Geçtiğimiz günlerde ani bir şekilde yitirdiğimiz Mansur Ataç yoldaş, 8 Mayıs’ta Bielefeld Alevi Derneği bahçesinde yapılan törenle son yolculuğuna uğurlandı. 1970 Dersim doğumlu olan Ataç, henüz altı yaşındayken işçi ailesi çocuğu olarak Almanya’da yaşamaya başlamış ve ömrünün büyük bölümünü Bielefeld kentinde geçirmişti. Çok genç yaşlarından itibaren bir taraftar olarak sınıf devrimcileriyle ilişki kurdu. Ölümüne kadar devrimci eylem ve etkinliklerin sadık bir katılımcısı olarak yaşadı ve mücadeleye desteğini sürdürmekten geri durmadı.
Kalabalık bir kitlenin katılımıyla gerçekleşen uğurlama töreninde, ailesi adına TKİP taraftarı bir yakını tarafından Ataç’ın yaşam öyküsünün ve bağlı olduğu ideallerin özetlendiği bir konuşma yapıldı. Konuşmada, Mansur Ataç’ın yaşamı boyunca hep dillendirdiği isteği üzerine naaşının yakılarak, küllerinin Dersim’e ulaştırılacağı belirtildi. Ailesi ve yakınları için bunun zor bir karar olduğu, fakat Mansur’un son isteğinin yerine getirileceği şu sözlerle ifade edildi:
“Mansur’un bu isteğini, arzusunu yerine getirmekten başka hiçbir alternatif olamaz. Çünkü bu karar onun taşıdığı, savunduğu yaşam felsefesinin, dünya görüşünün somut ve tutarlı bir ifadesinden başka bir şey değildi.”
Küllerinin Dersim’e götürülmesine dair ayrıca şunlar vurgulandı:
“Geçtiğimiz günlerde babasının kırkında yapılan konuşmada, ailenin Dersim tertelesinde yaşadığı travma anlatılmıştı. Günlerce kızıl akan Munzur’un belleklere kazınan resmi, süngülerin ucunda donan bebek gülücükleri üzerine yapılan ağıtlar ve daha nice dramlar Mansur’un hafızasında da iz bırakmıştı. Babasının, amcalarının, halalarının anlattıklarını sessizce dinlemişti. Hayatında belki de birkaç kez gördüğü Dersim’in kucağına gitme isteği belki de bu yüzdendi.”
Mansur Ataç’ın okumaya meraklı, politik duyarlılığa sahip bir duruşu olduğu, hiçbir koşul ve ortamda insan aklına ters düşen hiçbir olguyu kabul etmediği belirtilen konuşmada, onun eski Yunan filozofu Epikur’a ve İtalyan papaz ve felsefeci Giordano Bruno’ya hayranlığına da değinildi. Marx ve Engels’e olan bağlılığı ise “Çantasında onların kitaplarını hep taşırdı, ölürken de yatağının başucunda Engels’in ‘Ailenin, Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni’ ve Lenin’in ‘Devlet ve Devrim’ kitapları duruyordu. 77 yaşında kendi istediği gibi yakılarak külleri okyanusa serpilen Engels’in bazı mektuplarını ezbere okurdu” sözleriyle dile getirildi.
Konuşmanın ardından kızı söz alarak, babasına, en sevdiği şairlerden olan Brecht’ten şiirle veda etti.
Törende TKİP adına da bir konuşma yapıldı. Mansur yoldaşın çocuk denilecek yaşlardan itibaren komünist hareketin-partinin bir taraftarı olduğu ve son nefesine kadar da bu duruşunu sürdürdüğü söylendi. Bu düzenin etkilerine maruz kalsa da hiçbir zaman bu düzenle barışık yaşamadığı, her eylem ve etkinliğe içtenlikle katıldığı, partinin bayraklarını, pankartlarını hep büyük bir bağlılıkla taşıdığı belirtildi. Konuşma, Mansur’un heyecanla taşıdığı bayrakların ve pankartların yansıttığı ideallerin, temsil ettiği değerlerin yeryüzüne egemen kılınması için mücadeleyi büyütme sözü verilerek bitirildi.
Son konuşmayı ise Mansur Ataç’ı çocukluğundan beri tanıyan bir yoldaşı yaptı. Bu konuşmada da Mansur’un devrimci eylem ve etkinliklere dair heyecanına, neredeyse hiçbir eylemi kaçırmadığına, çevresine yardıma koşan bir insan olduğuna vurgu yapıldı. Elbette her insan gibi eksiklikleri bulunduğuna, fakat ömrü boyunca devrime samimiyetle bağlı olduğuna işaret edildi. Son olarak anısının mücadelede yaşatılacağı vurgulandı.
Törenin ardından Ataç’ın naaşı araca konularak, yakılacağı krematoryuma uğurlandı.
Kızıl Bayrak / Bielefeld