Yunanistan’da Syriza’nın başını çektiği yeni hükümet, Avrupa Merkez Bankası, Avrupa Komisyonu ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) oluşturduğu ve Avrupa halklarına yıkımı dayatan Troyka ile anlaşmaya vardı. 20 Şubat günü Brüksel’deki toplantı sonucunda Yunanistan’ın kurtarma paketi 4 ay süresince uzatıldı. Böylece kasası boş olan ve milli gelirinin yüzde 170’inden fazla borcu bulunan ülke, 4 ay boyunca nefes alma imkanı edinmiş oldu.
Toplantının ardından basına açıklama yapan Yunanistan Maliye Bakanı Yanis Varoufakis anlaşmayı adeta zafer gibi sunarak ülkesinin emekçilerine pazarlamaya çalıştı. Varoufakis, “Ağır borç yükü altındaki bir ülkenin seçimlerle bir şey değiştirmeyi savunmasının mümkün olmadığını düşünen görüşü alt ettik. Görüşmelerin başından sonuna kadar dik durduk. Samimi olarak bir tek şeyi amaçladık: Ortalama Avrupalının çıkarları. Bugün vardığımız anlaşma, bu çıkarları her şeyin üstünde tutuyor” ifadelerini kullandı.
Yunanistan Başbakanı Aleksis Tsipras da Varoufakis’e benzer açıklamalar yaptı. “Yunanistan önemli bir müzakere başarısı elde etmiştir” diyen Tsipras, ‘bir cephede galip geldiklerini’ ancak ‘daha savaşı kazanamadıklarını’ söyledi.
Tsipras ve Varoufakis her ne kadar Troyka’nın ismini değiştirmeyi başarsalar da seçim öncesindeki vaatlerinden büyük ölçüde vazgeçmek zorunda kaldılar. Tsipras’ın deyimiyle, cephenin diğer tarafında bulunan temsilciler de Syriza’yı kırmadan istediklerini elde etmiş oldular. Syriza iktidara gelir gelmez ‘tek taraflı hareket edemezsin’ diyen Troyka temsilcileri, kendilerine rest çeken Yunanistan temsilcilerini 20 gün içerisinde dize getirdiler. Kurtarma paketi 4 aylığına uzatılırken Syriza, seçim öncesinde verdiği birçok vaatten geri döndürülmek zorunda bırakıldı. Anlaşma sonrasında konuşan Eurogroup Başkanı Jeroen Dijsselbloem, Atina'nın tüm borçlarını tanıma sözü verdiğini söyledi.
Seçimler öncesinde AB ile borçların bir kısmının silinmesi şartıyla masaya oturacağını açıklayan Syriza sadece bundan değil, kısa vadeli birçok vaadinden dönmek zorunda kaldı. Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble’nin “Atina hükümeti, bu anlaşmayı Yunan seçmenine anlatmakta epey zorlanacak” sözleri Brüksel ‘zafer’inin mahiyetini özetler nitelikte oldu.
Anlaşmanın ardından ise sıra Brüksel’in onaylaması gereken reform paketine geldi. Syriza, adını değiştirmeyi başardığı Troyka’nın dayatmalarını büyük ölçüde kabul etti. Troyka da karşısındakini gücendirmemek için bazı paylar bırakmayı ihmal etmedi. Reform paketinde vergi denetimlerinin sıkılaştırılması ve yolsuzluk ile mücadele öne çıkarılırken asgari ücretin zamana yayılarak arttırılacağı, özelleştirmesi kararı alınan işletmelerde bu sürecin devam edeceği, istihdamın sadece izin verilen oranda sağlanabileceği taahhüt edildi. Yoksulluk sınırı altında yaşayan 300 bin haneye ayda 300 kWh bedava elektrik sağlanacağı ve işsizlere ücretsiz sağlık hizmeti gibi vaatler yerini ‘finansal olmayan yollardan’ desteğe bıraktı.
Avrupalı kreditörlerin de kapılarını kapaması sonucunda bir daha asla denilen ‘kurtarma paketi’ bu acı reçeteler eşliğinde bir kez daha Yunanistanlı emekçilerin karşısına gelmiş oldu. Brüksel karşısında diz çökmek Syriza içerisinde de gerilimlere yol açtı. Bakan Giorgos Katrougalos, “Kırmızı çizgilerime saygı gösterilmezse istifa edeceğim” derken anti-faşist savaşın simge isimlerinden ve Syriza’nın AP üyesi Manolis Glezos’tan da sert bir tepki geldi. Yunan halkından özür dilediğini söyleyen Glezos, “Troyka'nın adını Kurumlar olarak, Memorandum'un Anlaşma olarak ve Kreditörlerin de Ortaklar olarak değiştirerek, etin balık diye adlandırdığında olduğu gibi bir önceki durumu değiştirmiş olmuyorsun” ifadelerini kullandı.
Emperyalistler Syriza iktidarına 4 aylık ‘kurtarma’ paketi karşılığında diz çökmeyi dayattı ve istediğini de aldı. Syriza her ne kadar reform planını ve anlaşmayı zafer olarak nitelese de verilen onca vaadin karşılığında ortaya çıkan sonuç bunun apaçık bir yenilgi olduğunu gösteriyor. Reform paketi Yunanistan’da kısmi bir rahatlama yaşanmasını sağlasa da 4 ay içinde ülkenin mali olarak belini doğrultabilmesi imkansız.