Almanya’da Mayıs ayı ortalarında Coesfeld’deki “Westfleisch” et işletmesinde yaklaşık 260 çalışanda koronavirüs vakasına rastlanmıştı. Ardından 17 Haziran’da Gütersloh bölgesinde Tönnies kesimhanesinde ortaya çıkan koronavirüs salgını, “modern” Alman işletmelerindeki kölece çalışma koşullarını gözler önüne serdi. İşletmelerde koronavirüs salgınına rağmen kölece çalışma koşulları, sağlıksız barınma ve hijyen yetersizliği nedeniyle binlerce insan kaderine terk edildi. İşletmede 7 binden fazla çalışan karantinaya alınmış, son olarak 1553 çalışanda pozitif vaka tespit edilmişti. Tönnies tek örnek değil. Yine NRW bölgesinde bulunan Mörs kentinde bir döner işletmesinde 375 çalışandan 79’unda, Oldenburg bölgesinde bulunan Geestland adlı işletmede 1100 çalışandan 45’inde pozitif vaka tespit edildi. Tüm bu işletmelerin ortak yanı, taşeron işçiliğini yoğun ve kuralsız bir şekilde kullanmalarıdır.
Geçtiğimiz yıllarda bu işletmelerdeki kölece çalışma koşulları birçok kez gündeme gelmişti. Ancak küstah kapitalistler hiçbir önlem almadılar. Alman hükümeti tarafından özel olarak desteklenen bu işletmeler bundan dolayı da büyük eleştirilere hedef olmuştu.
Hükümet 2000’li yılların başından bu yana Almanya’da endüstriyel çiftlik hayvancılığına, et, süt ve canlı hayvan ihracatına teşvikler sağlıyor. Bu işletmeler, özellikle Doğu Avrupa ülkelerinden gelen işçiler için kuralsız sömürü alanlarıdır. Taşeron şirketler aracılığıyla bu işletmelerde çalışan işçiler hangi taşeron firma üzerinden sözleşme yaptıklarını bilemez hale getiriliyor. Tüm sosyal haklardan yoksun bırakılıyorlar. Oysa Tönnies, Alman et pazarının yüzde 30’unu elinde bulunduruyor. Tönnies ve onun gibi şirketler, işlerin çoğunu taşeronlara yaptırarak her türlü yasal sorumluluktan sıyrılıyorlar.
21. yüzyılda “Made in Germany” markasının değerine sık sık övgüler düzen Alman kapitalizmi, özellikle otomotiv, metal ve elektronik tekellerine milyarlarca euro teşvik dağıtarak bu markayı cilalıyor. Ama öte yandan et-et ürünleri vb. sektörlerdeki kölece çalışma koşullarının üzerinden bu markaya zenginlik katmaya devam ediyor.
Et endüstrisini koruma altına alan, işçilerin kölece çalışma ve barınma koşullarını görmezden gelen hükümet ve Başbakan Angela Merkel, vahşi sömürü koşullarının açığa çıkması üzerine “korkunç haberler” demekle yetindi… Bu sektörde yeni bir döneme girileceğini iddia eden Merkel, sorunu “et fiyatlarının ucuzluğu”na bağlayarak dolaylı bir şekilde kapitalistleri aklıyor.
Kâr hırsını insan ve toplum sağlığının önüne koyan kapitalist sistem, tabiatı ve canlıları yok etmekten kaçınmıyor, kendi yarattığı sorunların faturasını ise işçi ve emekçilere ödetiyor. Bu sistem karşısında daha örgütlü, kararlı, bilinçli, mücadeleci bir işçi ve emekçi sınıfı yaratmak için çaba harcamak gerekiyor. Her alanda bu mücadeleyi büyütmek herkesin insanlığa, tabiata karşı sorumluluğudur aynı zamanda. “Sosyal devlet” safsatalarıyla işçi ve emekçileri pandemi günlerinde güvencesiz, ortada bırakan bu anlayışa karşı izlenebilecek tek yol ortak mücadeledir.