İran halklarının başına 45 yıldır musallat olmuş Molla Rejimi ve onun vahşi hukuk düzeni, kokuşmuş yargı sopasıyla Rojhilat (İran Kürdistanı) başta olmak üzere bütün muhalif güçlere karşı bir cadı avı yürütmektedir.
Güçlü bir tarihsel ve kültürel kodları olan İran toplumu on yılardır bu suç şebekesi mollaların elinde inim inim inlemektedir. Saçı görünen kadının, hakkı olanı talep eden öğrencinin, işçinin-emekçinin, Belluci’nin, Kürd’ün velhasıl ez cümle toplumun tüm ezilenleri bu islami-terör rejiminin gadrine uğramakta ve de inanılmaz bedeller ödemektedir. Bölükler halinde ipe çekilenlerin en başındada hiç kuşkusuz bu gerici-sömürgeci rejime biat etmeyen Kürtler gelmektedir. Jina Amini’nin katledilmesiyle özelliklede İran-Kürdistan’ında başlayarak bütün ülkeye yayılarak büyüyen direniş Molla Rejimi'ni oldukça zora sokmuştu. Direnişin yarattığı basıncı kırmak için elindeki gücü orantısız bir şekilde kullanmaktan çekinmeyen molla sürüsü yüzlerce insanı katletti, binlercesini de hapishanelere doldurdu.
Özelliklede Rojhilat, ahlak polisi ve Devrim Muhafızları’nın postalları altında aylarca süren bir operasyon alanına dönüştürüldü. Kürt halkının ve öncülerinin ensesinde adeta boza pişirildi. Gerici bölge ülkelerinin de el vermesiyle Kürt köyleri ve kentleri molla roketleriyle vurulmaya başlandı. Kürt halkına karşı yürüttüğü saldırıları, Rojava ve Başur’u da kapsayacak şekilde büyüten sömürgeci İran rejimi, içerde de Kürt gençlerini hunharca katletmeye devam etti ve ediyor.
23 Haziran 2022’de gözaltına alınan Wefa Azerbar, Muhsin Mazlum, Pijman Fatihi ve Muhammed Feramerizi, “Allaha karşı gelmek, dini değerlere karşı savaşmak ve de İsrail adına casusluk yapmak suçlamasıyla” idama mahkûm edilmişlerdi. Oldukça kullanışlı bir argüman olması itibariyle Kürtler başta olmak üzere bütün muhalif kesimlere İsrail “ajanı” etiketini yapıştırıp katletmenin alıcısı vardı. Nihayet en son idam edilen bu dört devrimciye de aynı suçlama yapılmış ve hüküm verilmişti. Komele, bu suçlamaları reddederek Molla Rejimi'ni yalanlamış olsada ortada hiçbir inandırıcı delilin olmayışı da bu çıplak terör rejimi için bir şey ifade etmeyecekti. İran devriminin ardından iktidarını komünistlerin kanı üzerinden perçinleyen bu terör aparatı söz konusu bu yiğit devrimcileri “asmayıp da besleyecek miydi.”
İnfazın gerçekleştiğini açıklayan gerici Molla Rejimi, uluslararası insan hakları örgütlerinin çağrılarını, yürütülen kampanyaları görmezden gelerek kulağını tıkamış ve Komele (Kürdistan Devrimci Emekçiler Topluluğu) üyesi bu 4 yiğit devrimciyi acımasızca katletmiştir. Kendilerini savunma hakkı tanımadan ve hiçbir hukuki prosedüre uymadan, ölüm mangalarının önüne atılan bu gencecik devrimciler eğilip bükülmeden karşılamıştır ölümü. İnfaz öncesi aileleriyle son kez görüştürülen bu devrimcilerin sözleri ise bir ders niteliğindedir. “Biz idam edileceğiz lakin bu şerefli bir ölüm ve sizden ricamız Karalar giyinip yas tutup ağlamayın, cesur olun.”
Kürt halkının eşitlik ve özgürlük taleplerini görmezden gelen gerici bölge ülkeleri rutin bir hale getirdikleri katliamcı politikalarına her gün bir yenisini ekliyorlar. Betonlayıp bitirdiklerini sandıkları Kürt sorunu ve Kürt halkının direnci kolay bir lokma olmadığını döne döne tekrar etsede mevcut statükoyla ne yazık ki bir çözüm olanağı da yaratamıyor. Bölge ülkelerinin kurutulmuş ilerici damarı kendini var edemediği ve devrimci bir alternatif olamadığı koşullarda, Kürt halkının anasının ak sütü gibi helal eşitlik ve özgürlük talebi ne yazıkki kan ve katliamla yanıt bulacaktır. Gerçek ve tek kalıcı çözümde bölge halklarının bir Kızılbayrak altında birleşip gerici bölge rejimlerini ve arkasındaki emperyalistleri devirip kardeşleşmesiyle ancak mümkün olabilir.