Geçtiğimiz hafta Ortadoğu, Hamas Lideri Yahya Sinvar’ın “tesadüf eseri” bir çatışmada katledilmesinin şokunu yaşadı. İsrail bunu büyük bir “zafer” olarak ilan etti. ABD ve Batı, müzakerelere geri dönmek için bir fırsat olarak gördü. Ancak, İsrail ordusu Gazze’deki katliamlarına ve Lübnan’ı bombalamaya devam etti. Öte yandan ABD, hayalet B-2 bombardıman uçakları ile Yemen’deki Husilere ait silah depolama tesislerini bombaladığını duyurdu. B-2 bombardıman uçaklarının bölgede ilk kez kullanılması İsrail tarafından yapılacak saldırıyı bekleyen İran’a yönelik bir mesaj olarak değerlendirildi.
Bu arada, Sinvar’ın katledilmesinin “zaferi” ile meşgul Netanyahu, Lübnan’dan kalkan bir insansız hava aracının Kayserya’deki kendi evini doğrudan hedef alması haberi ile sarsıldı. Katar merkezli El Cezire (Al Jazeera) haber sitesi, İsrailli analistlerin, saldırının “İsrail’in çok cepheli savaşında bir dönüm noktası ve İran’ın Netanyahu’ya ve İsrail’deki her siyasi ve askeri yetkiliye ulaşabileceğine dair sembolik bir mesaj” olarak değerlendirdiğini aktardı. Lübnan merkezli Al Ahbar haber sitesi de “Bu girişim, direnişin önümüzdeki günlerde tırmanma tehdidinde bulunduğu ‘yeni aşamanın’ bir parçası olabilir” yorumunda bulundu.
SİNVAR’IN SAVAŞARAK ÖLMESİ ÖNE ÇIKTI
Arap basınında, “Askeri kıyafeti ve direniş silahıyla sahada savaşarak” öldürülen Yahya Sinvar’ın yeni nesillerin zihninde yer edeceğine işaret edildi. Sinvar’ın savaşçı yönü manşetlere yansıdı. Yemen merkezli Eşababa “Yahya Sinvar’ın işgal hapishanelerinden savaş meydanında şehitliğe uzanan yolculuğu” başlığını kullandı. Lübnan merkezli Al Bina “Sinvar, tanklara, İHA’lara ve seçkin askerlere karşı işgalle çatışan bir şehit” başlığı ile haberi duyurdu. Hamas, “Silahını kuşanıp işgal ordusuna karşı koyarak şehit olduğuna” dikkat çekti. Lübnan merkezli Al Mayadin’in manşeti, “Son Nefesine Kadar Savaşçı Yahya Sinvar” oldu.
‘Filistin özgürleşene kadar direnişe devam’
Yahya Sinvar’ın İsrail işgal güçleri ile girdiği bir çatışmada “tesadüf eseri” katledilmesi Hamas’a çok büyük bir darbe olarak değerlendiriliyor. Bu durum Hamas’ı bitirir mi? Hiç kuşkusuz bitireceğini düşünenler var. Mesela Suudi Arabistan sermayeli Şarkul Awsat Yazarı ve Al Arabiya Televizyonu Eski Direktörü Abdurrahman Raşid bunlardan biri. Raşid, “Sinvar’ın öldürülmesi ve Hamas’ın gücünün yok edilmesinin ardından, yılın başından bu yana krizin kötü yönetilmesi sonucunda, İsrail’in bugün düne göre daha güçlü bir konumda olduğunu görüyoruz” diye yazarak “Hamas’ın bittiğini” ilan etti. Ancak çoğunluk Hamas’ın bitmeyeceği görüşünde birleşiyor ve bundan önce de Hamas’ın birçok önemli liderinin katledilmesine rağmen gücünü yitirmediğine işaret ediliyor. Rai Al Youm Yazarı Dr. Saad Naji Cevad “Netanyahu’nun zafer ilan edip savaşı durdurmasını beklemek ne kadar yanlışsa, Filistin direnişinin beyaz bayrak çekip teslim olmasını beklemek de o kadar yanlış” olduğunu söylüyor. Cevad, “Hamas tarihsel olarak liderlerine karşı işlenen bu tür suçlara alışıktır ve hakkını vermek gerekirse, suikastların sıklığından etkilenmemekle kalmamış, her zaman çok kısa sürede yerine yeni bir lider bulmaya hazır olmuştur” tespitini yapıyor. Nitekim, Hamas tarafından Sinvar’ın ölümü ile ilgili yapılan açıklamada da, “Filistin toprakları tamamen özgürleşene kadar direnişi sürdürme yaklaşımının devam edeceğine” vurgu yapıldı.
ABD’nin siyasi çözüm söylemi sahte
Sinvar’ın katledilmesinden sonra en çok konuşulan şeylerden birisi de bundan sonra ne olacağı. İsrail Sinvar’ı barış görüşmelerinin önünde bir engel olarak öne sürdü. Bu durumda engel ortadan kalktı. ABD ve Batı, Sinvar engeli kalktığına göre müzakere sürecine başlanabileceğini söylüyor. Bu kapsamda ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’ın önümüzdeki günlerde bölgeyi ziyaret etmeyi planladığı bildirildi. Blinken’ın, Gazze’deki İsrailli tutukluların serbest bırakılması ve ateşkes konusunda anlaşmaya varılmasının yollarını tartışacağı belirtildi. Bu arada, FHKC Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Maher El Taher, Al Mayadin Televizyonunda yer aldığı bir canlı yayında, bölgedeki savaşın bir ABD savaşı olduğunun altını çizerek ABD’nin siyasi çözüm söyleminin sahte olduğuna dikkat çekti.
İsrail ise Sinvar’ın ortadan kaldırılmasını “yeni bir gerçekliğin” önünü açan “büyük bir askeri ve ahlaki başarı ve zafer” olarak değerlendiriyor. İsrail işgal hükümetinin başı Benyamin Netanyahu, İsraillilere gönderdiği “Yeniden doğuş savaşındayız. Önümüzde hâlâ büyük zorluklar var” şeklindeki mesajla Sinvar’ın öldürülmesinden sonra da Gazze’ye yönelik savaşın devam edeceğine dair söylemini sürdürüyor.
Liderlik için Halil el Hayya’nın ismi öne çıkıyor
Arap basınında, Yahya Sinvar’dan sonra Hamas hareketinin başına kimin geleceği sorusu da öne çıktı. Londra merkezli Al Arab “Yahya Sinvar’ın halefi arayışında Hamas, İran’ın ne istediğini ve Katar’ın ne aradığını dikkate almak zorunda kalacak” vurgusu yaptı. Hamas’ın en büyük destekçisi İran. Buna karşın Hamas liderliğinin büyük bir kısmı Katar’da bulunuyor. Katar, Halid Meşal’ı Hamas’ın başında görmek istiyor. Rai Al Youm’a göre ise liderlik için Halil El Hayya’nın ismi öne çıkıyor. Rai Al Youm, “Son dakika düzenlemeleri yaşanmadığı sürece Halil El Hayya’nın adaylığı en büyük ihtimal olarak ortaya çıktığına” işaret etti ve “El Hayya elbette Hamas liderliği adına ana ve merkezi müzakereciydi ve Kassam Tugayları kanadına ve merhum şehit Lider Yahya Sinvar’a en yakın isimdi” diye yazdı. Rai Al Youm Yazarı Dr. Saad Naji Cevad bir diğer seçenek olarak “Hizbullah’ın Lübnan’da yaptığı gibi sorunun belirsiz bir tarihe bırakılabileceğine” işaret etti.
Yahya Sinvar’ı katletmenin sevinci ne kadar sürecek?
Dr. Saad Naji CEVAD
Rai Al Youm
İsrail bir kez daha büyük bir Arap militan direnişçisini öldürmeyi başardı ve bir kez daha aşırılık yanlısı liderleri ve onlarla birlikte Arap ve Müslüman olan her şeyi öldürmeye susamış olanlar, nihai zafere bir ya da iki adım uzaklıkta olduklarına inanıyorlar. Hatta bazıları bu operasyonu Gazze’deki savaşın sonunun başlangıcı olarak değerlendirdi. Netanyahu’nun ertesi gün Hamas’a karşı bir “zafer” ve ateşkes ilan ederek esirlerin serbest bırakılmasını talep edeceğini ve Hizbullah savaşçılarının bulunduğu kuzey cephesine odaklanacağını düşünüyorlardı. Ancak, özellikle Netanyahu’nun mahkumlar aşırı askeri güç kullanılarak serbest bırakılana kadar savaşın devam edeceğini açıklamasının ardından, sevinç ve fanteziler kısa sürdü.
Netanyahu’nun zafer ilan edip savaşı durdurmasını beklemek ne kadar yanlışsa, Filistin direnişinin beyaz bayrak çekip teslim olmasını beklemek de o kadar yanlış. Bu nedenle, İsrail’in zafer coşkusunun çok erken olduğu ve çeşitli nedenlerle çürük temellere dayandığı söylenebilir:
Birincisi: Hamas tarihsel olarak liderlerine karşı işlenen bu tür suçlara alışıktır ve hakkını vermek gerekirse, suikastların sıklığından etkilenmemekle kalmamış, her zaman çok kısa sürede yerine yeni bir lider bulmaya hazır olmuştur. Hareketin yakın zamanda ülke içinden veya dışından bir alternatif veya başka bir isim seçtiğini duyurması şaşırtıcı olmayacaktır. Ayrıca Hizbullah’ın Lübnan’da yaptığı gibi sorun belirsiz bir tarihe bırakılabilir.
İkincisi: Bilindiği üzere Hamas’ın komuta yapısı ve özellikle de ordusu, şehit Sinvar tarafından örgütte ya da sahada bir liderin yokluğundan etkilenmeyecek temeller üzerine inşa edilmiştir. Çünkü bu yapı, her bir grup ya da askeri birimin kendi saha komutanlarının emirlerini yerine getireceği şekilde ademi merkeziyetçi olarak tasarlanmıştır. Bunun kanıtı, İsrail işgalinin, yerleşim bölgelerinin temizlenmesinin ve Gazze vilayetlerinin birbirinden ayrılmasının, yüksek komuta tarafından savaşan birimlere talimat ve emirlerin iletilmesini felç edeceği gerekçesiyle, savaşların doğasını etkilememiş olmasıdır.
Üçüncüsü: Sinvar’ın savaş meydanında silahı elindeyken ve direnişçi arkadaşları arasında son nefesine kadar savaşarak şehit olması ve siyonist medyanın öne sürdüğü gibi (rehineler tarafından) korunmaması, onu tarihi bir kahraman ve savaş meydanında şehit olmakta ısrar eden bir direnişçinin harika bir örneği haline getirmiştir. Bu model kesinlikle bir nesil genci aynı yolu izlemeye teşvik edecektir.
Seyid Hasan Nasrallah’ın ve ardından Yahya Sinvar’ın şehadeti, bir kez daha direniş ve İsrail’in başarıları hakkında sevinç ve övünç konuşmalarına yol açtı. Bu olağan dışı bir durum değil, ancak daha önceki tarihsel deneyimlerden öğrendiğimiz üzere, bu geçici coşku hissi uzun sürmeyecek ve devam eden yıpratma savaşının travmasına maruz kalacaktır.
ABD savaşın sonlandırılması ile yerleşimin yasallaştırılması arasında
Al Bina/Lübnan
Diplomatik düzeyde, İsrail’in daha önce müzakerelerin başarısızlığını şehit Hamas Lideri Yahya Sinvar’ın varlığına bağlama söylemi ön plana çıktı. Ona ulaşmak ve onu öldürmek ya da denklemden çıkarmak, El Aksa Tufanı’nın intikamını almanın bir koşulu ve dolayısıyla İsrail açısından bir anlaşmaya varmak için zorunlu bir yol olarak görülüyordu. Bu, Sinvar’ın bu anlaşmaya varılmasını engellediğine dair üstü kapalı bir imadır. Bu ima hem kurum içinde hem de Washington ve Avrupa’da tekrarlanan bir soru haline geldi.
Acaba Washington, Tel Aviv’den Gazze’deki Filistinlilere karşı yürüttüğü acımasız ve suç teşkil eden imha savaşını durdurmasını talep etmek ve Amerikan açıklamalarında söylendiği gibi savaşı sona erdirecek ve esir değişimini sağlayacak bir anlaşmayı hızlandırmak için bu anı kullanmaya kararlı mı?
Yoksa Washington, imha ve yerinden etme savaşını meşrulaştırmaya, Kudüs de dahil olmak üzere Gazze Şeridi ve Batı Şeria’yı ilhak ederek buralardaki yerleşimleri yasallaştırmaya ve Filistin meselesine siyasi bir çözüm ve iki devletli bir çözüm konusundaki tüm söylemleri gömmeye kesin olarak karar mı verdi?
Buna paralel olarak Hamas da Gazze Şeridi’ndeki lideri ve hareketin müzakere sürecindeki temsilcisi Halil El Hayya aracılığıyla resmi yas ilan etti. Hamas tarafından Sinvar’ın ölümü ile ilgili yapılan açıklamanın en dikkat çekici kısmı, şehit Sinvar’ın yolunda devam edileceğinin ve Filistin toprakları tamamen özgürleştirilene kadar direnişi sürdürme yaklaşımının devam edeceğinin vurgulanmasıydı. Müzakereler konusunda ise El Hayya, Hamas’ın elindeki İsrailli mahkumların ancak savaş tamamen durduğunda, işgal Gazze Şeridi’nden tamamen çekildiğinde ve Filistinli mahkumlar özgürlüklerine kavuştuğunda serbest bırakılacağını söyledi.
Sinvar’ın yerine Dr. Halil el Hayya en güçlü aday
Rai Al Youm
Hamas siyasi bürosuna yakın kaynaklar, şehit Yahya Sinvar’ın yardımcısı Dr. Halil El Hayya’nın hareketin liderliğini üstleneceğini öne sürdü. Bu, bu pozisyonun, değerlendirmeler ve koşullar göz önünde bulundurularak dış liderliğe geri dönülmesi ve Sinvar gibi etkili üst düzey bir liderin sahnede olmadığı yeni aşamaya geçiş anlamına gelmektedir.
Hareketin üç fiili başkan yardımcısından biri olan El Hayya, yaygın olarak en muhtemel aday olarak görülüyor. Bu siyasi adım, şehit İsmail Haniye’nin öldürülmesinden sonra birkaç ay boyunca hareketin liderliğinin Gazze Şeridi’ndeki iç örgütlenmeye döndüğü geçici bir aşamadan sonra hareketin liderlik dosyasının tekrar dışarıya taşınması anlamına gelmektedir.
Sinvar’ın şehit edilmesi haberinin duyurulmasının ardından geçen birkaç saat boyunca hareketin kutupları ve liderleri arasındaki tartışmalara eşlik eden en önemli siyasi değerlendirmeler, Halil el Hayya’nın yurt dışındaki bir hareketin başında bulunmasının daha sonra temasların yeniden başlatılmasına ve ateşkese yardımcı olabileceği ortaya çıktı. Çünkü El Hayya elbette Hamas liderliği adına ana ve merkezi müzakereciydi ve Kassam Tugayları kanadına ve merhum şehit Lider Yahya el Sinvar’a en yakın isimdi.
ABD ve Avrupa’nın Sinvar’ın sahneden çekilmesi ya da yokluğunun ateşkese dönüşün başlangıcı olduğu yönündeki açıklamaları dikkate alındığında yeni bir siyasi müzakere aşamasına geçilmesi muhtemeldir.
Ancak bu mesele henüz çözüme kavuşmuş değil ve El Hayya’nın şu ana kadar söylediği şey, Hamas’ın şehit Lider Ebu İbrahim’in, yani El Sinvar’ın çizdiği yolda kalacağı yönünde.
Sinvar’ın halefi olarak kardeşinden bahseden sızıntıların doğruluk payı yok, ancak adaylara göre Sinvar’ın kardeşi Gazze Şeridi’ndeki hareketin liderliğini devralabilir ve bu da dikkatlerin yurt dışındaki liderliğe dönmesini sağlayacaktır.
Bu gelişmeler ışığında, Hamas’ın siyasi bürosunun önde gelen isimlerinden Halid Meşal’in, Sinvar’ın ölümünün ardından, şehit İsmail Haniye’nin suikasta kurban gittiği dönemde aldığı karara bağlı olduğunu, yani bu aşamada ve saha seçeneklerinin olduğu bu yaşta hareketin başına geçmek istemediğini ısrarla vurguladığı anlaşıldı.
Dolayısıyla, sürprizler ve son dakika düzenlemeleri yaşanmadığı sürece Halil El Hayya’nın adaylığı şu anda en büyük ihtimal olarak ortaya çıkıyor.
Lübnan Komünist Partisi: Filistin direnişinin büyük bir sembolü
lcparty.org
Hayatını mücadeleye, direnişe ve esir hareketine adayan şehit Yahya Sinvar, El Aksa Şehitleri Tugayları Lideri Mervan Barguti ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) Genel Sekreteri Ahmed Saadat gibi direniş liderleriyle birlikte 23 yılını esaret altında geçirdi. Esir hareketinin liderleriyle birlikte, halklarının ve tüm Filistin’in ulusal kurtuluşu için direniş yolunda Filistin ulusal birliğinin bir örneğini sergilediler.
Filistinli mahkumları düşman hapishanelerinden kurtarmak, hapishaneleri temizlemek ve Gazze Şeridi üzerindeki kuşatmayı kaldırmak amacıyla 7 Ekim 2023 tarihinde şehit Sinvar tarafından yürütülen kahramanca operasyon, bu yerleşimci varlığın (İsrail) bölgedeki işlevine darbe vurmuş ve Filistin davasını dünyanın bir numaralı davası haline getirmiştir. Netanyahu’nun ırkçı sağcı hükümetinin başarısızlığı ABD ve Atlantik müttefiklerini öfkelendirdi. Hepsi de Gazze Şeridi’nde bir yılı aşkın süredir yürüttüğü soykırım savaşında ve Lübnan’a, Batı Şeria’ya ve bölgedeki bir dizi ülkeye yönelik saldırganlığını sürdüren bu varlığı korumak ve desteklemek için filolarıyla imdadına koştu.
Gazze Şeridi’nde on binlerce şehit, yüz binden fazla yaralı, iki milyondan fazla insan yerinden edildi. Onlarla birlikte binlerce Lübnanlı şehit ve yaralı, 1 milyon 300 bin de yerinden edilmiş Lübnanlı var. Saldırganlık uluslararası, Arap ve bölgesel hükümetler tarafından utanç verici resmi Arap sessizliği, düşmanla normalleşen Arap rejimlerinin desteği ve suç ortaklığı ile kontrolsüz bir şekilde devam etmektedir.
Ancak Direniş Lideri Yahya Sinvar ayakta kaldı, geri adım atmadı, siyonist baskılara ve koşullara boyun eğmedi. Zor saha koşullarına ve acımasız siyonistlerin vahşi suçlarına rağmen Gazze Şeridi’ndeki direnişe liderlik etmeye devam etti. Siyonist işgal güçleriyle girdiği bir çatışmada askeri kıyafeti ve direniş silahıyla şehit olana kadar nadir görülen bir cesaretle sözde ve eylemde direnişi uyguladı, böylece şehit düştü ve Filistin direnişinin büyük bir sembolü oldu.
Şehit Lider Yahya Sinvar’ın ölümü, düşmana karşı direnmeye devam etmek için bir motivasyon ve Filistin’i savunan, özgürlüğü ve halkının kendi kaderini tayin hakkı için mücadele eden, işgali sona erdirerek başkenti Kudüs olan ulusal topraklarının tamamında ulusal devletlerini kurmaya ve tüm mültecilerin geri dönüş hakkını elde etmeye çalışan yeni nesil vatanseverler için bir teşvik kaynağı olacaktır.
Yusuf Ertaş- Evrensel / 21.10.24