Suriye’de siyasi çözümün sağlanması amacıyla başlatılan Cenevre süreci bir dönem Rusya-Türkiye-İran tarafından yürütülen Astana girişiminin gölgesinde kaldı.
Bu arada Astana görüşmelerini başlatan Rusya buna paralel olarak Suriye yönetimi ve muhalifleri bir araya getirme ve bir siyasi çözümün en azından zeminini oluşturma niyetiyle çeşitli hamleler yaptı. Yönetim ve muhalefetin bir kısmı birkaç kez Rusya’da bir araya geldi. Elbette Rusya’nın bu girişimlerini dağınık durumdaki Suriye dış muhalefetinin tamamı kabul etmedi. Rusya, önde gelen muhalif grupların birkaçını finansal, siyasi ve (önceki yıllarda askeri) olarak desteklemiş olan Suudi Arabistan, Katar gibi bölge ülkeleri ile de görüşmeler yaptı ve sürece bu ülkeleri de katmaya çalıştı.
Ancak Rusya’nın bu girişimleri Suriye’deki vekalet savaşına dahil olan ülkelerin adımlarına ve kendi aralarındaki ilişkilere paralel olarak sahadaki şartların da sürekli değişmesi gibi sebeplerle (Rusya’nın hedeflediği şekilde) sonuç vermedi.
Rusya’nın birkaç yıla yayılan bu girişimleri İdlip ağırlıklı olmak üzere Suriye’nin kuzeyi ile sınırlı kaldı.
Haliyle, Suriye’de siyasi çözüm arayışları bir kez daha makas değiştirip Cenevre hattına girdi.
Bugünlerde Suriye yeni anayasasını hazırlaması beklenen komite Cenevre’de görüşmelerini sürdürüyor. Aslında komite 50 yönetim, 50 muhalefet ve 50 sivil toplum olmak üzere 150 üyeden oluşuyor ancak görüşmeler pandemi şartları nedeniyle üç kesimden 15’er kişinin katıldığı 45 kişilik küçük bir komite tarafından yürütülüyor.
BM ara buluculuğunda genel olarak şekillendirilen yol haritasına göre Suriye yeni anayasasının yazımına geçen yıl başlanması ve en geç yaz aylarında yapılması beklenen cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar da bitirilmiş olması gerekiyordu.
Ancak sadece anayasayı hazırlayacak komite üyelerinin belirlenmesi aylar süren ve Türkiye, Suudi Arabistan, Rusya, ABD, Katar, İran gibi birçok ülkenin dahil olduğu krizlere sebep oldu. Şam’ın üye listesine Türkiye itiraz etti, muhalefetinkine Rusya şerh düştü vs.
Şam’a ve Suriye’deki vekalet savaşına taraf olan ülkelere göre hem yeni anayasa hem de cumhurbaşkanlığı seçimleri ‘diğer aktörler tarafından’ vekalet savaşının siyasi platformda devamını sağlayan ‘gerekçe’ olarak kullanılıyor(du).
Biz Cenevre’de devam eden görüşmelere dönelim;
Cenevre’deki komitenin de yeni anayasanın temel ilkeleri üzerinde hâlâ bir anlaşmaya varamadığı ve tartışmaların sürdüğü belirtiliyor.
Henüz uzlaşmaya varıldığına dair sinyal yok.
Birçok ülkenin dahil olduğu vekalet savaşının uzantısı diplomasi savaşları bir tarafa, komitede yer alan tarafların uzlaşmakta zorlandığı birkaç madde var gibi görünüyor.
Maddelerden ilki laiklik ilkesine dair. Suriye anayasasında Suriye’nin laik bir ülke olduğu belirtiliyor. Şam bu ilkenin kalmasını isterken muhalefet laiklik kelimesi yerine ‘medeni’ gibi bir kelimenin yazılmasını istiyor. Laiklik kelimesinin çıkarılması tartışmasına ek olarak muhalefetin talep ettiği kelimenin muğlaklığı da uzlaşmazlık sebeplerinden.
Bir diğer madde ülkenin adına dair. Şam ülkenin adının Suriye Arap Cumhuriyeti olarak kalmasını isterken muhalefet Arap kelimesinin çıkarılmasından yana. Bu tek kelimelik değişiklik ülkenin dış politikasından Arap milliyetçiliği esaslı kırmızı çizgilerine, ülke içinde Kürtler başta olmak üzere etnik temelli siyasi hareketlerin önünün kesilmesinden okul müfredatlarına kadar çok boyutlu ve derin etki yapabilecek kadar önemli.
Bu arada Şam, “Önce terörist ve işgal tanımlarını yapalım. Bu tanımlara göre terörist sayılan veya işgale destek verenler siyaset dışı kalsın” talebinde ısrarlı. Elbette bu tanımlar anayasada yer almayacak ancak Şam, tarafların mutabık kaldığı bir tanımlamanın esas alınarak yeni siyasi yapının inşasına katılacakların belirlenmesini ve sürecin şekillenmesini istiyor. Muhalefet Şam’ın bu talebini şiddetle reddediyor. Bu tanım Türkiye’nin Suriye içindeki varlığını, ÖSO adıyla bilinen (şimdilerde Milli Ordu) silahlı grupların bekasını, Fırat’ın doğusundaki öz yönetimi ve Kürtlerin siyasi/askeri yapılanmalarını, bu siyasi ve askeri gruplarla ilişkisi olanları doğrudan etkileyecek. Muhalefet Şam’ı “Daha anayasa hazırlanmadan muhalefeti saf dışı bırakmaya çalışmakla” suçluyor. Şam’a göre ise, “Toprak bütünlüğü kırmızı çizgi ve muhalefetin buna yaklaşımı vatani olup olmadıklarını gösteriyor.”
Anayasanın yazılması aşamasında yaşanması gereken bir başka tartışma şimdiden başladı. Muhalefet yeni anayasanın hemen yürürlüğe girmesini isterken Şam, Suriye Parlamentosu'nda oylanması gerektiğini savunuyor. Bu arada muhalefetin parlamentoyu tanımadığını belirtmek gerek.
Velhasıl, Suriye’de siyasi çözüm sağlaması beklenen süreç belirlenen yol haritalarını epey bir altüst edip birçok krizin sebebi olmaya devam edecek gibi görünüyor. Şimdilik Cenevre, Suriye’de barışı sağlamaktan oldukça uzak ancak başka yol da yok henüz.
28.01.21 / Evrensel