Resmen ilan edildi:
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na artık Külliye denilecekmiş. Saray, nasıl Külliye olur?
Bir kere, İslam toplumunda sosyal bir hizmet olarak işlev görmüş, vakıf hukukunun gelişmesiyle ortaya çıkan külliyenin temel amacı, halka parasız hizmet sunmak.
İkincisi; bütün kaynaklar, külliyenin, merkezine camiyi aldığını yazıyor.
Çarşı, değirmen, fırın, imalathane gibi sosyal amaçlı tesisler, merkezdeki camiyi çevreliyor.
Dolayısıyla, Hazine’ye maliyeti hâlâ tam olarak topluma açıklanmamış Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na külliye demeniz, onu külliye haline getirmiyor.
Ama bir gerçek var ki, bu Saray’ın, AKP iktidarına 7 Haziran seçimlerinde önemli bir maliyet getirdiği: Oy kaybı.
Saray’ın külliye diye ilan edilmesi de işte bundan:
Lüksü, israfı ve otoriterliği aynı anda temsil eden Saray algısını değiştirmek.
Ama resmi internet sitesinde ne kadar külliye denilirse denilsin, Beştepe’deki Saray, saraydır.
***
Dahası, Cumhurbaşkanlığı internet sitesine konulan tanıtım filmini izleyince fark ettim ki, geçenlerde Cumhurbaşkanlığı muhabiri meslektaşlarımıza gezdirilen Saray’da; “külliye” felsefesiyle bağdaşmayan vahim bir hak ihlali de yapılmış.
“Cumhurbaşkanlığı Külliyesi İdari Binaları Basına Açıldı” başlıklı 3 Temmuz tarihli filmi izlerken önce kulaklarıma inanamadım.
Fonda, bundan 33 yıl önce Ömer Kavur’a “En İyi Yönetmen” dalında Altın Portakal kazandıran “Kırık Bir Aşk Hikâyesi” filminin, filmi kadar unutulmaz müziği çalınıyordu. Hem de 15 dakika boyunca durmaksızın, döne döne...
Yanlış anlaşılmasın:
Müziğimizin “yaşayan efsane”lerinden Cahit Berkay’a aynı yıl “En İyi Film Müziği” ödülü kazandıran “Kırık Bir Aşk Hikâyesi”ni “külliye” sitesinde dinlemek tabii ki çok iyi geldi.
Ama acaba Cahit Berkay’dan izin alınmış mıydı? Telif hakkı ödenmiş miydi?
Yazıişleri’mizin olağanüstü desteğiyle telefonuna ulaştığımız Cahit Berkay’ı arayıp sordum.
‘Şaşırdım kaldım’
İlk sözü “Benim haberim yok” oldu.
“Sizden duyuyorum. Gerçekten sizden duyuyorum. Cumhurbaşkanlığı telif hakkına en çok saygı duyması gereken, en büyük makam... Şaşırdım kaldım” diye sürdürdü.
Berkay, ilk şaşkınlığını atlatınca “Bana başvurmadılar. Editörümü arayayım. Ama editörüm aranmış olsa, bana bildirirdi” diyerek şöyle sürdürdü sözlerini:
“Eğer bir müzik kullanacaklarsa, anonim olmadığı müddetçe eser sahibine, mirasçılara başvurulması gerekiyor. Hadi beni atladılar. Emre Müzik firmasına 1, 2, 3 diye film müzikleri albümü yaptım. En azından usulen firmadan izin almaları gerekiyordu. 70 yıllık koruma süresi var.”
Berkay, konuyu takip edeceğini söylerken nezaketle ekledi:
“Ben yine de bilerek yapmadıklarını, videoyu hazırlayan kişinin atladığını düşünüyorum.”
Ortak belleğimizde unutulmaz eserler bırakmış Cahit Berkay’la görüşmemiz bu sözlerle sona erdi.
Velhasılı, isim değiştirmekle Saray Külliye olsaydı, “Kırık Bir Aşk Hikâyesi” de vahim bir telif hikâyesine dönüşmezdi.
Cumhuriyet / 08.07.15