Bir ülkenin ne kadar demokratik, ne kadar özgür olduğunu, o ülkede yaşayanların hayatlarının ne derecede değerli sayıldığını anlamanın kolay bir yolu var.
İnsanların nasıl öldüğüne, neler yaşadığına ve hayatın olağan akışına aykırı yaşananlar konusunda devletin nasıl davrandığına bakmak.
İşkence görenin terörist, ölenin hain ilan edilebildiği ve milyonlarca kişinin buna alkış tuttuğu bir ortamda öyle derinlemesine araştırma yapmaya bile gerek yok.
Bir göz atmak, biraz yüzünü çevirmek, feryat edenin sesine biraz kulak vermek yeterli.
* * *
Tahsin Nihadioğlu, 6 Şubat Maraş depremlerinden sadece 14 gün sonra öldü.
Enkaz altında kaldığı ya da depremde ağır biçimde yaralandığı için değil.
Önce işkence gördü, sonra gördüğü işkenceyi kanıtladı, ardından da trafik kazasında hayatını kaybetti.
Tek tek bakalım nasıl adım adım ölüme gönderildiğine…
Tahsin Nihadioğlu, Antakya'da depreme yakalanan yüzbinlerce kişiden biriydi. Henüz 38 yaşındaydı.
Hatay Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Hatay İmar A.Ş. adlı taşeron şirkette temizlik işçisi olarak çalışıyordu.
Babasıyla birlikte yaşadığı ev, depremde ağır hasar aldı. Eve bakabilecek halleri yoktu. Yakınları, akrabaları, komşuları can vermişti depremde.
Kalacak yerleri yoktu, babasıyla birlikte Antalya'ya, kardeşinin evine gitti.
Ancak depremin üzerinden daha bir hafta bile geçmemişken, çalıştığı taşeron şirketten işbaşı yapmaması halinde işinden atılacağı yönünde mesaj geldi. Enkaz altında yüzlerce kişi kurtarılmayı beklerken, kent moloz yığını haline gelmişken, sokakları süpürmesi talimatı verildi.
* * *
13 Şubat günü, akşam saatlerinde Elektrik Mahallesi'ndeki ağır hasarlı evlerine uğradı. Bütün Antakyalılar gibi evini zaman zaman kontrol etme zorunluluğu duyuyor, zaman zaman içeriden eşya alıyordu.
Evden çıktığında, arka sokağa yürüdü. Ay Sokak üzerinde asker üniformalı kişiler yolunu kesti.
Görenler bilir, deprem bölgesi ve özellikle Antakya'da, hava karardıktan sonra sokaklar tekinsizdi. Kimin kim olduğu belirsiz…
Ne olduğunu anlamadan darp edilmeye başlandı. Ayaküstü sorguya çekilip, ters kelepçe yapıldı. Ve ardından, geçici görevle deprem bölgesine gelen 34 plakalı bir polis aracına bindirildi.
Darp raporları ve anlatımları gösteriyor ki işkence polis otosunda da devam etti.
* * *
Güç bela polislere Antakyalı olduğunu, yakını H.Y. ile Sevgi Parkı'nda buluşmak için sözleştiklerini, kendisini ona sorabileceklerini söyledi.
Polis, gerçekten de Sevgi Parkı'na gitti. Ancak H.Y.'ye soru sormak için değil. H.Y. de burada darp edildi.
Ancak Sevgi Parkı kalabalıktı. Orada bulunan eski TİP Milletvekili Barış Atay ile yakınındakiler olaya müdahale etti. Tahsin Nihadioğlu ile yakını, bunun üzerine serbest bırakıldı.
Tahsin Nihadioğlu, polis arabasının fotoğrafını çekmeyi başardı. Basına yaşadıklarını ve işkence gördüğünü anlattı. İşkencenin duyulması üzerine, taşeron şirket izne ayrılması kararı verdi.
Bunun üzerine Antakya Otogarı'na gitti. Kentten ayrılacaktı.
Ancak yanlış otobüse bindi. Anlaşılması üzerine otobüsten Kırıkhan'a bağlı Topboğazı'nda indirildi. Karşıdan karşıya geçerken Otokoç'a ait aracın çarpmasıyla ağır yaralandı.
Kaldırıldığı hastanede günlerce yaşam mücadelesi verdi.
20 Şubat 2023'te hayatını kaybetti.
* * *
Kırılmadık kemiği kalmamıştı. İddiaya göre olay yerinde kamera ya da tanık yoktu.
Buna rağmen polis, aracın 50 km hızla gittiği ve kusurlu olmadığı yönünde rapor verdi. Yüzde yüz hatalı olan Tahsin Nihadioğlu'ydu rapora göre…
Kardeşleri, olağanüstü hâl ilan edilen bölgede, jandarma karakolunun hemen yanı başında yaşanan kazanın kamera kaydının nasıl bulunamadığını sordu aylarca. Olmadığı yanıtını aldı.
Trafik polisinin buna rağmen nasıl kardeşlerini hatalı bulduğu sorusuna verilen basmakalıp yanıtlar gibi.
Kaza ile ilgili olarak takipsizlik kararı verildi.
* * *
Emniyet Genel Müdürlüğü, işkence ile ilgili inceleme başlattı ve kente müfettiş gönderdi.
Polis aracının fotoğrafını bizzat Tahsin Nihadioğlu çekmişti. Araçta kimlerin olduğu belliydi. Darp ve işkenceyi onlarca kişi görmüştü.
Buna rağmen geçen zamanda sadece polislerin ve bazı tanıkların ifadesini aldı müfettişler.
Asker kıyafeti giyen ve Nihadioğlu'nu darp edip, ters kelepçe ile polise teslim edenler ise belirsiz.
Depremin karanlığına sığınıp, görünmez oldular!
* * *
Deprem bölgesinde benzer onlarca işkence iddiası, kaydı var.
İnsanlar, canlarını kurtarmaya çalışırken bir de bu muameleye maruz kaldılar.
Canla başla görev yapan yüzlerce polis, asker, bu işkenceciler nedeniyle zan altında bırakıldı. Her zamanki gibi, işkence yapanla yapmayanı birbirinden ayırmak yerine, işkencecilerin korunması yolu seçildi.
Depremden kurtulan gencecik bir insan adım adım ölüme götürüldü.
Ortada hesap veren tek bir sorumlu yok.
Yıkılan bunca binanın, ölen binlerce insanın, hayatı çalınan yüzbinlerce kişinin adalet arayışı bir türlü Ankara'dan duyulmuyorken, işkence ve ölüm mü kulaklarda yankılanacaktı, elbette öyle olmadı…
Ama bir umut, bir teselli için bağırmaya devam ediyor ailesi…
Öldürülen, ölüme adım adım götürülen kardeşleri için adalet istiyor.
İnsan hayatının bir değeri olduğunu görmek ve anlamak için…
T24 / 24.02.24