Astana’da 7. tur anlaşmazlıklarla sonuçlandı

Suriye’deki savaşa dair Astana’da yapılan görüşmelerin 7. turunda, öne çıkan temel konu Rusya’nın duyurduğu “ulusal diyalog kongresi” oldu. “Muhalif” olarak katılan dinci-çeteler ise kongreye katılmayacaklarını açıkladı.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 01 Kasım 2017
  • 12:21

Emperyalizmin Ortadoğu’daki hegemonya krizinde Suriye’de patlak veren savaşın 7. yılında, IŞİD ülkeden büyük oranda temizlenirken, dinci çetelerin arkasındaki emperyalistlerle Suriye hükümeti ve arkasındaki Rusya-İran cephesi arasında geçiş sürecine ilişkin belirsizlikler ve anlaşmazlıklar devam ediyor.

İran, Rusya ve Türkiye garantörlüğünde devam eden Astana görüşmelerinde 30 Ekim’de başlayan 7. tur, dünkü yoğun toplantıların ardından tamamlandı. “Çatışmasızlık bölgeleri”nde garantör devletlerin etkinliğinin ele alındığı görüşmelerde, taraflar arasında esir-tutuklu takası ve “insani yardım” konularında anlaşma sağlanamadığı duyuruldu.

Kasım’da geçiş süreci için “ulusal diyalog kongresi”

Bu konuların yer almayacağı belirtilen sonuç bildirisi henüz yayınlanmazken, görüşmelerde siyasi geçiş süreci konusunun da gündeme geldiği ve Suriye Ulusal Diyalog Kongresi toplanması üzerinde durulduğu basına yansıdı. Rusya temsilcileri tarafından yapılan açıklamalara göre, Kasım ayında Soçi’de düzenlenmesi planlanan kongrenin, geçiş sürecinde “tüm tarafları” bir araya getirmek amacıyla toplanacağı ifade edildi.

Kongreye tüm taraflar çağrılacak

Görüşmelerin tamamlanmasının ardından basın toplantısı düzenleyen Rusya Devlet Başkanlığı Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, Astana sürecinin, “çatışmasızlık bölgeleri” üzerine varılan anlaşmayla, siyasi geçiş sürecinin önünü açtığını ifade ettiği konuşmasında, söz konusu kongreye dair de şunları söyledi: “Düşüncemize göre Suriye diyaloğu olarak yapılması gereken bu forumun Suriye toplumunun tüm katmanlarının temsilcilerini, çeşitli milliyetleri, aşiretleri, hem iç hem de dış muhalif grupları birleştirmesini umuyoruz.

“Kongrenin herkesin aynı masada toplanıp gelecekte ne yapılması gerektiği, anayasa reformunun nasıl devreye alınacağı, zaman geçirmeden yeni anayasa kabul edilip BM gözetimi altında parlamento ve başkanlık seçimlerinin nasıl yapılacağı konusunda görüşmelerini sağlayacağını düşünüyorum.”

Dinci-çete uzantıları da kongreye çağrılıyor

Bununla birlikte Lavrentyev, Astana sürecine ve siyasi geçiş dönemine “ılımlı muhalif” adı altında dahil ettikleri dinci-çete uzantılarına da şu ifadelerle ‘açık kapı’ bıraktı: “Ön koşullar koyacaklarsa, yapıcı yaklaşım sergilemeyeceklerse o zaman onlara uzanan destek elini geri çevirdiklerini göstermiş olurlar. Biz bunun olmasını istemiyoruz. Suriye muhalefeti ile çalışmamızı devam ettireceğiz... Muhalifler katılmazsa, büyük risk altında, siyasi sürecin dışında kalacaklar.”

Buna karşın, çetelerin de içerisinde yer aldığı Suriye Ulusal Koalisyonu, sürece katılmayacaklarını duyurdu. Dinci-çetelerin oluşturduğu “muhalif” grupların başında gelen “Yüksek Müzakere Komitesi” adına, Ceyşül İslam adlı çetenin komutanlarından Muhammed Alluş, “konferansı reddettiklerini” söyledi. Çetelerle bağlantılı Riyad grubu da aynı yönde karar aldığını duyurdu.

İsrail ve Batılı emperyalistlerin bölgedeki işbirlikçileri aracılığıyla hayata geçirdikleri dinci-mezhepçi politikaları ekseninde güçlenen çetelerin bu şekliyle Suriye’de ve bölgede nasıl bir yer edineceği hâlâ belirsizliğini koruyor.

Görüşmeler AKP için yine hüsran

Öte yandan, QSD’de başı çeken, Rakka’nın ardından Deyr ez-Zor’a yönelik harekatla da ABD ile işbirliğini pekiştiren YPG ve PYD, diğer yandan Suriye hükümeti ve Rusya ile de görüşmeyi sürdürüyor. Özerklik başta olmak üzere, QSD’nin son olarak IŞİD’den temizlediği Rakka ve Deyr ez-Zor’un Fırat Nehri’nin doğusunda kalan bölümünün ne olacağı tartışmaları sürüyor.

Rusya cephesi Kürt hareketini ABD’ye teslim etmemek için çeşitli hamleler yaparken, Astana görüşmelerinin temel başlığı olan “ulusal diyalog kongresi” de bunun son adımı olarak göze çarptı.

ABD ile yaşadığı krizi çözemeyen Türk sermaye devleti açısından bu durum açmaz olarak öne çıkıyor. İdlib’e girdikten sonra Efrîn sınırına konuşlandırdığı TSK güçleri ve kenti hedef alan saldırılarıyla birlikte, amacının Kürt halkını kuşatmak olduğu gözler önüne serilen Türkiye, Astana görüşmelerinin bu turundan da hüsranla ayrılmış gözüküyor. AKP şefleri, tamamlanan görüşmelerin ardından, Astana sürecine PYD’nin katılmasına izin vermeyecekleri yönünde söylemleriyle boy göstererek bu hüsranlarını dışa vurmuş oldu.