YSK’nın İstanbul’da seçim sonuçlarını iptal kararı Rus medyasında çok yankı uyandırdı.
Komsomolskaya Pravda gazetesinin röportaj yaptığı siyaset bilimci Kamran Gasanov, Erdoğan’ın, “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” dediğini, geçmişte büyükşehir belediye başkanlığı yaptığı şehri muhalefete vermesinin mümkün olmadığını vurguladı.
Uzmana göre son gelişmelere Moskova’dan tepki gelmezken ABD ve AB “demokrasiye aykırı bir şekilde hareket eden” Erdoğan’a eleştiri yağdıracak. Gasanov, Türkiye ziyaretini planlayan ABD Başkanı Donald Trump’ın Kongre ve Senato ile arasının daha çok açılacağını ve bu durumun da Rusya’nın işine geleceğini belirtti.
YSK’yı sirke benzeten Kommersant gazetesi yazarı Sergey Strokan, Recep Tayyip Erdoğan döneminde birçok “sihirli hile” yapmış Türk demokrasisinin yeni bir ölümcül takla attığını görüyoruz ifadesini kullandı.
Bundan önce “ufak tefek düzeltmelerle” Binali Yıldırım’ın galibiyetini sağlamak yerine muhalif adayın kazandığını açıklaayan YSK’nın, “Türk demokrasisine yeni boyut kazandırdığını” görmüş gibiydik. “Otoriter siyasetçi” olarak bilinen Erdoğan kamuoyuna gerçekte beklenmedik bir sürpriz yapmak üzereydi.
Ne var ki bunca zaman geçtikten sonra YSK, iktidar partisinin “büyük çapta hile yapıldı” argümanına kulak verdi.
Sonuçta Strokan, YSK’nın şiddetli bir baskıya maruz kaldığından kimsenin şüphesi yok ama “birçok İstanbullu” protesto eylemlerine katıldığı için “bu hikayeye nokta koyma zamanı daha gelmemiş” ifadesini kullandı.
Nezavisimaya gazetesi yazarı İgor Subbotin son gelişmelerin olası sonuçlarını tahmin etmeye çalıştı.
Bilindiği gibi İmamoğlu’nun zaferi “Erdoğan’ın AK Parti’si içinde tam bir skandal yarattı” ve “Erdoğan’dan memnun olmayan, büyükşehirlerde yaşanan mağlubiyeti doğrudan doğruya Erdoğan’a bağlayan” bir fraksiyon ortaya çıktı. Bu fraksiyon üyelerinden biri, yeni bir parti kuracak gözüyle bakılan eski başbakan Ahmet Davutoğlu.
Seçimin iptalinin hem Türk liderinin hem partisinin itibarını zedeleyeceği malum. Mesela Avrupa Birliği, Erdoğan’ın “idari baskısına” maruz kalan YSK’nın kararını eleştirdi.
İstanbul üzerinde kontrol AK Parti’nin eline tekrar geçerse ülke çapında “gaz sıkışması” söz konusu olacak. Yazara göre o zaman Erdoğan’ın tek iktidarda kalma şansı, eski müttefikleriyle bozulan ilişkileri iyileştirmekten geçecek. Mesela ABD ile.
Voyenno-politiçeskiy kuryer haber sitesinde yazısı yayımlanan Politik ve Askeri Analiz Enstitüsü Müdür Yardımcısı Aleksandr Hromçihin, Türkiye-İran savaşının “anlamsız ama mümkün” olduğunu öne sürdü.
Eskiden birbiriyle asırlar boyunca savaşan, geçen yüzyılda aynı blokta yer alan iki devletin arası 1979 İslam Devrimi’nden sonra yine açıldı. Dağlık Karabağ savaşında biçimsel olarak tarafsız kalan Şii Tahran fiilen Hıristiyan Ermenistan’ı, Sünni Türkiye ise Şii Azerbaycan’ı destekledi. Nihayet “Arap Baharı’ndan sonra” İran Yemen Şiileri ve Suriye Nusayrilerine destek verirken Türkiye ve Körfez monarşileri Yemen ve Suriye’de Sünnilerin tarafını tuttu.
Yazarın deyişiyle 2016 darbe girişiminden sonra Rusya-Türkiye-İran üçlü ittifakı ortaya çıksa da aslında Ankara, Moskova ve Tahran’ın çizdiği “oyunun kurallarına” genel olarak uymak zorunda. Ne var ki İran ve Rusya Suriye topraklarını Türkiye yanlısı militanlardan temizledikçe ittifak içindeki problemlerin gittikçe daha belirgin hal aldığını iddia eden Hromçihin, Suriye’de İran ve Türkiye yanlısı güçlerin artık karşı karşıya geldiğini, dolayısıyla iki ülke arasındaki sıcak temas ihtimalinin arttığını yazdı.
Olası savaştan kimse galip çıkmaz. İran-Irak savaşını andıran “ağır, kanlı ve umutsuz bir katliam” meydana çıkar, o kadar. Bu da ne Ankara’nın ne Tahran’ın işine gelir. Savaş ihtimali az olsa da yok değil.
Yazar, üstelik bu savaş Ortadoğu’da çoktan beri tırmanan karşılıklı Sünni-Şii gerginliğinin bir parçası olarak patlak verebilir dedi.
EADaily ajansı Ortadoğu’da Suudi Arabistan-İran çekişmesini değerlendirdi.
Er-Riyad’ın Tahran’dan istedikleri şöyle: Yemenli Husilere ve Hizbullah’a desteğini kesmeli, Beyrut, Bağdat ve Şam rejimleri ile ilişkilerini düzenlemeli.
Doğrudan doğruya Şam’ı kontrol edemeyen Suudi Arabistan, Moskova’nın vasıtasıyla İran’ın Suriye’ye nüfuzunu kısıtlamaya çalışıyor. Ajansa göre Ürdün ve Mısır ile beraber Körfez ülkelerinin amacı İran’ı ve “taktik müttefiki” olan Türkiye’yi Suriye’den atıp onların yerini almak.
Ne var ki İran’ın Şam ordusu ve kalabalık Şii militanlar üzerindeki kontrolü tartışılmaz. Öte yandan Rusya’nın desteği ile kurulan 10 bin kişilik “Beşinci Hücum Kolordusu’nun” büyük ölçüde Moskova’ya bağlı olduğunu öne süren ajans, bölük komutanlarından kolordu komutanına kadar subayların büyük kısmının Rus olduğunu iddia etti.
Russkiy Den haber sitesi II Yekaterina’nın Bizans İmparatorluğu’nu kurma teşebbüsünün neden başarısız kaldığını araştırdı.
Rusya’nın zaferiyle sonuçlanan Rus – Osmanlı 1768-1774 savaşından sonra Büyük Yekaterina bir müddet için Bizans’ı diriltme fikrine kapılmış. Kendisine göre Bizans tahtına Rum usulü yetiştirilen torunu Konstantin çıkacaktı. Çünkü eski bir kehanet uyarınca Bizans İmparatorluğu, (Büyük) Konstantin tarafından kuruldu, Konstantin (Paleologos) zamanında düştü ve Konstantin (Pavloviç) ile “hayata dönecekti”.
Tek başına bu serüvene girmek istemeyen İmparatoriçe Avusturya İmparatoru II Joseph’ten “kadim Rum monarşisini” yeniden kurmak için destek istedi. Fakat Viyana isteksiz davrandı, üstelik Paris ve Londra buna karşı çıktı. Osmanlı Devleti o zaman Fransa’nın müttefiki idi, İngiltere ise bölgede “güç dengesinin” bozulmasını istemiyordu.
Bizans’ı yeniden kurmaya karşı “şiddetle” karşılık vereceklerini hissettiren Fransız ve İngiliz elçileri eninde sonunda Yekaterina’yı bu plandan vazgeçirdi.
Gazete Duvar / 11.05.19