Arjantin'de toplumsal çatışma ve genel grev

24 Ocak Çarşamba günü Arjantin'de beş yıl aradan sonra genel grev gerçekleştirildi. Grev ağırlıklı olarak bankaları, inşaat, ulaşım ve havacılık sektörünü etkiledi.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 27 Ocak 2024
  • 19:00

24 Ocak Çarşamba günü Arjantin'de beş yıl aradan sonra genel grev gerçekleştirildi. Grev ağırlıklı olarak bankaları, inşaat, ulaşım ve havacılık sektörünü etkiledi. Arjantin'de 2019'dan bu yana yapılan ilk ulusal grev olma özelliğini taşıyan genel grev 10 Aralık'ta yönetimi devralan faşist Javier Milei ile sendikal hareket arasında bir ilk hesaplaşmadır. Çok sayıda Sendika çarşamba günü genel grev çağrısında bulunmuş ve Buenos Aires'te merkezi bir miting için harekete geçmişti. Bu çağrıya çok sayıda taban örgütü ve parti destek verdi. Öğle saatlerinde on binlerce kişi parlamentonun önündeki meydana akın etti. Mitng öncesinde meydana çıkan birçok ara sokakta yayalar bile güçlükle ilerleyebildi. 24 Ocak günü güçlü bir halk hareketinin ortaya çıkacağı bekleniyordu ve öyle de oldu.

Askeri faşist diktatörlüğün yıkılışından 40 yıl sonra 10 Aralık'ta (2023) en kötü hükümetin işbaşına geldiğini söyleyen sendika yöneticileri Milei'nin zor kazanılmış sosyal haklara yönelik büyük bir saldırı başlattığını belirtiyorlar.

CGT genel sekreteri Daniel Yofra Junge, Welt'e verdiği röportajda Millei'nin saldırılarını şöyle özetledi:

''Sadece bir ay içinde Arjantin'deki kriz, diğer şeylerin yanı sıra yakıt ve gıda fiyatlarındaki artışlar nedeniyle önemli ölçüde kötüleşti. Durum zaten kritikti ama şimdi daha da kötü durumdayız çünkü ücretler dışında her şeye zam yapıldı. Buna bir de Milei'nin ‘mega kararnamesi’ eklendi; bu kararname çalışma mevzuatında ciddi bir kötüleşme içeriyor. Grev hakkı ve toplu pazarlık imkanı kısıtlanacak ve çalışma saatleri uzatılacak. Bir sendika federasyonu olarak bizim için grev hakkı temel bir öneme sahiptir... Tüm bunlar şimdi iptal edilecek ve Arjantin toplumundaki sosyal sözleşme böylece sona erdirilecektir.''

Arjantin'i bir laboratuvar olarak değerlendiren uluslararası mali sermayenin desteklediği Milei mecliste azınlıkta olmasından dolayı ultra-neoliberal şok programını şimdiye kadar kararnamelerle yürütmek zorundaydı. Göreve gelmesiyle birlikte geçici (giderek kalıcılaşan) olarak yürürlüğe konulan Zorunluluk ve Aciliyet Kararnamesi (DNU) de dahil olmak üzere sermaye için ertelenemez olan bir dizi acil “önlemi” uygulamaya koydu. Kiracı haklarından iş yasalarına kadar sosyal hakları kapsamlı bir şekilde ortadan kaldırmaya yönelik uygulamalara ek olarak, kararname, parlamentonun yetkilerini iki yıllık bir başlangıç dönemi için kapsamlı bir şekilde kısıtlayarak cumhurbaşkanını (Milei) olağanüstü yetki ve haklarla donatıyor.

Çarşamba günü ülke genelinde grev ve eylemler sürerken, burjuva medya uzun bir müzakere gecesinin ardından Milei'nin Temsilciler Meclisi'nde "torba yasa" için çoğunluğu sağlamayı başardığını duyurdu. Yasa metni üzerinde sağlanan uzlaşmayla parlamentodaki liberal ve sağ muhalefetin bir kısmı Milei'nin etrafında birleştirilerek, gelecekte mecliste Milei lehine oylama yapılmasının önü açılmış oldu. Anlaşmanın zamanlamasının 24 Ocak gününe denk getirilmiş olması oldukça manidardır. Genel grev ve halk hareketine karşı saldırmakta birleşen karşı-devrim cephesi, eylemcilere Milei öncülüğünde birleşerek uygulanan şok programına devam edeceklerinin fütursuzca mesajını veriyor.

Milei'nin ilk saldırı kararnamesini değerlendiren batı basını daha o zaman Arjantin'de ülkenin ekonomik geleceğine ilişkin gerçek güç mücadelesinin bu kararname ile daha yeni başlamış olduğunu yazmıştı. Geçen bir buçuk aylık süre iplerin her bakımdan daha da gerileceğini gösteriyor. Olayların seyri Arjantin'de karşı-devrimci bloku durdurup dağıtmanın yolunun, devrimci bir program etrafında birleşerek hakların korunması ve genişletilmesini temel alan aktif karşı koyuşu hazırlamaktan geçtiğini gösteriyor. Karşı-devrimin beyaz terörü altında ezilmek istemeyen güçler hızla yanılgılarından sonuçlar çıkartıp, zaten bir ütopya olan ve Milei'nin açık ve dizginsiz  saldırılarıyla birlikte tozu-dumanı attırılan “kapitalist sosyal sözleşme” budalalığını bir kenara atarak, düşmanları kadar açık bir program ve sınıf bilincine uygun olarak davranmak zorundadırlar.