Gezegenimiz yanıyor ve onunla ilgilenmemiz gerekiyor” diyor ve “Bu bölünmüş dünyada küresel çözümlere ihtiyacımız var” feryadında bulunuyor. “Yöneticileri riskleri yönetmek için politikalar belirlemeye ve önlemler almaya” güya ikna etmeye çalışıyor. Dünya Ekonomik Forumu Genel Müdürü Saadia Zahidi de, dünya liderlerini “kalıcı küresel zorlukları ele almak ve bir sonraki krize karşı direnç oluşturmak için koordineli, çok paydaşlı bir yanıt için güçlerini birleştirmeye” çağırıyor. Elbette “Dünya liderleri” denilen emperyalist-kapitalist düzenin temsilcileri bu çağrılara her zamanki gibi kulaklarını tıkıyor.
İklim krizi-küresel ısınma, kapitalizmin insanlık ve doğa düşmanı karakterinin dolaysız sonuçlarından biridir. Kapitalistler, bu temel gerçeğin nedenlerini ve kaynağını özenle gizliyorlar. Yaptıkları zirvelerde bu sorunu çözme arayışında oldukları yalanını yayıyorlar. Oysa yıllardan beri gezegenimiz ve üzerinde yaşayan tüm canlı türlerinin büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğu sık sık hatırlatılıyor ve güya çözüm adına yıllardan beri “çabalar sarf ediliyor.” Ama ne hikmetse sorun, günden güne büyüyen bir tehdit oluşturmaya devam ediyor. Gezegenimiz, kapitalizm tarafından “erken bir yok oluşa” doğru sürükleniyor.
“Dünya liderleri” denilen kişiler yerkürede hayatı tehdit eden sorunlarla ilgilenmedikleri gibi silahlanma, nükleer silahlar, hegemonya çatışmaları ve savaşlarla sorunları daha derinleştirmekle meşguller. Bu koşullarda bazı önlemlerin alınması bile ancak kitlelerin mücadelesinin yaratacağı basınçla mümkün olabilir. Sorunun köklü çözümü ise, ancak insanlık kapitalizm belasından kurulduğunda mümkün olacaktır. Bundan dolayı insanlığın önündeki en acil sorun, yok oluşu durdurmak için kapitalizmi tarihin çöplüğüne atmaktır.