Emperyalistlerin özel destek ve himayesine mazhar olan siyonist İsrail rejimi, Suriye’yi hedef alan küstahça saldırılarını tırmandırıyor. 24 saat içinde iki kere Suriye’ye saldıran İsrail ordusu, çok sayıda bölgeyi onlarca füze ile vurmaya çalıştı. Şam Uluslararası Havaalanı gibi sivil bölgeleri de hedef alan saldırının ardından siyonist rejimin şefleri tarafından yapılan açıklamalar, İsrail’in geleneksel savaş kışkırtıcılığının adeta bir histeriye dönüştüğünü gözler önüne seriyor.
Tehlikeli histeri
İsrail savaş aygıtının Suriye’yi hedef alan saldırıları yeni değil. Bu küstahlık yıllardan beri devam ediyor. Cihatçı çetelerle uğraşan Suriye’nin zor durumda olmasından yararlanan siyonist rejim, son dönemde saldırılarını daha da yoğunlaştırdı. Suriye savunma sisteminin İsrail füzelerinin önemli bir kısmını havada imha etmesine rağmen saldırıların ardı arkası kesilmiyor.
Son 24 saatte gerçekleştirilen iki saldırı ve hemen ardından Tel Aviv’den yapılan provokatif açıklamalar, İsrail rejimindeki histerinin tehlikeli bir hal almaya başladığına işaret ediyor. Hem Suriye’yi hem İran’ı tehdit eden siyonist hükümetin şefi Benyamin Netanyahu, yakıp yıkmaya hazır olduklarını söyledi.
Savaş çığırtkanlığının dozunu arttıran İsrail İstihbarat ve Ulaştırma Bakanı Yisrael Katz ise, “İran'la açık bir çatışmaya girdik” diye ilan etti. Saldırganlığı İran’a bağlı “Kudüs Tugayları”nın Suriye’de güç yığmasıyla izah eden siyonist şefler, ateşle oynuyor.
İsrail İran’la açık çatışmaya girebilir mi?
İran’la açık bir çatışmaya girdiklerini ilan eden Siyonist bakan, “İsrail gerektiğinde bu çatışmayı ateşlemeye hazır” diyerek tehdit dozunu doruğa çıkarttı.
Siyonist şeflerin tehdit dozunu bu noktaya vardırmaları, olağan bir tutum değil. Verili koşullarda İsrail’in İran’la savaşabilecek ne gücü ne cesareti var. Zira İran’la müttefiklerinin silah donanımı ve savaş yeteneği dikkate alındığında, İsrail’in bu güçlerle savaşa tutuşması intihar anlamına gelirdi. Hal böyleyken siyonist şeflerin “açık çatışma” ilan etmeleri, işin içinde farklı hesaplar olduğunu gösteriyor.
ABD mi “Arap NATO’su” mu?
ABD’nin Ortadoğu’da güç kaybetmesinden en çok rahatsız olan siyonist rejimdir. Zira ABD’nin sağladığı “özel himaye” olmadan bu rejimin ayakta kalması zordur. ABD’ye yaslanmaya bağımlı olan bir diğer güç de Ortaçağ artığı körfez emir, şeyh ve krallarıdır.
ABD’nin bölgedeki etkisinin zayıflamasından rahatsız olan bu iki gericilik odağı, İran’a düşmanlık konusunda da mutabıklar. Histerik bir İran düşmanlığı taşımalarına rağmen kendilerine güveni olmayan bu güçlerin derdi, ABD’yi İran’a saldırtmaktır. Ancak o koşullarda kendileri de İran ve müttefikleriyle çatışmayı göze alabilirler.
Dünya jandarmasının güç kaybetmesi, Ortadoğu ile sınırlı bir olay değil. Bu küresel boyutu olan bir sorundur. Bu bağlamda olağan koşullarda ABD’nin Ortadoğu’da bir savaşa tutuşması zordur. Bu durumda, ‘siyonistlerin provokasyonları ile körfez şeyhlerinin petro-dolarları ABD’yi bölgesel bir savaşa sürekler mi?’ Sorusu ortada duruyor.
Savaşa doğrudan girmeye meyilli olmayan ABD, İsrail’in de teşvikiyle “Arap NATO’su” oluşturmaya çalışıyor. Hem ABD’nin hem İsrail’in çıkarları için savaşacak bir Arap NATO’su emperyalist/siyonistlerin hayalidir. Son günlerde bu yönde girişimler olsa da, verili koşullarda Mısır, Ürdün gibi ülkeleri de kapsayacak bir “Arap NATO’su” kurma planı ölü doğmuş bir hevesten başka bir şey değil.
Bölge halkları için ciddi bir tehdit
Siyonist şeflerin İran’a savaş ilan etme histerisinin gerçekleşmesi, bölge halkları için büyük bir felaket olurdu. Zira böyle bir savaşın nereye varacağını öngörmek bile mümkün değil. Yine de kesin olan bir şey varsa, zaten büyük bedeller ödeyen Ortadoğu halklarının daha derin bir yıkıma sürükleneceğidir.
Verili koşullarda ABD’nin böyle bir savaşa eğilimli görünmemesi, var olan riski ortadan kaldırmıyor. Siyonist İsrail’le körfez şeyhlerinin girişimleri devam ettiği sürece, savaş tehdidi ortadan kalkmayacaktır. Bu iki güç odağı Ortadoğu halklarının başına musallat olan en büyük beladır. Bölgedeki halkların da, fitili ateşlenmek istenen gerici savaşlara ve savaş kışkırtıcılığına karşı durmaları emperyalizme, siyonizme ve gericiliğe karşı direnmelerinin büyük bir önemi olacaktır.