Irkçı-faşist saldırılarda artış

Kuzey Amerika’da, Batı Avrupa’da ve Okyanusya’da saldırı sayılarının 2014 yılından bu yana yüzde 250 oranında arttı.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 27 Kasım 2020
  • 08:55

Dünyada ırkçı-faşist saldırılarda artış yaşanıyor. Uluslararası bir incelemede, son yıllarda sağcı-ırkçı saldırıların göze batacak derecede artış olduğu tespit edildi.

Kuzey Amerika’da, Batı Avrupa’da ve Okyanusya’da saldırı sayılarının 2014 yılından bu yana yüzde 250 oranında arttığı görüldü.

Zeit Online’da yer alan habere göre, “Global Terrorism Index” (Global Terör Endeksi) araştırma merkezinin araştırmacıları bu yönlü bir sonuca vardı. Irkçı-faşistler tarafından işlenen cinayetler son 5 yılda yüzde 700’e yakın arttı. Merkezin araştırmacılarının verdiği bilgiye göre, geride bıraktığımız son 50 yılın en yüksek ırkçı cinayet sayısına ulaşıldı. 2019 yılında 89 insanın bu ırkçı cinayetlerin sonucu hayatını kaybettiği belirtildi.

“Önümüzdeki on yıl içerisinde yeni ırkçı saldırı tehlikeleriyle karşı karşıyayız. Batıda yükselen sağcı-radikal gelişim ve Sahel bölgesindeki olumsuz gelişmeler son derece kaygı uyandırıcı.” diyen Araştırma merkezinin yöneticisi Steve Killelea faşizmin yükselişte olduğunu vurguladı.

Araştırma merkezinin yazarları, son yıllarda “çok gelişmiş batı ülkelerinin ekonomik ve politik direncinin azaldığını” dile getiriyor. Pandemi krizinin tetikleyip su yüzüne çıkardığı uluslararası güvencesiz ekonomik durum, aynı zamanda siyasi istikrarsızlığı da beraberinde getireceği öngörüsü, araştırmanın verdiği esas mesajların en başında yer alıyor.

Kapitalizmin derinleşen krizi, devletleri sömürü düzenlerini korumak uğruna her türlü yöntemi kullanmaya zorluyor. Sermaye iktidarları, yönetememe krizlerini aşmak için gerektiğinde kirli, kanlı yolu seçmekten geri durmuyor.

Araştırma merkezinin de ortaya koyduğu ırkçı-faşist saldırılardaki artış da, kapitalist devletlerin bu yöndeki politikalarının dolaysız sonucudur. Bu veriler, farklı etnik köken ve kültürlerin demokratik ve eşit bir şekilde bir arada yaşayabilecekleri sistemin kapitalizm olmadığına işaret ediyor.

Farklı etnik köken, mezhep, ulus, din ve kültüre bağlı halkların, eşit ve özgür bir biçimde kardeşçe yaşayabilmesi, ancak her türlü sömürü ve sınıfın ortadan kalktığı sosyalizmle mümkün olabilir.