Savaş mı? Tevbe neuzubillah! - Fehim Taştekin

Trump önceki ilk iki ulusal güvenlik danışmanını kovduğu gibi Bolton’u da sırtından atabilir ama faturanın yazıldığı adres değişmeyecektir: Beyaz Saray. Trump ancak ağır bir askeri yenilginin sağlayabileceği aşağılayıcı bir teslimiyeti telefonun ucunda bekliyor. Sanki mübarek Sezar!

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 20 Mayıs 2019
  • 08:16

Beyaz Saray’da nefesi barut kokan adamlar, Venezuela’da darbe girişimiyle rezil rüsva oldukları yetmemiş gibi 15 gündür İran’ı ateş çemberine alacak bir senaryoyla dünyaya heyecan pompalıyor.

USS Abraham Lincoln uçak gemisi, dört nükleer B-52 bombardıman uçağı, USS Arlington savaş gemisi ve Patriot bataryası ancak bir imha planında bir araya gelir. Bunlar 5 Mayıs’tan itibaren Körfez’e gönderilirken Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Avrupa ve Orta Doğu’yu turlayarak tehditkar İran’a dair müttefiklerin kafasını ütüledi. Bu temaslar, yalanlarla müttefikleri 2003’te Irak’ın işgaline hazırlayan kumpası anımsattı.

Gerilimli birkaç günün ardından gelinen nokta eski Başkan Ronald Reagan’ın danışmanlarından Doug Bandow’un ifadesiyle hezimet: “Yönetimin çatışmacı yaklaşımı Amerika için başarısızlıktır, İran halkı için felakettir. Suudi Arabistan ve İsrail’in yönlendirdiği İran politikası tamamen yanlıştır.”

İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de kendi paylarına noktayı şöyle koydu: “Savaş olmayacak. Biz savaş peşinde değiliz, Amerikalılar da. Bunun kendi çıkarlarına olmadığını biliyorlar.”

***
İranlı liderler doğrudan arasınlar diye telefonunu İsviçreli yetkililerle paylaşan Trump’ın küresel liderlik forsunu parçalayan faktörler, bir başarısızlık tablosunu da betimliyor:

– Bir kere NATO’daki müttefikler sunulan hikâyeden hiç de heyecanlanmadı. AB’ye nükleer anlaşmaya verdikleri desteği çekmeleri telkininde bulunan Pompeo, Brüksel’de sanki duvara konuştu. Bir NATO askeri istihbarat yetkilisi, Pompeo’nun İran’ın artan tehditkâr eylemlerine dair brifingini, “Çok kötüydü; sıradan dedikodular, uydurma olduğundan şüphelendiğimiz kaynaksız şeyler ve füze yerleştirilmiş bir geminin fotoğrafları” diye özetleyip ekledi: “Bizi aptal mı zannediyorlar?”
– Pompeo Avrupa gezisini yarıda kesip apar topar gittiği Irak’tan, “İran’ın sıra dışı yaptığı bir şey yok” yanıtını aldı. Irak, İran ile ABD arasında bir kapışmanın arenasına dönüşmek istemiyor. Bu çok net. Bağdat’ın ‘tarafsız’ kalma pozisyonu, olası bir çatışmada, ABD’ye “Irak topraklarını kullanamazsın, çek git” demek anlamına da geliyor.
– İspanya, Körfez’de Amerikan liderliğindeki taarruz grubunda yer alan bir firkateynini çekti. Bu, Washington’a “Senin savaşının bir parçası olmayacağız” mesajıydı.
– İran’a karşı politikaların hep arkasında duran İngiliz cephesinden de Trump yönetimini açığa düşüren ilginç bir çıkış geldi. IŞİD’e karşı koalisyonun komutan yardımcısı İngiliz Tümgeneral Chris Ghika, ABD’nin eylemlerinin aksine bölgede İran’la ilgili tehdit seviyesinin değişmediğini açıkladı. CENTCOM Ghika’a “Öyle değil” demek durumunda kaldı. Klasik Amerikan-İngiliz oydaşmasında sıradışı bir çatlak bu.
– ABD’nin Afganistan, Irak ve Suriye’ye müdahalelerine bir şekilde ortak olan Türkiye de İran’a ambargodan dolayı hayli mutsuz. Hele ki Türkiye, İran’la askeri bir hesaplaşmanın parçası olamaz.
– Amerikan yönetiminin Irak ve Afganistan’da olduğu gibi uluslararası ortaklarını yeniden arkasından sürükleyebileceği bir iddiası yok. Son dönemlerin müdahalelerinden küresel liderliğini tahkim edecek bir başarı hikâyesi de çıkartabilmiş değil. Yemen, Libya ve Suriye’nin durumu ortada.

***

ABD’nin içi de şahinlerin yapıp ettiklerine akıl sır erdirebilmiş değil. Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi Üyesi Jim Himes, Daily Beast’e demecinde, “İncelediğim istihbarat raporları çok bulanık. İranlıların başlattıkları faaliyetlerin birçoğunun bölgedeki saldırgan yaklaşımımıza bir cevap olduğuna inanıyorum” diyor. Bir başka Kongre üyesi, Trump yönetiminin eylemleriyle İran’ı kışkırttığını düşünüyor, “B-52, uçak gemisi ve denizcileri göndermemizi gerektiren hiçbir şey yoktu.”

Kongre üyeleri şimdi İran’a karşı azami baskı politikasının kontrolden çıkıp çıkmadığını sorguluyor. Bu hafta yönetim, Kongre’de soruları cevaplayacak. Trump’ın aksi beyanına rağmen bazı Kongre üyeleri yönetimdeki şahinlerin savaş çıkarmaya çalıştığından şüpheleniyor. Beyaz Saray’da ekibin farklı tellerden çaldığına dair haberler üzerine “Kontrol bende” demeye çalışan Trump, kabine üyelerine gerilimi düşürmelerinin yollarını bulmaları talimatını verdi.

Tahran’a mesaj göndermede birkaç kanal öne çıkıyor: Irak, Umman ve İsviçre. İran üzerine çalışan Lübnanlı gazeteci Ali Haşim’e göre Pompeo, Bağdat’ta Iraklılara bir USB bellek kartı içinde bilgiler verip İran’a masaya gelmeleri mesajını iletmelerini istedi. Pompeo, Umman Sultanı Kabus’la da bir telefon görüşmesi yaptı. 2012’deki müzakerelerin Umman aracılığıyla başlamış olması nedeniyle Pompeo’nun Kabus’la mesaisi Tahran’a ulaşma çabasının ne denli aciliyet kazandığının bir diğer göstergesi. Trump, Tahran’da ABD’nin çıkarlarını temsil eden İsviçrelilere özel telefonunu bırakmakla kalmayıp İsviçre Başkanı Ueli Mauer ile şahsen görüştü.

***
Amerikan basını, savaş istemediğini vurgulayan Trump’ın Beyaz Saray’da kendisini kuşatan şahinlerden dolayı hayalkırıklığı içinde olduğunu yazıyor. Bunların başında dış politikada ipleri ele almaya çalışan Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton geliyor. Tescilli İran düşmanı. 2015’te New York Times’a “İran bombasını durdurmak için İran’ı bombalayın” başlıklı bir yazı yazmış ‘azgın bir diplomat’. 2012’ye kadar ABD’nin terör örgütleri listesinde yer almış Halkın Mücahitleri’nin konferanslarında devrim bezirgânlığı yapmak da var kariyerinde. Zikri ve fikri bu örgütle hemhal. Ama aynı zamanda ödenmiş bir adam. Gelir bildirimine göre Halkın Mücahitleri’nden aldığı paranın miktarı 180 bin doları geçiyor. Bunun 40 bin doları 2017’deki konferansta ödenmiş. Fakat sırf bu yüzden İran düşmanı değil. Ödenmiş olduğu kadar adanmış biri.
Bolton’un İran gibi Venezuela ve Kuzey Kore’de rejim değişikliği için macerayı büyütmekten yana olduğu başından beri biliniyor. Amerikan medyasına göre Bolton, bu konularda sıklıkla Pentagon ve Dışişleri’yle ters düşüyor; Trump’ın dış politikadaki zayıflığından faydalanarak kişisel takıntılarını gündeme sokuyor.

ABD basını Avrupa ve ABD’deki askeri ve istihbarat yetkililerinin de bu gerilimden Bolton’u sorumlu tuttuğunu aktarıyor. Aynı kaynaklar Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarına eriştiğine dair yalan istihbaratla Irak işgalini başlatan kampanyada Bolton’un rolünü hatırlatıyor.

İranlılar da Beyaz Saray’daki durumu Amerikalılar gibi görme eğiliminde. İran Cumhurbaşkanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Hüsameddin Aşina, Trump’a şöyle seslendi: “İran ile daha iyi bir anlaşma peşindeydin ancak bunun yerine savaşa doğru gidiyor görünüyorsun. Bıyığı dinlersen olacağı budur.”

Dışişleri Bakanı Cevad Zarif de, “Trump savaş istemediğini açıkladı ancak çevresindekiler onu savaşa yönlendirmeye çalışıyor” tespitini paylaştı. Zarif’e göre Trump’ın çevresindeki adamlar Beyaz Saray’dakilerle sınırlı değil. Savaş planı yapan cepheyi “B Takımı” diye adlandıran Zarif’in listesinde Bolton’un dışında İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid de var: “B Takımı bir şey söylüyor, Trump da ayrı bir şey.”

***
Hep denir ya ABD küresel bir güç ve hata yapma lüksü var! Bolton, Venezuela dosyasını yönetirken öyle bir hava estirdi ki bir gecede ordu bölünecek, Nicolas Maduro’yu alaşağı edecek ve Washington’ın adamı Juan Guaido dümene geçecek(ti). Darbe tezgâhtarları kendilerinden o kadar emin ki artık perde arkasında değil önünde şov yapıyor. Sonuç hezimet ötesi. Milyonların açlıkla boğuştuğu, olabildiğince biçare ve kırılgan bir ülkede durum buyken ABD ile 40 yıldır aşık atan İran’ın peşinden gitmek de neyin nesiydi? Parasıyla, ordusuyla küresel bir ahtapot ama siyasal zekâsı naiflikle malul. ‘Ekonomik olarak bellerini kırayım, savaş takımlarımla korku salayım, sonra kendini aslan zannedenler dili dışarda arasın beni, konuşalım, adil bir anlaşma yapalım.’ Güya Trump kendisini bu kıvama getiren aklıevvellerin savaş çıkartma riskine karşın dizginleri eline almaya çalışıyor. Trump önceki ilk iki ulusal güvenlik danışmanını kovduğu gibi Bolton’u da sırtından atabilir ama faturanın yazıldığı adres değişmeyecektir: Beyaz Saray.

Trump ancak ağır bir askeri yenilginin sağlayabileceği aşağılayıcı bir teslimiyeti telefonun ucunda bekliyor. Sanki mübarek Sezar! Trump’ın yeni bir anlaşmada görmek istediği 12 şartın başında İran’ın balistik füze programını çöpe atması var. ABD’nin İran’ın üzerine çökmesi için takla atan Körfez’deki ülkeler Amerikan silahlarıyla donatılırken böyle bir talebi kim kabul eder? İranlılar iki yıl süren zorlu müzakereyle altına imza attıkları anlaşmadan tek taraflı çekilen Trump’a neden güvensin?

Mantıken Trump’ın ‘Önce Amerika’ siyaseti Orta Doğu’da yeni bir savaştan kaçınmayı gerektiriyor. Fakat son iki haftanın gerilim notları, durumun kontrolden çıkacak noktaya taşındığı gerçeğini de değiştirmiyor. Savaş isteyen takımın, İran’ın cezalandırıldığı seçenekler için kışkırtıcı olmaktan asla vazgeçmeyeceği de ortada.

Gazete Duvar / 20.05.19