Siyahilerin köle olarak tarih sahnesine çıkışı
Irkçılığın ortaya çıkışı Avrupalı sömürgeci devletlerin özellikle Afrika’daki sömürgelerden esir alarak getirdikleri siyahi insanları köle olarak kullanmasına dayanmaktadır.
Başta İngiltere olmak üzere Belçika, Hollanda, Fransa vb. sömürgeci devletlerin politik anlayışların temelinde sömürge alanlarının genişlemesi ile beraber ırkçılık önemli bir yer tutmuştur. Sömürgelerde ele geçirilen “siyahi insanlar”a gemilerde kürek çektirilmiş, hamallık yaptırılmış, sirk gösterilerine çıkartılmış ve savaşlarda asker olarak ön cepheye yollanmıştır. “Afrika kökenli siyahi” insanların, yine gemilere bindirilip köle olarak Amerika’ya götürülmeleri de aynı amaçlar çerçevesinde gerçekleşmiştir.
Amerika’nın keşfinin ardandan İngilizler ve Fransızlar başta olmak üzere sömürgeci devletler Kuzey Amerika’yı işgal ettiler. Böylece dünyanın en büyük soykırımlarından biri olan “Kızılderili soykırımı” da başlamış oldu. İlk “siyahi köle” taşıyan gemiler de Amerika’nın işgali sürecinde yola çıktılar.
1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi
George Washington önderliğinde ayaklanan koloniler, İngiliz egemenliğine karşı başlattıkları bağımsızlık savaşını kazandıklarını 4 Temmuz 1776’da Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’yle ilan etmiş olsalar da, İngilizlerin tam yenilgisi 1781 yılında gerçekleşti. 1789 yılında George Washington’un Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Birleşik Devletler kurulmuş oldu.
ABD’nin savaşı kazanıp bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkmasıyla birlikte, hem askeri olarak hem de gelişen sanayide, demiryollarında, madenlerde, pamuk, tütün ve şeker kamışı tarlalarında çalıştırılacak işçi kölelere ihtiyaç duyulmuştur. Böylece siyahilerin köle tacirleri tarafından Afrika’dan, Karayipler’den ve Güney Amerika sömürgelerinden getirilmesiyle, bugün kıtada yaşayan on milyonlarca insanın yüzyıllar boyu sürecek olan ırkçılığa maruz kalmaları süreci başlamıştır.
Özgürlük Bildirgesi
Abraham Lincoln başkanlığında imzalanan “Özgürlük Bildirgesi” özellikle siyahi köleleri ilgilendiriyordu. Bu bildirge ile birlikte Amerika’da kölelik resmi olarak kalktı. Ülke genelindeki yaklaşık 4 milyon kölenin 3.1 milyonunun özgür bırakılmasından sonra, buna karşı çıkan bazı koloniler Amerikan İç Savaşı’nı başlattılar. İç savaşın sonunda kölelik ortadan kaldırıldı.
Özgürlük Bildirgesi’nin köleliğinin kaldırılması konusunda şunlar söylenmektedir: “1863 yılının Ocak ayının 1. gününde, herhangi bir eyalette veya eyaletlerin belirli mahallerinde, halkın aksi halde Amerika Birleşik Devletleri’ne isyan içinde olacaklarının kabul edileceği hal ve şart altında, köle olarak tutulan tüm insanlar bu tarihten itibaren ve sonsuza kadar özgür kılınacak ve böylelikle kara ve deniz güçleri dahil olmak üzere, devletin yürütme gücü bu insanların özgürlüklerini tanıyacak ve koruyacaktır ve bu insanların tümüne veya herhangi birine özgürlükleri için yapacakları herhangi bir girişimi bastırmaya yönelik eylem ya da eylemlerde bulunmayacaklardır.”
Bu bildirge ile kölelere özgürlük tanınmış ama bu özgürlük önemli ölçüde kağıt üzerinde kalmıştır.
20. yüzyılda ırkçılık
20. yüzyıl dünya genelinde ırkçılığın yükselmesine sahne olmuştur. Özellikle ikinci emperyalist savaş halklar üzerinde tam bir yıkım yaratmıştır. Nazilerin kendilerini “Arı ırk” veya “yüksek ırk” olarak görmeleri ile birlikte İtalya’da Mussolini, İspanya’da Franco, Portekiz’de Salazar, Japonya’da Hirohito yönetimi vb.’leri politik görüşlerini ırkçılık üzerine kurmuşlardır. Ve bu süreçte ırkçı soykırımlar gerçekleşmiştir. Porajmos (Romanların soykırımı), Holokost (Yahudi soykırımı) bunların en bilinenleridir.
ABD’de de beyazlar ile siyahiler arasındaki toplumsal ayrımcılık şiddetlenerek devam etmiştir. Beyazlarla aynı bölgede dahi yaşamalarına izin verilmeyen siyahiler, eğitimde, sağlıkta, barınmada, toplu taşım araçlarının kullanımında ayrımcılığa maruz kalmışlardır. Abraham Lincoln’ün suikasta uğrayıp öldürülmesi ile Martin Luther King’in suikastla öldürülmesi arasında yüz yıllık bir zaman dilimi olmasına rağmen, toplumsal ayrımcılık sürmektedir. Polisin siyahileri katletmesi, medyanın katil, hırsız veya tecavüzcü olarak göstermesi, siyahlar üzerindeki yoğun baskılar kitle eylemlerine yol açabilecek boyutlardadır.
Martin Luther King’in önderliğinde gelişen mücadele sonucu 1964 yılında çıkarılan “Medeni haklar yasası”, siyahilere yönelik birçok ayrımcılığın kaldırılmasının zeminini oluşturmuştur. Bu yasa ile birlikte siyahiler polis, asker, memur hatta başkan dahi olabilecektir. Fakat ırkçılık toplumsal olarak o kadar içselleşmiştir ki, hâlâ can almaya devam etmektedir. ABD’de hâlâ faaliyet yürüten ırkçı-faşist örgütlenmeler mevcuttur.
Martin Luther King 1963 yılında yaptığı bir konuşmada şunları söylemektedir: “Bir gün, dört çocuğumun da derilerinin rengi ile değil de kişilikleri ile yargılanacağı bir ülkede yaşayacaklarına dair bir hayalim var.”
Bu hayal sadece Amerika’daki siyahilerin değil, bütün dünyada ırkçılığa maruz kalan halkların hayalidir. Bu hayalin gerçekleşebileceği biricik toplumsal düzen sosyalizmdir.
K. Torlak