Ekonomist Prof. Dr. Aziz Konukman, son açıklanan ekonomik veriler, tanzim satışları ve hükümetin politikalarını değerlendirdi. Tanzim noktaları kurulmadan önce gündeme getirilen “Hal Yasa Tasarısı”na dikkat çeken Konukman, “Haller özel sektöre havale edilecek. AVM (Alışveriş merkezi) türü yapılanmalar olacak, mevcut vatandaşlar tasfiye edilecek. Bakmayın Erdoğan’ın esnaflara hitaben ‘benim sizinle kavgam yok, fırsatçılara müdahale ediyoruz’ dediğine. Aslında mücadele topyekun esnaflarla. İşin tuhaf tarafı esnaflar da alkışlıyor!” dedi.
Gıda komitesine ne oldu?
Artan fiyatlar ve gıdaya ulaşım sorunu hükümetin sorumluluğunda olduğunu da hatırlatan Prof. Dr. Konukman, ithalatın bu yangını söndüremeyeceğini vurguladı. Konukman, şöyle devam etti: “Bu sorun kendileri yarattı. Biraz geriye gidelim. Bunlar ‘gıda komitesi’ diye bir şey kurmuşlardı. Gıda fiyatları artıyor, işte yeni bir kurumsal yapı geliştiriyoruz, işte toplumun ilgili kesimlerini çağırıyoruz, şudur budur… Henüz bir ses çıkmadı. Gıda komitesi kayboldu gitti. Şimdi çok ciddi bir şekilde sıkıştılar. Arz yetersizliği olan üründe ithalatta gidiyorlar. O da çözüm değil. Yani tarım bakanımız övünüyor; ‘Paramız var, ithal ediyoruz.’ Emin olun uluslararası literatüre girdi. Kardeşim o paran varsa, o dövizin varsa onu tarımsal üretimi teşvik için kullan, uzun vadeli düşün. Ha bunu düşünürler mi, böyle bir planları olabilir mi? Olamaz, çünkü perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.”
“Üreticiyi terbiye ediyorlar”
AKP’nin 17 yılda tarımsal üretim mekanizmalarını yok ettiğini ifade eden Konukman, “Ekili alanlarımız daraldığı için çok ciddi bir kayıp var. Hükümet ‘tarımsal üretimi planlamayı bir kenara atmışsınız, piyasacı bir mantığınız var, sıkışırsak ithalat yaparız’ diyor. Bunda da güzel bir isim bulmuşlar, ‘terbiyevi ithalat’ yani terbiye edici ithalat. Kimi terbiye ediyorsun, üreticiyi. Ya fiyat arttıran üretici değil ki! Aracısı ve komisyoncusu var. İşte tutarsızlık burada. Hem tarlada 1 TL tezgâhta niye 5 TL, diye soruyorlar hem de ‘ithalata başvuracağız ve içerideki fiyatları aşağıya çekeceğiz’ diyorlar. İyi, tamam da çiftçi ne yapacak? Toptancı ve komisyoncu kar marjını korumak istiyor. Yani bire beş ise bu devamlı böyle olacak. Çünkü adam yüksek karları elde ediyor. Yani hep ona hep ona, çiftçiye gelince her seferinde bir. Böyle kepazelik olur mu?” diye belirtti.
“AKP program partisi değil”
Tanzim satışların sadece üç kentte kurulduğunu belirten Konukman, “Tanzim satış 3 büyük ilde var. Diğer illeri ne yapacağız peki, onlar vatandaş değil mi? O zaman tüm Türkiye’yi tanzim satışları ile donatman lazım. Bir kere çıkış değil, ama zaten baklayı ağızlarında çıkarttılar. Tarım Satış Kooperatifleri Başkanı ne dedi, ‘Nisan sonuna kadar.’ AKP öyle plan ve program partisi değil” diye konuştu.
“Yararlanmayan vergi ödeyecek”
Tanzim satış noktalarında meydana gelen zararın vergisini veren yurttaşın cebinden çıkacağını dile getiren Konukman, “Bunu kamuoyuna sunan, seslendiren var mı? Yani 81 ilin bu tanzim satışlarının olmadığı yerler ayağa kalkmalı. Bunu manşete taşımak lazım. Tanzim satışlarında yararlanamayan vatandaş vergi mükellefi olarak elini bu toplu maliyetlerin altına sokuyor. Çünkü vergi mükelleflerinin ödeyeceği vergiler, vergi havuzunda ödenecek. Yani Tarım Satış Kooperatiflerinin görev zararını kim ödeyecek, onlar ödeyecek” diye vurguladı.
“Savaş ile barış arasında tercih”
Artan gıda fiyatlarına karşı yükselen tepkiyi AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın “Bir merminin fiyatı nedir biliyor musunuz” şeklinde bastırmasını da değerlendiren Konukman, şunları ifade etti: “Şimdi iktisatta bir kavram vardır, iç ticaret halleri. Bir sanayi ürünü almak için çiftçi ne kadar ürün satmak zorunda. Eğer devamlı bir sanayi ürünü almak giderek artıyorsa bu çiftçi sömürülüyor demektir. Yani tarımdan, sanayiye kaynak transfer ediliyordur. Şimdi Tayip Erdoğan bilmeden böyle bir tartışmayı gündeme getirdi. Çiftçi mermi almıyor. Mermiyi devlet üretiyor ve satıyor. Çiftçi üretmediği bir şeyin bedelini ödemiş oluyor. Bir de inanılmaz şekilde devlet o kurşunu üretmek için vergi topluyor. Hani kuşunla bunun ne ilgisi var demeyelim. Daha kabaca bakalım. Savunmaya çok kaynak aktarırsanız, sivil malların üretimini sıkıntıya düşürürsünüz. Yani bu barış ile savaş arasında siyasal tercihtir. Sürekli savaş yapsanız, sürekli o harcamaları yapsanız, toplumun farklı kesimleri özellikle de yoksullar bundan müthiş mağduriyet duyar, kıtlık olur.”
“Çözme şansı çok zor”
Türkiye’nin 2’nci Dünya Savaşı’na girmediği halde savaş ekonomisi uyguladığını da sözlerine ekleyen Konukman, şunları söyledi: “Meşhur karne yöntemi vardı. Çünkü buğday ve üretim sınırlıydı. Onun için ekmekte kuyruklar oluşuyordu. Erdoğan meydanlarda ‘ey İsmet Paşa bak sen benim dedemi ekmek almak için kuyruğa sokuyordun’ diyordu. Şimdi bugün yaşananlar aynı şey. Ama şöyle bir fark var, o zaman savaş yoktu bir tedbir vardı. Demek ki itiraf ediyorlar, ‘Benim bir takım savaş harcamalarımı finansa etmekte zorlanıyorum siz kafayı patlıcan bibere takmışsınız.’ Aslında kafaya takan kendisi. Takmazsa bu tanzim satışlarına gerek olur muydu? Çünkü seçim riske girebilir böylesi bir durumda. Eski bakanlardan biri güzel bir laf etmiş; ‘Bu iktidarı ekonomi götürecek.’ Hakikaten ben bu yaklaşımı hiç benimsemezdim ve doğru bulmazdım. Ama giderek ben de buna inanmaya başladım. Çünkü AKP, ekonomideki sorunlar yüzünden ciddi sıkışıyor. Kendi tabanında bile tepkiler alıyor. Çözme şansı çok zor. Sadece seçime kadar çözer. Dünyanın neresinde üretmeden, emek sarf etmeden çözebilir bu sorunu. İktisatta böyle bir durum yok.”
Selman Güzelyüz - Mezopotamya Ajansı / 18.02.19