Pandemi boyunca sosyal medyadan yaptığı açıklamalar ile önemli çelişkilere ve iktidarın yanlış uygulamalarına dikkat çeken Prof. Dr. Cem Baykal BirGün’ün sorularını yanıtladı.
Prof. Dr. Baykal, aşı tartışmalarına ve pandemi sürecine dair de önemli değerlendirmelerde bulundu.
Çin malı algısı
► BioNTech’in aşısının Çin aşısına oranla daha güvenilir olduğu ve Dünya’da daha yaygın kullanıldığı ifade ediliyor. Buna ilişkin düşünceleriniz nelerdir?
Her ikisi için de avantajlar ve dezavantajlar şeklinde birçok nedeni sıralayabilirsiniz ama bunların hiçbiri kesin bir tercih nedeni ya da kötü ilan etme nedeni olamaz ve olmamalı. Burada “bilimsel gerçekler” kadar “algı” öne çıkıyor. Sinovac inaktive aşı Çin yerine örneğin Belçika’da üretiliyor olsaydı “Çin aşısı” ile başlayan eleştiri ve karalamaların çoğu konuşulmayacaktı, bundan eminim. Ya da mRNA aşısı olan BioNTech aşısını Çin firması, inaktif aşıyı da Pfizer-Alman BioNTech üretiyor olsaydı da bu tartışma ve değerlendirmelerde “Çin malı” algı faktörü ne kadar önemliymiş açıkça görürdük.
Bu aşılar için yapılan bu tartışmayı eczaneden alarak kullandığınız doktorunuzun tedavi için verdiği her ilaç için yapmıyorsanız ve burada bilim dünyasının aşıda geçtiği aşamalara ve yollara güveniyorsanız bunu değiştirip aşı analizi yapmak için bir nedeniniz de yoktur. Evet bu salgın sürecinde süreçler daha hızlı yürütülmüştür, daha hızlı sonuçlara ve üretime geçilmiştir ama bu, bir şeyleri ya da güvenliği feda etmek uğruna olmamıştır. Bu hızı konuşurken kimsenin bahsetmediği başka bir faktör bu ortamda hükümetler ve firma dünyasının bu aşının geliştirilmesi için sınırsız açtığı maddi imkanlardır. Hızlanmaya bu durumun da büyük katkısı olmuştur.
Aşılama takvimi
► Sağlık Bakanlığı tam olarak aşılama takvimini açıklamış değil. Bu konuya dair yorumunuz nedir?
Sağlık Bakanlığı pandemi sürecinde başından beri hiçbir konuda tam paylaşımcı ve şeffaf olmadı. Öyle olunduğu söylenen konuda bile şeffaf olunmadığı ve kelime ya da tabir oyunlarıyla bir şeylerin farklı gösterilmeye çalışıldığını toplumca gördük (hasta ve vaka ayrımı yapılması ve sayılarla oynanması gibi).
Sayın Bakanı en son açıklamasında bilim kurulunun aşılama planı doğrultusunda hareket edeceklerini söylediğine göre bir plan yapılmış ama ne Bilim Kurulu üyeleri ne de bakanlık bunu halka açıklamaya gerek görmüyor. Örneğin bir sağlıkçı ya da sağlık yöneticisi çıkıp “Tüm sağlıkçılar tek seferde ve ayrım yapılmaksızın, hastayla direkt karşılaşmayan preklinik bölüm mensupları bile aşılanacak” diyemez çünkü onlu sayılarla ifade edebileceğimiz bakanlık bürokratları dışında kimse bilgiye sahip değil. Salgının ilk başlarında maske sıkıntısı yaşanırken şahit olduğumuz maske dağıtımı organizasyonu ya da süreç içinde nedeni belli olmaksızın defalarca değişen kimden Covid-19 PCR testi alınacağı, kimin temaslı sayılacağı gibi konular yakın hafızamızda dururken aşılama programı için kaygılarımız olması da gayet doğaldır.
İzdihamlar, sıralar
►Almanya’da aşılama için 400 merkez kuruldu bu süreç Türkiye’de nasıl yürütülmeli?
Konuşma ve açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla aşılama ülkemizde aile sağlığı merkezleri ve sağlık kuruluşları eliyle yürütülecek, çünkü başka bir yapılanma hazırlığı yok şu ana kadar.
Aile sağlığı merkezlerinin yoğunluğu, hasta portföyü ve işgücü zaten normal birinci basamak sağlık hizmetlerini yürütmeye ancak yeterken böylesi bir ekstra iş ve sağlık risk yükünü oralara vermek çok akılcı değil ama hazırlık olmadığı için de başka bir çare yok gibi gözüküyor. Dolayısıyla sağlıkçılar aşılanırken bir izdiham ve yığılma olmayacak olsa bile halk aşılanmasına başlandığında yine izdihamlar, sıralar, kalabalıkta mesafe kayıpları gibi tablolar görünecek gibi duruyor. Aile hekimleri ve diş hekimi meslektaşlarımız ve hemşire arkadaşlarımız aşılamada rol alacaksa bile bunun Almanya örneği gibi geniş fiziki mekanların sağlık sistemi kurumları dışında planlanması ve randevu olmasa bile bir sıralama yöntemi kullanılarak aşılama yapılması temel zorunluluktur.
► Aşılamanın aile hekimleri ile yapılmasını doğru buluyor musunuz?
Benim doğru bulmamın dışında bakanlığın başka bir hazırlığı ya da çözümü olacaksa bile bu da toplumla paylaşılmayıp “Biz zamanı gelince size söyleriz” tek fikirliliği ile yürütüldüğü için başka bir çare kalmayacak gibi görünmekte.
Şüphe doğal
► Aşılara ilişkin bilimsel verilerin kamuoyuna açıklanmadığı belirtilerek Sağlık Bakanlığı eleştiriliyor. Bu konuya dair neler düşünüyorsunuz?
Her çağdaş ülkede olduğu gibi bu aşı çalışmalarının tüm datası sağlık camiası, araştırmacılar, yetki ve karar merciinde olanlarla paylaşılmalı. Ancak faz 3 çalışması süren bir aşıyı olduktan 72 saat sonra kalp krizinden ölen bir Alman vatandaşının bu bilgisinin bile “aşı ölüme yol açtı” gibi bilim dışı paylaşımlarla toplumu yanlış yönlendirmekte kullanıldığı açıkken çalışmaların ve araştırmaların tümünün yetkisiz ve bilgisiz kişilerin yorumuna bırakılması da sakınca taşımakta.
Diğer yandan bu pandemiyle ilgili her tür bilimsel araştırmanın hiçbir ülkede görülmediği şekilde bakanlık iznine bağlanması gibi bir gariplik varken de aşı çalışmalarının sonuçlarının açıklanması ve içeriklerinin güvenilirliği konusu da şüphe duymak doğaldır ve bu da madalyonun diğer yüzüdür.
Aşı karşıtlığı yanlış
► Türkiye’deki ve dünyadaki aşı karşıtlığına dair düşünceleriniz neler?
Bunu savunan insanların dünyanın düz olduğunu savunanlardan gram farkı yoktur. Onlara ne gözle baktığımı da söylememe gerek yok sanırım.
En üzücü olanı ise bunların içinde aldığı (belki de tam alamadığı) tıp eğitimini çöpe atıp para ya da şöhret için herhangi bir bilimsel ortamda asla ifade etmeyeceği iddiaları medyada dile getiren tıp fakültesini bitirmiş ama doktor olamamış kişilerin halkın kafasını karıştırarak verdiği zarardır. ‘Aşıyla bize çip takılacak ve beynimiz okunacak’ diyen insan kendisini önemsemeseniz bile toplum için yüktür ve tehlikedir. MRNA’nın hücre çekirdeğine geri girip insan genomuna DNA’larımıza zarar verebileceğini söyleyen bir tıp fakültesi öğrencisini o dersten geçirmeyen hoca ilgi ve para için medyada bunu savunabiliyor. Bu eğitim sistemimizin ve halk sağlığı bilincimizin ne kadar sorunlu olduğunu göstermekte.
İktidar sağlık ile ekonomi arasına sıkıştı
► İktidar pandemi sürecini sizce nasıl yönetti?
Bir taraftan çok iyi bir ekonomimiz olduğunu söylerken neden birçok gelişmiş ülke gibi tam kapanma ya da yaygın evden çalışma önlemlerinin alınmadığını açıklamak gerçekten zorlayıcı bir durum. Salgının çıktığı Çin bile bir şehri bir eyaleti 14 ya da 28 gün tam kapanmaya alırken, İtalya bunu yaparken ekonomik durumu ve salgından etkilenen işkollarına aktarabileceği destek miktarı onlar kadar olabilecek bir ekonomiysek bunu yapmama nedenimiz nedir? Yok ekonomimiz o düzeyde değilse ve sıkıntılarımız varsa neden bunu itiraf edip “Ülkemiz böyle bir duruma hazırlıksız yakalandı, rakamlar da budur önlemi de budur, çekilecek sıkıntıyı da, yapılamayacak testi de, bulunmayacak yatağı da el birliğiyle ve sonuçlarına beraber katlanarak aşacağız” vaadi bir siyasi iktidar için zor olabilir ama şu andaki gibi ne, ne zaman, nasıl ve kime aşıyı yapacağı, topluma yetecek sayıda ve erken aşı alımının neden yapılmadığı, neden diğer batı ülkelerinden en az 1 ay geriden gelen bir aşılama programına sahip olduğumuzu birilerinin mutlaka açıklaması gerekir diye düşünüyorum.
Tarihte gizlenerek saklanarak alt edilmiş bir salgın yoktur. Pandemiye bağlı vefat sayılarımız, hasta/vaka kelime oyunlarımız ya da aşıya başladık ama toplumun yeterli oranını aşılamamız aylar yıllar sürecek mi endişesi bir gün mutlaka açıklanmak zorunda kalacaktır.
İsmaril Arı - BirGün / 04.01.21