Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi Suriye’yi ziyaret etti ve Suriye dışişleri Bakanı Faysal El Mikdat ve Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad ile görüştü, ardından Mısır ve Cezayir’i ziyaret etti. Çin Suriye’de olayların başından bu yana Rusya ile birlikte hareket ederek özellikle BM Güvenlik Konseyi’nde kullandığı vetolar ile Suriye yönetimine destek verdi.
Olaylar öncesinde Suriye ile Çin arasında büyük ekonomik hacimli, stratejik, askeri bariz bir ilişkiden söz edilemez. Ancak son 10 yıl sadece Suriye savaşı ve çerçevesinde değil yerkürenin birçok aktörünü içine alacak şekilde yeniden şekillenmelere ya da şekillenmelerin ilk adımı sayılacak gelişmelere sahne oldu. Özellikle ABD’nin ısrarla “sessiz ve derinden hareket eden Çin’in ayağına basmaya çalışması, Çin’i de karşı adım atmaya zorluyor. Örneğin uzun yıllardır Afrika’da “stratejik bağlar” yaratacak ekonomik yatırımlar gerçekleştiriyor. Suriye ile kuracağı bir “sıçrama tahtası” işbirliği ise etkin olduğu coğrafyayı Ortadoğu’ya uzatabilir. Böylece yeni partnerler edinmenin yanısıra ABD’nin Uzakdoğu ve diğer alanlarda kendisine verdiği rahatsızlığa bu bölgede karşılık verebilir.
Ağustos 2018’de yazdığımız bir yazı Çin’in bugünlerde somutlaşmaya başlayan adımları için tahminleri içeriyordu. Bu yazı güncelliğini yitirmiş değil. Bir kez daha paylaşıyoruz:
Dünyadan birçok aktörün doğrudan ya da dolaylı müdahil olduğu Suriye savaşı sürecinden sonra şimdi artık “pastadan pay kapma savaşı” yaşanacak.
Savaş Suriye’de resmi rakamlara göre yaklaşık 300 milyar dolarlık bir zarara yol açtı. Altyapı okullar, hastaneler, yollar, elektrik hatları, yerleşim birimleri, fabrikalar, sanayi tesisleri büyük oranda zarar gördü ya da tamamen yok oldu.
Çin geçtiğimiz günlerde ülkenin yeniden imarı ile birlikte savaş sonrası ekonominin canlanmasının beklendiği süreç öncesinde İdlib harekatına askeri destek verebileceği açıklamasında bulundu.
Çin’in Suriye Büyükelçisi Qi Qianjin “topraklarını terörden arındırma sürecinde Çin’in Suriyelilerin yanında yer almaya hazırlandığını söyledi.
Savaş sürecinde açıklamalar ve vetolar ile yetinen Çin ne oldu da şimdi askeri harekata katılacağını açıklıyor? Suriye’nin en zor zamanlarında “sessiz ve derinden” giden Çin’in yönetime desteğini alenileştirmesinin ardında yatan sebep ne olabilir?
Çin Suriye’de olayların başladığı ilk dönemlerden bu yana ortalıkta çok görünmemesine rağmen Suriye yönetimine önemli katkılarda bulundu. Çin’in BM daimi temsilcisinin eli veto için her kalktığında bugün yönetimin aldığı sonuçlara önemli katkılar sundu. Rusya gibi Çin’in de vetoları olmasaydı sonucu ne olurdu bilinmez ama Suriye’ye çoktan bir Libya senaryosu uygulanmaya çalışılırdı.
Çin’in kritik kararlar öncesinde veto hakkını kullanmasını sadece Suriye yönetimini koruma amaçlı görmek eksik kalır: Çin bu vetolar ile ABD ve Batı blokunun karşısında Rusya ve devamında İran ile de birlikte yer almış oldu.
Çin’in şimdilerdeki “Suriye’ye sahada yardım etme niyetini de” böyle okumak lazım. Qi operasyonlara katılma arzularının “Suriye’deki Uygur kökenli savaşçılara karşı düzenlenecek ortak operasyonlardan” kaynaklandığından söz ediyor. Yani Çin askerlerinin Suriye’de bulunması yine sadece Suriye’ye yardım için değil, Çin’in önemli iç sorunlarından birine ön cephede müdahalesidir. Gerçi Suriye sahasına aynı zamanda ön cephe niyeti ile girenler Çin ile sınırlı değil. Örneğin Rusya Çeçenler, Türkiye Kürtler ile ön cephede savaşmak için de Suriye’deler.
Bu ikisinin ekonomik beklentileri de var. Yukarıda 300 milyar dolar bilgisini aktardık ama siz buna 500 milyar dolar deyin. Yani hemen yanı başımızda çok büyük bir potansiyel bekliyor.
Bugünlerde içinde bulunduğu ekonomik durum nedeniyle Suriye pastasına çok daha fazla ihtiyaç duyan Türkiye Suriye’de akan kanın birinci derece sorumluları arasında görüldüğü için ne kadar kabul görür bilinmez ama Rusya, İran ve Çin Suriye’nin imarında motor güç olacaklar ve aslan payını kapacaklar.
Savaş öncesinde Deyrezzor kırsalında yer alan gaz-petrol sahalarında ABD’li, Fransız, Kanadalılar da dahil olmak üzere birçok ülkeden petrol ve doğalgaz şirketlerinin faaliyetleri vardı. Ekonomik yaptırımlar ile birlikte bu şirketler Suriye’yi terk etti. Zaten ekonomik yaptırımlar olmasaydı da bu sahalar şimdi savaş alanı olduğu için terk etmek zorunda kalacaklardı. Bu şirketlerin Batı ülkelerinden olanlarının Suriye’ye dönmeleri de kolay değil.
ABD, Fransa, İngiltere, Kanada gibi ülkeler de tıpkı Türkiye gibi Suriye’de akan kanın sorumluları olarak görülüyorlar.
Politika ve uluslararası ilişkilerde değişmeyen tek şeyin hızla değişim olduğu gerçeğini unutmamak lazım elbette ama Rusya, İran ve Çin’in potansiyeli Suriye’ye yeterli alternatifi oluşturuyor.
Çin’in İdlib operasyonlarına katılma isteğini ABD’nin bir dizi ülke ile birlikte Çin’e karşı da başlatmış olduğu ticaret savaşı açısından da görmek lazım.
Çin Suriye’ye adım atarsa kendi ülkesindeki bir sorunun çok uzaklarda halledilmesine katkıda bulunmuş olmayacak sadece, Suriye’deki pastadan kapacağı pay ile küresel rekabette ABD’nin hamlelerine karşı bir cevap da vermiş olacak.
Çin’in bu çıkışı küresel rekabet açısından ABD-Batı’ya karşı Çin-Rusya işbirliğinin sadece ikili arasında değil diğer coğrafyalara da sıçraması olarak görülebilir.
Çin bu adımla birlikte gemilerini sürekli Çin denizinde dolaştıran ABD’ye kendi toprakları dışında varlık ortaya koyabileceği mesajını da vermiş olacak.
Diğer yandan operasyonların Suriye ordusunun lehine sonuçlanması kaçınılmaz, bu nedenle Uygurların ve diğer militanların kendi ülkesine dönmelerine / gönderilmelerine “yerinde imha” ile engel olmak istiyor belli ki.
Tam da ekonomik desteğinin konuşulduğu ve Türkiye’de kurtuluşun adresi olarak görüldüğü günlerde Çin’in İdlib operasyonuna katılması Türkiye açısından da sonuçlar doğuracak gibi.
Türkiye Uygur savaşçıları destekliyordu. Zaten Türkiye’nin desteği olmadan bu savaşçıların Suriye’ye ulaşmaları neredeyse olanaksızdı. Geçmişte Uygur militanların “sülalece” İdlib, Halep taraflarına getirilip yerleştirildiğine şahit olmuştuk.
Yani Çin İdlib operasyonuna destek vermekle bir yandan Türkiye ile savaşmış olacak ve Türkiye’nin İdlib taraflarında demografiyi değiştirme çabalarına darbe vuracak.
Rusya geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin Suriye’den çıkmasını isteyeceklerini açıklamıştı, Suriye’nin BM daimi temsilcisi Beşşar Caferi de aynı çerçevede konuşmuştu. ABD’nin çıkma eğilimine karşın ne yapacağı henüz belli değil ama çıkması büyük olasılık. Türkiye de Şam ve Rusya izin vermediği sürece Suriye topraklarında barınamaz.
Suriye savaşı tam bir “kime niyet kime kısmet” savaşı oldu. Türkiye, ABD gibi ülkeler Suriye’ye niyetlenmişti ama bu ülkeler ve müttefiklerinin hiçbirisi Suriye’nin geleceğinde yoklar, buna karşılık Rusya ve İran en kritik zamanlarında destek verdikleri Suriye’de bütün önceliklerin sahibi olacaklar. Bu ikiliye şimdi Çin de katılıyor. Yanı başımızda kurulacak yeni dünyada biz yokuz ama dış politikanın başarı hanesine yazılacak hamlelerin sonucu olarak ‘uzaklardan’ gelen Çin bile var. Bizimkilerin ekonomik krize çare için uzun seferlere çıkmalarına gerek yok, Çin ayağımıza geliyor zaten. Suriye sahasında bundan sonra yaşanacak askeri ve ekonomik gelişmelerde Çin'in adını daha çok duyacağız gibi görünüyor. Şimdi Çince öğrenme zamanı.
Gazete Duvar / 20.07.21