Sesin kütlesi, fosil buluntuları, yaşamın kökeni: 2019’un haberleri (II)

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 30 Aralık 2019
  • 15:12

2019 yılını geride bırakıp 2020 yılına girerken yıl içinde bilim gündeminde yer alan haberleri derledik. Yeni yılınız Bilim ve Gelecek ile geçsin!

1) Denisovan insanına ait olduğu bilinen ilk kafatası fosili Sibirya’da bulundu

Sibirya’nın Denisova mağarasında başlayan ve 2008 yılında elde edilen bulgular ile şekillenen çalışma; insanın kökenine dair yeni bir türün tanımlanmasına kadar giden süreci başlattı. Rus arkeologlar tarafından 2008 yılında başlatılan çalışma ile elde edilen ve henüz ergenlik döneminde olan bir insansıya ait parmak kemikleri üzerinde yapılan inceleme, kalıntıların bir dişi bireye ait olduğunu ortaya çıkarmış; bu canlının fosilleri üzerine yapılan araştırmalar Mitokondriyal DNA üzerinde yoğunlaşmıştı. Özellikle de dişi soy hattının takibi açısından önemli olan Mitokondriyal DNA üzerinde süren çalışmaların ardından söz konusu kemiklerin yeni bir türe ait olduğu ortaya konulmuş; çalışmanın ardından ortaya çıkarılan bulgular, daha sonraları Denisovan insanı adını alacak yeni bir insansı türünün keşfedilmesini sağlamıştı.

Devamını okumak için: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2019/04/02/denisovan-insanina-ait-oldugu-bilinen-ilk-kafatasi-fosili-sibiryada-bulundu/


2) Moleküler düzeyde erkekler ve kadınlar: Y dediğin sapı kopmuş bir X

Bir organizma düşünün. Üremek için genlerini size/bir başkasına aktarıyor. Çünkü üreme işini kendi başına halledemiyor. Ayrıca gen aktarımını sağladıktan sonra da hayati bir işlev göstermiyor. Virüsleri mi tanımladığımızı düşünüyorsunuz? Ya da bir tür paraziti? İlki değil ama ikinci niteleme zaman zaman bahsi geçen organizma için kullanılıyor. Fazla uzatmadan acı cevabı verelim: Erkeklerden bahsediyoruz. En azından Fransa’nın önde gelen genetik ve paleontoloji uzmanları Edith Heard, Yves Coppens ve Pierre-Henri Gouyon’un Sorbonne Üniversitesi’nde düzenlenen Forum France Culture etkinliği kapsamında katıldıkları sohbette kullandıkları tanımlama uyarınca böyle… Nesli devam ettirmek için her türlü fizyolojik donanıma sahip olduklarından çeşitli durumlarda ya da daimi olarak erkeklerden vazgeçen dişil türler yok değil.

Devamını okumak için: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2019/03/08/molekuler-duzeyde-erkekler-ve-kadinlar-y-dedigin-sapi-kopmus-bir-x/


3) Bebekler, arkadaşları ve birbirine yabancı insanları gülüşlerinden ayırt edebiliyor!

Çoğu insan, kendisine tamamen yabancı biriyle bir kahkahayı paylaşabilir ancak arkadaşlarımız ile attığımız kahkahalarda hemen göze çarpmasa bile sezilebilen farklar vardır.

Los Angeles’ta bulunan Kaliforniya Üniversitesi’nde bilişsel bilime ilişkin çalışmalar yapan bilim insanı Greg Bryant, daha önce yaptığı araştırmada; 24 toplumdan yetişkinlerle çalışarak bu yetişkinlerin, arkadaşlar ile birbirlerine yabancı insanlar arasında gerçekleşen eş zamanlı gülüşleri kategorize edebildiklerini, bu gülüşlerin yabancılar arasında mı yoksa birbirleri ile arkadaş olan insanlar arasında mı olduğunu anlayabildiklerini ortaya çıkarmıştı. Çalışmaya ilişkin bulgular, bu yetinin evrensel olabileceğine ilişkin görüşü destekledi. Böylelikle araştırmacılar, bebeklerde de benzer bir yetinin bulunup bulunmadığını merak ettiler.

Devamını okumak için: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2019/07/05/bebekler-arkadaslari-ve-birbirine-yabanci-insanlari-guluslerinden-ayirt-edebiliyor/


4) Eski insanların, mevsimsel kıtlık döneminde çocuklarını emzirdiği ortaya çıktı

Araştırmaya göre; eski insanlar yiyecekleri sınırlı olduğu zaman anneler, küçük çocuklarını emziriyorlardı.

Ağaçlı bozkırda, yiyecekler azaldığında ve zor zamanlar başladığında; Australopithecus africanus bebekleri, anneleri tarafından emzirilirdi. Nature dergisinde yayımlanan çalışmada fosil kalıntılarının üzerindeki dişlerin incelenmesiyle; yok olmuş bu canlı soyunun annelerinin, bebekleri katı yiyecekler yemeye başladıktan uzun süre sonra onları anne sütüyle besledikleri tespit edildi.

Devamını okumak için: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2019/07/17/eski-insanlarin-mevsimsel-kitlik-doneminde-cocuklarini-emzirdigi-ortaya-cikti/


5) Sesin de bir kütlesi var!

Isaac Newton’un hareket yasalarını geliştirmesinden bu yana, klasik fiziğe ilişkin anlayışımızın dört yüzyılda zirveye ulaştığını düşünebilirsiniz ancak bu alana yönelik yeni ve şaşırtıcı araştırmalar, hâlâ keşfedilmeyi bekleyen gizli kalmış sırların var olduğunu gösteriyor.

Bir grup biliminsanının Physical Review Letters dergisinde yayımladıkları bir makalede, ses dalgalarının kütleye sahip olduğu ve seslerin yerçekiminden doğrudan etkileneceği kuramlaştırıldı. Biliminsanları ses dalgalarının bir ortamda taşınmasından sorumlu olan kolektif uyarımların yani fononların, yerçekimi alanı içerisinde çok küçük bir kütle sergileyebileceğini öne sürdüler. Makaleye öncülük eden Kolombiya Üniversitesi’nden Angelo Esposito, “Bunun gibi klasik fiziğe ilişkin bilgilerin uzun zamandır biliniyor olmasını beklerdiniz, ancak bu durum neredeyse tesadüfen rastladığımız bir şeydi” diyor.

Devamını okumak için: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2019/03/14/sesin-de-bir-kutlesi-var-2/


6) En küçük maymunun 18 milyon yıllık kalıntıları gün yüzüne çıkarıldı

Peru’nun Amazon Ormanları bölgesinde fosilleşmiş bir dişe rastlandı. Yapılan çalışmalar sonucu bu dişin bir hamster ağırlığında küçük bir maymuna ait olduğu ortaya çıktı.

Ulusal Piura Üniversitesi ve Duke Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından oluşturulan ekibe göre örnek, Yeni Dünya maymunlarının fosil kayıtlarındaki 15 milyon yıllık açığı kapatması sebebiyle çok önemli. Bu yeni fosil Güneydoğu Peru’daki Río Alto Madre de Dios üzerinde bulunan bir nehir yatağından gün yüzüne çıkarıldı. Orada araştırmacılar, bölgeden kumtaşı ve çakıltaşı parçaları çıkararak torbalara doldurup suda beklettiler ve bu bölgeden çıkarılanlar içerisinden fosilleşmiş diş, çene ve kemik parçalarını bulmak için çıkarılan örnekleri eleklerle filtrelediler.

Devamını okumak için: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2019/08/02/calisma-su-ana-kadar-bulunmus-en-kucuk-maymunun-18-milyon-yillik-kalintilarini-gun-yuzune-cikardi/


7) Dinozorlarda iki ayaklılıktan dört ayaklılığa geçiş!

Birçok dinozor türü, sınırlı sayıdaki kalıntılar üzerinde yapılan çalışmalar ile bilinmektedir. Bu türlerin yüzde 75’i, beş veya daha az bireye ait kalıntılar üzerinden tanımlanmıştır. Auroraceratops rugosus’un 2005 yılında Çin’in kuzeybatısındaki Gobi Çölü’nde bulunan tek bir kafatası baz alınarak isimlendirilmesi, bu açıdan tipik bir örnekti. Ancak bu durum değişiklik gösterdi.

Devamını okumak için: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2019/07/19/yeni-calisma-dinozorlarda-iki-ayakliliktan-dort-ayakliliga-gecise-odaklandi/


8) Üç boyutlu (3B) yazıcıda insan kalbi basmak!

Carnegie Mellon Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı Science dergisinde yayımladıkları çalışmalarında, insan vücudunun temel yapıtaşı olan kolajeni kullanarak 3 boyutlu (3B) dokular basılmasını sağlayan yeni bir tekniğin detaylarına yer verdi. Türünün ilk örneği olan bu yöntem, doku mühendisliğini, gerçek ölçülerde yetişkin insan kalbinin 3B basılmasına bir adım daha yaklaştırıyor.

Devamını okumak için: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2019/08/11/uc-boyutlu-3b-yazicida-insan-kalbi-basmak/


9) Yaşamın kökenine ışık tutan yeni çalışma

Günümüzden yaklaşık 4 milyar yıl önce, ilk hücrelerin kompleks ve karbonca zengin kimyasalların bulunduğu bir çorba içinde oluştuğu ortaya çıktı. Yapılan çalışma sonucu ortaya çıkarılan bu bulgu, yaşamın kökeni hakkında uzun süredir devam eden bir bilmecenin cevaplanmasında ön açıcı olabilir.

Devamını okumak için: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2019/08/20/yasamin-kokenine-isik-tutan-yeni-calisma/


10) En eski etçil dinozor türü keşfedilmiş olabilir

Brezilya’dan iki üniversitenin öncülüğünde yapılan yeni çalışmada, bugüne kadar keşfedilen en eski etçil dinozor fosili incelendi.

Araştırmacılar Santa Maria kenti yakınlarında kazı yaptıkları sırada bir dinozor fosiline rastladıkları raporladı. Keşfedilen bu dinozora Gnathovorax cabreirai ismi veren araştırmacılar, bu dinozorun en eski etçil dinozor türü olduğunu düşünmekte. Araştırmacılar, fosili 233 milyon yıl öncesine tarihlendirdiler. Buna göre, dinozor fosilinin yaşadığı dönem Güney Amerika’nın hâlâ Pangea’nın bir parçası olduğu döneme denk gelmekte.

Devamını okumak için: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2019/11/14/en-eski-etcil-dinozor-turu-kesfedilmis-olabilir/

Bilim ve Gelecek / 30.12.19