“Önce Amerika” ve “Amerika’yı yeniden harika yapma” gibi popülist sloganlarla başkanlık koltuğuna oturan Trump, birçok konuda bir dizi adım attı. Bunlardan biri de 2018 Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde, “ABD’nin ekonomik çıkarlarını tehdit eden ülkeler ve haksız ticaret yapanlarla mücadele” planına yer verilmesiydi. Bu çerçevede Trump, ABD’nin dışarıdan çelik ve alüminyum satın almasının ulusal güvenlik açısından tehlike oluşturacağını ileri sürerek, başta Çin ve Avrupa olmak üzere, rakip ülkelerin tekellerine karşı somut girişimler başlattı.
Hatırlanırsa ABD Ticaret Temsilciliği (USTR) Çin’in ABD’nin teknoloji ve ticaret sırlarını çaldığı ve Amerikalı şirketlerin fikri mülkiyet haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle, Ağustos 2017’de soruşturma başlatmıştı. Soruşturma sonucunda, Çin’in ABD’de üretilen teknolojilere erişim için uygun olmayan yollara başvurduğu hükmüne varıldı. Bunun ardından Çin menşeli yüzlerce ürüne ek gümrük vergileri konulmasının yanı sıra Çinli şirketlerin ABD’deki yatırımlarına bazı kısıtlamaların getirilmesi öngörülüyordu. Nitekim Trump, 9 Mart’ta, ithal çelik ve alüminyuma sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 10 gümrük tarifesi uygulanacağını açıkladı.
Trump yönetimi, Çin’e ek gümrük vergisi ve yatırım kısıtlamaları getirilmesini öngören genelgeyi de imzaladı. Çin’e uygulanacak yeni gümrük vergilerinin Çin’in ABD’de fikri mülkiyet hakları hırsızlığı yaptığına dair iddiaların incelenmesi sonrası getirildiğini iddia eden Trump, Çin’e getirilecek ek gümrük vergisi ve yatırım kısıtlamalarının tutarının 60 milyar doları bulabileceğini belirtti Çin’i bir dost olarak kabul ettiğini belirterek, “Çin Devlet Başkanı Şi’ye büyük saygı duyuyorum. Bize Kuzey Kore konusunda çok yardım ediyorlar” diyen Trump, fakat buna rağmen ABD’nin Çin karşısında verdiği ticaret açığının kontrol edilemez seviyelere ulaşması nedeniyle harekete geçmek zorunda olduklarını belirtti. USTR’ye göre söz konusu gümrük vergileri robot teknolojisi, uzay teknolojisi, denizcilik ve modern raylı sistemler ile elektrikli araçlar ve gelişmiş tıbbi ürünleri içeriyor. Genelgeyi imzalayan Trump’ın, “Bu birçok genelgenin ilki” ifadesini kullanarak, yola devam mesajı vermesi ise yeni ticari tedbirlerin gelebileceğine yorumlandı.
Bu gelişmeler, ABD’nin 1929’da patlayan büyük krizden önce ithalata getirdiği kısıtlamaları ve bunun yol açtığı sonuçları yeniden akla getirdi. ABD Kongresi, 1929 büyük buhranında da ithalata büyük kısıtlamalar getirmiş ve onun vergi arttırımlarına başka ülkeler de misillemeyle yanıt vermişti. Dolayısıyla “büyük buhran”a çözüm olacağı düşüncesiyle başvurulan ticari korumacılık önlemleri, misillemelerle tüm dünya ekonomisini kaosa sürüklemiş, sonuçları ise doğrudan sosyal ve siyasal hayatı etkilemişti.
Çin ve AB’den sert tepki
Trump’ın söz konusu hamlesine sert tepki gösteren Çin Ticaret Bakanlığı, genelgenin ne ABD’nin ne Çin’in ve ne de dünyanın çıkarına olduğunu, Pekin’in kendi çıkarlarına zarar verecek adımları izlemeyeceğini ve meşru haklarını kararlılıkla savunacağını açıkladı. Çin’in bir ticaret savaşı yapmak istemediğini ama böyle bir savaştan da korkmadığını belirten Pekin yönetimi, her türlü savaşa cevap verebilecek kabiliyette oldukları konusunda güvenlerinin tam olduğuna işaret etti. ABD’ye ticaret savaşının eşiğinden dönmesi çağrısı yapılan açıklamada, Çin ve ABD işbirliğine zarar vermekten kaçınılması gerektiği hatırlatıldı.
Kendisinin de Amerikan ürünlerine vergi uygulayacağını belirten Çin yönetimi, Ticaret Bakanlığı’nın, ABD ürünlerine yaklaşık 3 milyar dolarlık gümrük vergisi getirilmesi için hazırlıklara başladığını açıkladı. Açıklamaya göre, ilk aşamada aralarında kuru meyve, şarap ve çelik borunun da bulunduğu 120 ürünün ithalatına yüzde 15 gümrük vergisi getirilmesi planlanıyor. İkinci aşamada ise alüminyum hurda ve domuz eti dahil sekiz ürüne yüzde 25 vergi uygulanması öngörülüyor. Çin Ticaret Bakanlığı ABD ile uzlaşmaya varılmaması halinde bu vergilerin uygulamaya konulacağını ilan etti.
Öte yandan Trump’ın genelgesine tepki gösteren bir diğer güç olan AB de genelgedeki adımlar atılırsa Amerikan ürünlerinin ithalatına gümrük vergisi koyacaklarını açıklamış ve küresel bir ticaret savaşının, işsizlik, daha az ekonomik büyüme ve ticaret ortakları arasında daha kötü ilişkiler anlamına geleceği uyarısında bulunmuştu. Avrupa Komisyonu sözcüsü Schinas, “Bizler, AB sanayisini savunmak için uygun adımı atıyor olacağız ve ihracatımızın ABD’den gelen herhangi bir kısıtlayıcı önlemden etkilenmesi durumunda hızlı ve uygun bir şekilde karşılık vermeye hazırız” diyerek kararlılıklarını dile getirmişti. Trump ise, AB’nin bu çıkışlarını, “otomotiv ithalatına da vergi koyarız” saldırganlığıyla karşılayarak, AB ve ABD arasındaki otomotiv sektöründe yaşanacak şiddetli savaşa davetiye çıkarmıştı.
Avrupa’nın gümrük vergisi artırımlarına dahil edilmesinin doğru yol olmadığını açıklayan AB, “çünkü biz dostuz, müttefikiz, birlikte çalışıyoruz. Biz ABD’deki ulusal güvenliğe olası bir tehdit olamayız; bu yüzden vergi arttırımlarının dışında tutulmayı bekliyoruz” diyerek, ABD’ye çağrıda bulunmuştu. ABD’nin açıkladığı önlemlere başvurması ve AB ülkelerinin çelik ve alüminyuma yönelik gümrük tarifelerinden muaf tutulmaması durumunda, AB de misilleme yapacağı tehdidinde bulunmuştu. ABD’nin Avrupa’ya yaptığı ihracata yönelik, viskiyi ve çeşitli gıda ürünlerini kapsayan, 3,5 milyar dolar tutarında karşı gümrük vergisi önlemleri uygulayacağını açıklamıştı.
Nitekim ABD Ticaret Temsilcisi Robert Lighthizer, ABD’nin 23 Mart itibarıyla ithal çelik ve alüminyuma uygulayacağı ek gümrük vergilerinden, Kanada ve Meksika’nın yanı sıra AB, Avustralya, Arjantin, Brezilya ve Güney Kore’yi de muaf tutacağını açıkladı. Bu, ABD için geri bir adım, AB için ise önemli bir zafer olarak değerlendiriliyor.
Yol açacağı sonuçlar
ABD başkanı Trump, daha başkanlık koltuğuna oturmadan önce başka konuların yanı sıra, ekonomi planında tüm Pasifik, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri arasındaki serbest ticaret anlaşmalarını reddedeceğini, Çin ve Meksika’ya yüklü gümrük vergileri koyacağını seçim vaadi olarak duyurmuştu. Nitekim Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) görüşmelerinden, Paris İklim Anlaşması’ndan ve Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) Anlaşması’ndan da çekilmiş oldu. Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması’nı (NAFTA) ise rafa kaldıracağı tehditleri savurdu ve bir dizi dayatmalarda bulundu.
Bütün bunlar, “ulusal güvenliği” korumanın yanı sıra, korumacı adımlarla Amerika kapitalistlerinin çıkarlarını güvencelemek adına yapılıyor. ABD’nin bu tür adımlar atmasının, dünya ticaret sisteminde büyük sorunlara yol açacağı kaygısı büyüyor.
Trump’ın, bu adımların başlangıç olduğu ve yola devam edileceğini ileri sürmesi karşı misillemelere yol açtı. Dolayısıyla 2008 yılında başlayan ve henüz aşılmayan ekonomik kriz ortamında, özellikle de küresel emperyalist odaklar arasında ticari bariyerleri karşılıklı olarak yükseltmenin, dünya ekonomisi üzerinde krizi derinleştirecek yıkıcı etkilerde bulunacağı uzmanların ortak görüşü olarak ileri sürülüyor.
ABD’nin “ulusal güvenlik” üzerine kurduğu yeni hamlesinin, dünya ticaretine vurulan bir darbe anlamına geldiği ve kapitalist dünyanın kriz içinde olduğu bir ana rastladığı için de dünya ekonomisi üzerinde sarsıcı etkilerde bulunacağına inanılıyor. Ticaret savaşlarının ticaret savaşlarıyla sınırlı kalmayacağı, bunun sosyal ve siyasal yaşamın tüm alanları üzerinde etkilerde bulunacağı, siyasi çelişki ve çatışmaları kızıştıracağı, militarizmi ve saldırganlığı arttıracağı ve giderek bir yıkım savaşına yol açacağı ortak bir görüş olarak ileri sürülüyor. Zira ABD, Çin ve AB gibi emperyalist dünya devleri arasında yaşanan ve adına “ticaret savaşları” denen olgu, emperyalist rekabet ve paylaşım savaşından başka bir şey değildir.