Mısır’da yeni yönetimin ilk icraatı zam furyası

Hem 25 Ocak 2011 hem 30 Haziran 2013 isyanlarına milyonlarca işçi, emekçi ve genç katıldı. Her iki olayda da, kapitalist sisteme ve onun siyasi temsilcilerine karşı isyan eden emekçiler, tarihi önemde olaylara imza attılar. Buna rağmen devrimci siyasal önderlikten yoksun olan Mısır işçi sınıfı ile emekçi müttefikleri, devrimci iktidar alternatifini yaratamadılar.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 10 Temmuz 2014
  • 06:36

Geçerli oyların %96’sını alarak cumhurbaşkanı seçilen eski Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı General Abdulfettah el Sisi, ilk icraatıyla burjuvaziye hizmet etmeye hevesli olduğunu belli etti. Akaryakıt, doğalgaz ve elektriğe zam yaparak işe başlayan el Sisi, ordu üst düzey subaylarının da bir parçası olduğu Mısır burjuvazisinin çıkarlarını savunmakla mükellef olduğu gösterdi.

“Ekonomideki darboğazı aşmak ve Mısır’ı ayağa kaldırmak” söylemini öne çıkaran sermayenin yeni temsilcisi el Sisi, sözünü ettiği hedeflere ulaşmak için, yükü işçilere, emekçiler ve yoksullara yıkmaya çalışıyor.

 

Sermayenin temsilcileri emekçileri koruyamaz

Mısır’da halk isyanlarında öne çıkan taleplerden biri, sosyal adalet idi. 86 milyonluk ülkede nüfusun %40’ının yoksulluk sınırı altında yaşadığı dikkate alınırsa, sosyal adalet talebinin emekçiler açısından taşıdığı önem, kolayca anlaşılır.

Müslüman Kardeşler (İhvan) yönetimine karşı isyan eden on milyonlarca Mısırlı emekçiden yana tutum aldığını iddia eden el Sisi, askeri müdahale ile İhvan yönetiminin devrilmesine katkıda bulunduktan sonra öne çıkmaya başladı. Seçimlerden önce “yoksulları koruma” vaadinde bulunan el Sisi, cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturunca sınıfsal konumuna uygun icraatlara başlayarak, vaatlerini bir kenara bıraktı. Bekleneceği üzere el Sisi, daha ilk adımda burjuvaziye hizmet edeceğini belli etti. Bir kez daha görüldü ki, sermaye adına siyaset yapanların “emekçileri koruma” vaatlerinin bir kıymet-i harbiyesi bulunmuyor; zira bu mümkün değildir.

 

İlk adımda fatura emekçilere!

Ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durumun arkasına sığınan el Sisi, grevlerden duyduğu rahatsızlığı daha önce dile getirmişti. İlk icraatının petrol, doğalgaz ve elektriğe zam olması, el Sisi’nin emekçileri daha da yoksullaştırmak pahasına da olsa, burjuvaziyi güçlendirmeye çalışacağını gözler önüne serdi.

Zenginlerin lüks araçlarında kullandığı bezine %7 oranında zam yapan el Sisi yönetimi, halkın çoğunluğunun kullandığı doğalgazın fiyatını ise %170 oranında arttırdı. Bu zammın 50 yıl geciktiğini savunan el Sisi, bu oranlama ile sınıfsal refleksinin ne kadar güçlü olduğunu da gösterdi.

%7 ila %170 arasında değişen zam oranları, doğal olarak bütün tüketim maddelerine de yansıyacak. Yani el Sisi yönetimi, sosyal adalet talebiyle isyan eden milyonları daha da yoksullaştıracak icraatlarla işe başladı.

İhvan’a duyulan yaygın tepkinin de ektisiyle, el Sisi’ye verilen destek, cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde doruğa çıktı. Görünen o ki, daha ilk adımda emekçilerin boğazını sıkan el Sisi’ye verilen destek, bunun inişe geçmeye başlayacak.

 

El Sisi’nin açmazı

Bir burjuva iktidarı olan el Sisi yönetimi, doğal olarak, faturayı emekçilerin sırtına yıkarak, Mısır kapitalizmini ve burjuvazisini geliştirmeye çalışıyor. Grevlerle ilgili tutumuyla olduğu kadar, zamların oranlamasıyla da bu misyonu oynamaya hevesli olduğunu gösteren el Sisi, Mısır burjuvazisinin takdirini alsa da, işçi ve emekçilerin tutumu, -hemen şimdi olmasa bile- farklı olacaktır.

El Sisi’nin açmazı, bu noktada ortaya çıkıyor. Zira emekçilerden aldığı desteğin de etkisiyle, cüretli adımlar atan el Sisi, tam da bundan dolayı destek yitirmeye başlayacak. İcraatlarıyla sermaye sınıfının temsilcisi olduğunu kanıtlayan el Sisi yönetiminin, işçi ve emekçilerle -uzak olmayan bir gelecekte-, karşı karşıya gelmesi kaçınılmazdır.

 

“İhvan tehdidi”

Zam kararını TV kanallarından halka seslenerek ilan eden el Sisi, “Mısır’ı ayağa kaldırma, bölgesel bir güç olarak rolünü oynamasını sağlama ve Arap dünyasına öncülük etme” çabasında olacağını iddia etti. Bu milliyetçi söylemi, “dinci teröre” karşı mücadele ve Mısır’ın Suriye ile Irak gibi bölünmesine izin vermeyeceklerini vaat ederek tamamlayan el Sisi, “İhvan kartı”nı da kullandı.

Terör eylemlerine yönelen, diğer köktendinci örgüt veya çetelerle işbirliği yapan İhvan, emekçiler ve sol/sosyalist güçler dahil, toplumun önemli bir kesimi için halen bir tedirginlik konusudur. Bundan dolayı zamlara karşı (İhvan’ın işine yarar kaygısıyla), kitlesel tepkiler gösterilmedi. Tabii ki, el Sisi yönetimi de bunun farkında ve “İhvan kartı”nı etkili bir şekilde kullanıyor.   

 

İsyanın hafızası

İhvan ve dinci terör tehdidi, el Sisi ve temsil ettiği burjuvazi kesimi tarafından, emekçileri oyalamak için etkili bir şekilde kullanılan bir araçtır. IŞİD’in Irak’taki çıkışından sonra bu araç, daha da etkili olacak. Zira emperyalistlerle bölgedeki Türkiye, İsrail, Suudi Arabistan, Katar gibi işbirlikçi rejimler tarafından beslenen bu ortaçağ zihniyetli katil sürülerinden, halkların çekinmesi anlaşılır bir durumdur.

Bu olgu, belli bir dönem için Mısır burjuvazisi ve onun temsilcisi el Sisi’nin işini kolaylaştıracak. Ancak “İhvan kartı”na rağmen, isyanın hafızasının taze olduğu Mısır’da işlerin bu minvalde devam etmesine, emekçilerin uzun süre sessiz kalmaları olası görünmüyor. İsyana yol açan ekonomik, sosyal, siyasal sorunlar yerli yerinde dururken, işçi ve emekçilerin alanlarda sözlerini söylemeleri de, kaçınılmaz olacaktır.

 

İşçi sınıfı devrimci iktidar alternatifini yaratana kadar… 

Hem 25 Ocak 2011 hem 30 Haziran 2013 isyanlarına milyonlarca işçi, emekçi ve genç katıldı. Her iki olayda da, kapitalist sisteme ve onun siyasi temsilcilerine karşı isyan eden emekçiler, tarihi önemde olaylara imza attılar. Buna rağmen devrimci siyasal önderlikten yoksun olan Mısır işçi sınıfı ile emekçi müttefikleri, devrimci iktidar alternatifini yaratamadılar. Bu eksiklik, Mısır egemen sınıfları arasındaki iktidar savaşında, emekçileri taraf olmaya zorladı/zorluyor. Denebilir ki, “İhvan’a karşı el Sisi” tercihi, bunun doruğu oldu. 

İşçi sınıfı ve emekçi müttefiklerinin devrimci iktidar alternatiflerini yaratmaları, burjuvaziden bağımsızlaşmak ve kendi geleceklerini kurmak açısından olmazsa olmaz koşullardan biridir. Diğer bir ifadeyle, işçi sınıfına önderlik edecek devrimci sınıf partisinin inşa edilmesi, kritik önemdedir. Hem işçi sınıfını kendi talepleri uğruna seferber etmek hem emekçi müttefiklerini sınıfın devrimci bayrağı altında birleştirmek, ancak devrimci sınıf partisinin inşası ve mücadeleye fiilen önderlik etmesiyle mümkün olacaktır. İşçi sınıfını ve emekçileri egemenler arası iktidar çatışmasında taraf olup oyalanmaktan kurtarmanın yegane yolu da budur.