Komsomolskaya pravda gazetesinde yayımlanan makalede gazeteci İsrael Şamir, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinin Suriye savaşını durdurabileceğini iddia etti.
Gazetecinin cellatlarına “limitleri aştıkları” suçunu atmaya çalışmasına rağmen Veliaht Prens Muhammed bin Salman olayı ucuz atlatamayacak gibi. Eleştiriyi hiçe sayan prens bir süre önce Kanada Başbakanı tarafından rejim karşıtlarını içeri attığı için ‘azarlanınca’ Suudiler ikili ilişkileri koparıp ticareti askıya almıştı. Onun ardından dünya liderleri prensin hoşuna gitmeyecek açıklamalardan bile sakındı.
ABD’nin Riyad Büyükelçisi Daniel Shapiro’nun dediği gibi gazetecinin öldürülmesi bin Salman’a iktidar kaybettirebilir. Dolayısıyla Suudi Arabistan’a dayanan ABD ve İsrail’in Ortadoğu planları suya düşecek.
İran karşıtı politikanın başında gelen, çoğu uzmana göre Suriyeli cihatçılara destek veren prensin siyasi sahneden çekilip çekilmeyeceği meçhul ama büyük ölçüde prestij kaybettiği kesin.
Bu durumda seçmenleri zaten bölgeyi pek merak etmeyen Donald Trump Ortadoğu’yu yeniden biçimlendirmeye çalışmaktan başka uğraşlara yönelebilir. İşte bütün bu gelişmeler Suriye’nin barışa kavuşmasını yaklaştırmaktadır.
Voyennoye obozreniye yazarlarından İlya Polonskiy, Ortadoğu’nun neden 70 senedir kaynadığını anlatmaya çalıştı.
Asırlarca farklı millet ve din mensuplarının yan yana yaşadığı Ortadoğu tarih akışı açısından “birdenbire” bitmek bilmeyen savaşlara daldı. Yazara göre XX’nci yy’nin başında Suriye nüfusunun yarısını, Irak nüfusunun üçte birini Hıristiyan ve Museviler teşkil ederken tablo dramatik bir şekilde değişmiş oldu. O zamandan beri Hıristiyan ve Museviler sürekli maruz kaldığı baskıdan Batı’ya ve İsrail’e sığındı.
Ortadoğu’yu kökten değiştiren gelişmeler Birinci Dünya Savaşı ile başladı. 1916 yılında bölgeyi “paylaşan” büyük güçler yepyeni bir harita çizerken Boğazlar, İstanbul, Batı Ermenistan ve Kuzey Kürdistan’ın bir kısmı Rusya İmparatorluğu’nun “payına” düştü. Bolşevik Devrimi ile Rusya oyundan çekildi, savaştan galip çıkan İtilaf Devletleri Ortadoğu’yu işgal edip devletler arası sınırları etnik ve mezhebi yapıyı gözetmeksizin yeniden çizdi.
Bölgenin en büyük çelişkisi olan Kürt meselesi o zamanlardan kaynaklanıyor. Yazarın deyişiyle yeni devletlerin yürüttüğü ayrımcılık politikası en baştan Kürt hareketini radikalleştirdi, silaha yöneltti. Sonuçta Irak Kürdistan’ı fiilen bağımsızlık kazandıktan sonra aynı senaryo Suriye’de gerçekleşmekte. Batı’nın gözüyle Rojava, bölgede hem Türkiye’yi hem Arap ülkelerini dengeleyecek.
Bölgedeki ikinci “ana çelişki”, Sünnilerle Şiilerin karşı karşıya gelişidir. İran’da İslam Devrimi Şah rejimini devrettikten sonra Tahran, Şii alemi liderliğine göz dikti. Bunun sonucu bütün bölgeye yayılan dolaylı bir mezhep savaşı çıktı.
İsrail’in kuruluşu ise üçüncü büyük sorun oldu. Arapların gözünde “mevcudiyeti bile gayrimeşru olan” Yahudi devleti, BM ve ABD’nin memnuniyetsizliğine rağmen topraklarını fiilen genişletiyor.
“Enerji zengini bölgede büyük güçlerin çıkarlarının da birbirine karıştığını unutmayalım” diyen Polonskiy, bütçesinin büyük kısmını petrol ve doğalgaz teşkil eden Rusya’nın Ortadoğu’da varlığını her zaman devam ettireceğini öne sürdü.
Suriye’ye gelince yazar, iktidarda Nusayri azınlık olan o ülkenin savaş öncesi hale dönmesinin mümkün olmadığını vurgulayıp bunun en büyük sebebi olarak da Suriyeli Kürtlerin yürüttüğü mücadeleyi gösterdi. Kendisine göre Rojava bağımsız olmasa bile ancak federatif bazda Suriye’ye katılabilir.
Yazıyı bitirirken Polonskiy, “Bölgede tek müttefiki olan Esad rejiminin ülke bütünlüğünü koruması, Rusya açısından büyük önem taşıyor” ifadesini kullandı.
Pravda.ru haber sitesine konuşan Ortadoğu ve Orta Asya Araştırma Merkezi Müdürü Semyon Bagdasarov, Rusya’nın Libya politikasını anlattı.
Rusya’nın, hem başında Fayiz Serrac’ın olduğu Trablus’taki İhvan hükümeti hem de merkezi Tobruk olan ve Libya’nın doğu kısmını kontrol eden mareşal Halife Haftar ile irtibatta olduğunu anlatan Bagdasarov, Rusya ve BAE’nın Haftar’ı desteklediğini vurguladı. Ülkenin petrol yatakları da Haftar’ın elinde.
Uzmana göre Moskova’nın ana amacı Kaddafi döneminde imzalanan ama devrimden sonra Rusya’nın elinden alınan dört milyar dolarlık petrol ve silah sözleşmelerini yeniden faaliyete geçirmektir.
Son zamanlarda Batılı basında Rusya’nın Libya’ya asker gönderdiğine dair dedikodulara göre Moskova’nın, ülkenin sahilini kontrol altına alarak Avrupa’ya mülteci şantajı yapmak istediğine değinen Bagdasarov, “Olabilir, hem sahil kontrol altına alınabilir hem Haftar’a Trablus’u almak için destek verilebilir. O halde Rusya kaybettiği kontratları kat kat artırabilir” dedi.
Sitenin deyişiyle Moskova’nın en büyük avantajı “Ortadoğu’da ara bulucu haline gelip ABD’nin aksine barışçıl yöntemlerle hareket etmek” olduğu için Fayiz Serrac, Putin’in kendisini Halife Haftar’a yedirmeyip uzlaştıracağını biliyor.
RİA Novosti ajansına konuşan Tur Operatörleri Derneği İcra Müdürü Nataliya Osipova, Türk otellerinin fiyat artırma politikasının önümüzdeki sene Rus turist sayısını kısıtlayabileceğini anlattı.
Kendi kaynaklarına dayanan Osipova, bu sene otellerin yüksek doluluk oranını gören Türk turizmcileri 2019’da fiyatları yüzde 10 ila 15 yükseltmeyi düşünüyor, dedi. Uzmana göre bu artış Rus turistlere “çok dokunacak”. Yine de Türkiye’de tatil geçirmeye karar veren turistler 5 yıldızlı oteller yerine 4 veya 3 yıldızlı tesisleri tercih edecek.
Bunun dışında Osipova’nın deyişiyle Türk tarafı Mısır’ı rakip yerine koymamakla hata yapıyor çünkü gidişat, seneye Mısır’ın Rus turistlere açılacağını gösteriyor. Esas olan fiyat olayı diyen Osipova, geçen yıllarda Mısır’a Rusya’dan yüksek sayıda turist geldiğini hatırlattı.
Gazete Duvar / 27.10.18