Tarihçi Garton Ash, Theresa May’i “teneke lady” olarak tanımlıyor; “Kendisini yeni demir lady diye dayatmaya çalışan May, ‘teneke lady’ çıktı!” diyor.
8 Haziran’da sandıkta boy ölçüsü alan İngiltere’nin “Brexit dönemi Başbakanı” May’i bundan iyi tanımlayan bir ifade olamaz.
Geçen yıl Cameron’ın sürpriz biçimde kaybettiği “Brexit referandumu” sonucunda Başbakanlık koltuğuna paraşütle inen ve kamuoyu tarafından fazla tanınmayan May; geldiği yeni konumda kendisini bir “modern zamanlar Thatcher’ı” olarak formatlamıştı.
Brexit müzakerelerinde çok katı davranacağını ve Brüksel’e hiç taviz vermeyeceğini yaptığı her açıklamada vurgulayan İngiltere’nin “astığı astık kestiği kestik” havalardaki ikinci kadın başbakanı, blöf çıktı.
“Açık ara zafer” beklerken seçim öncesinde sahip olduğu 331 sandalyeden 12’sini yitiren ve parlamentoda “tek başına hükümet kurma” şansını kaybeden İngiltere’nin “çakma demir lady”si; seçim gecesi “yıkılmış” bir görünüm çizdi.
Başbakanı yakından izleyen gazeteciler, May’in seçim gecesi ağlamaktan kan çanağına dönüşen gözlerini saklamak için kameraların önüne çok ağır makyajla çıktığına dikkat çektiler. Ve muhafazakâr liderin sesinin fark edilir şekilde titrediğini not ettiler.
‘Güç ihtirası’ cezalandırıldı
“Pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” lafı tam May için söylenmiş gibi.
Üç yıl daha koltuğunda rahat rahat oturabilecekken, bundan altı hafta önce şeytan dürtmüş gibi “baskın seçim” kararı alan İngiltere Başbakanı’nı bu kumara iten güdü sınırsız “güç ihtirası” oldu.
Parlamentoda sahip olduğu milletvekillerinin sayısını arttırarak sözde “Brexit pazarlığında” elini güçlendirmek istediğini belirten May, İşçi Partisi ile arasındaki 20 puanlık farka dikkat çeken kamuoyu yoklamalarına güvenerek bu kararı almıştı. Solda İşçi Partisi’nin krizinden yararlanmak istemiş, sağda Brexit sonrası baş aşağı giden (Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi) UKIP’çilerin ganimetine sahip çıkmayı öngörmüştü….
Ancak ne ki İngiliz lider tam bu yüzden, kendisini rakipsiz gördüğü için kampanyada hata üzerine hata yaptı. Gerçek bir demokraside asla hoşgörülmeyecek kendini beğenmişlikle örneğin, rakipleriyle TV’de “yüz yüze tartışmaya” çıkmaktan kaçındı...
Bunaklık vergisi
May’in antipati yaratan bu üstten tavrının yanında birikimi olan yaşlıların ayrıca “sağlık harcamalarını ceplerinden karşılamaları” doğrultusundaki program önerisi ise gerçek bir şok yarattı.
Rakibi Corbyn tarafından derhal “bunaklık vergisi” olarak damgalanan bu şuursuz girişim, yaşlı seçmenlerde bir panik yarattı ve muhafazakâr partinin ayağına sıktığı kurşun olarak yorumlandı.
“Nasılsa oylarım çantada keklik” aymazlığıyla seçmenlerine adeta meydan okuyan May’in halka bu mesafeli ve duyarsız tavırları, “kemer sıkma devrinde” toleransla karşılanmadı.
Üst üste gelen cihatçı terör eylemleri de May’in “metal yorgunluğunu” arttırdı.
Muhafazakâr liderin terörle mücadele adına üstüne üstlük “insan hakları sözleşmesinden çekilebileceğinden” söz etmesi, bu yetmezmiş gibi Paris İklim Anlaşması’ndan çıkan “nefret objesi” Trump’a kalkan olması, “teneke lady”nin gözden düşmesine yardım eden faktörler oldu.
May’in bir buçuk aylık sürede meteor hızıyla gelen süratli düşüşüne Corbyn’in hiç umulmadık çıkışı eşlik etti.
Kitlelerle iletişim kuramayan May’in aksine seçmenlere umut vermeyi başaran, topluluklarla sıcak diyalog içine giren İşçi Partisi lideri Corbyn’in coşku yaratan “kampanya”sı efsane oldu.
ABD’deki Bernie Sanders gibi gençler arasında inanılmaz popülarite kazanan Corbyn; partisine oyların yüzde 40’ını temin ederek İşçi Partisi’ne Blair yıllarından bu yana görülmemiş başarı sağladı.
Corbyn dersleri üzerinde söylenecek çok şey var. Onlar da gelecek yazıya.
Cumhuriyet / 10.06.17