Yolsuzluklar, vergi kaçırma durumları kapitalizmin doğal işleyişinin kaçınılmaz sonuçlarındandır. Gelir dağılımı makası bu sistemde açıldıkça açılır ve paranın belirli ellerde toplanması ve “özgürce kullanımı” kimi zaman insan ahlakında da “özgürlük” alanlarını alabildiğine genişletir. Durdurmak mümkün olmaz. Kapitalist sistemin kendisini bu durumlardan biraz koruması, daha da önemlisi birinin diğerini hizaya çekmesi, bu türden “açıkları” da politikanın araçları arasına yerleştirmesi kaçınılmaz olur; iyi ki de olur.
***
Öyle günler gelir ki, bir bakarsınız IMF’nin anlı şanlı başkanını otel odasında kıstırıvermişler. Bir bakarsınız liderin biri küt diye gidivermiş. Teknolojinin hızlı gelişiminin bu işlerde üstün hizmet gördüğünü, iki ortağın bir sürü iş becerdikten, örneğin insanları hapse tıkıp ölümlere sevk ettikten sonra giriştikleri kanlı kavgadan neler neler öğrendiğimizi 17-25 Aralık maceramızdan biliyoruz. Üstelik ne yapsan bitirilemeyen, üstü örtülemeyen, bir taraftan kapatsan öteki taraftan fışkıran da bir karakteri var bu işlerin. İşte bakın; bizim bakanlar “Vekilliği, bakanlığı kaptırdık ama canımız sağ olsun” derken Sarraf kuşu uçup Amerikan savcısının penceresine konuverdi.
***
Şimdi de Panama Belgeleri ortaya çıktı ki tadından yenmez. Bu belgelerin ortaya serdiği büyük paraların, vergi kaçırmaların başta söylediğimiz gibi kapitalizmin doğal akışında yeri olduğunu biliriz. Biliriz de bu para istifleme işlerinin ortaya çıkmasına, kimi liderleri kapsama alanına almasına, şirketlerin kirli işlerini bu “off-shore” bankaları aracılığı ile çözdüklerinin anlaşılmasına, birbirlerini tepelemelerine, “emperyalistlerin oyunu” olarak bakmak da doğru olmaz. Sistem arada bir böyle cerrahi operasyonlara girişir; gazetecilere düşen de yarayı iyice deşmek, durumu halka olabildiğince çıplak gösterebilmektir.
***
Bu arada Panama Belgeleri’nin daha açığa çıkmadan Almanya tarafından satın alındığı, ABD ve İngiltere ile paylaşıldığını öğreniyoruz. Doğruysa; gazetecilere bu devletlerin kendi kapitalistlerini, kendi şirketlerini, kendi politikacılarını korumaya alıp almadıklarını merak etmek düşer. Merak ederiz, merakımızı da önünde sonunda gideririz. Gidermek gerekir; halkın haber alma hakkı kapsamındadır. Panama Belgeleri’nin Türkiye sayfalarını da öncelikle merak ediyoruz zaten; sansürlenmeden, araya “iyi saatte olsunlar” girmeden öğrenmek isteriz.
***
Bu türden sistemin karakteri gereği ortaya çıkan durumların sergilenmesi sırasında aklımıza hep “tamam da bu sistem kendi ahlaksızlığını böyle sergilese de yıkılmıyor ki” deyip benim de sık sık yaptığım gibi “bu sistemi yıkacak olan bizleriz” gerçeğini yinelemenin ek bir faydası yok. Mesele tüm bu durumların sistemle gözle görünmeyen ilişkisini ortaya koyabilmekte galiba. Onların birbirlerini yemelerini seyretmenin zevkli bir tarafı var ama asıl iş bu kavganın arkasını, ortaya çıkan ahlak düşkünlüğünün sistemin karakterinden kaynaklandığını anlatabilmek.
***
Gazetecilerinin sistemle kaçınılmaz kavgasının temelinde de sanıyorum bu yer alıyor. Gazeteci gerçeği gördüğünde, gösterdiğinde sistemle çatışmak zorunda. Ya da gidip paranın, şöhretin kulluğuna soyunuyor, toplumda ahlaksızlığı beslemekte mahir sisteme teslim oluyor; basıyor gazetecilikten istifasını ister istemez!
Cumhuriyet / 06.04.16