Normalleşmenin faturası Mısır’a mı çıkıyor? – Mühdan Sağlam

Normal koşullar altında Süveyş Kanalı ağırlıklı olarak Irak ve Suudi Arabistan’dan gelen 3,9 milyon varillik petrol taşımacılığına aracılık yapıyor. Buna BAE ve diğer Körfez üreticileri dahil edildiğinde Körfez’den Süveyş’e günlük 2,5 milyon varil petrol aktarılıyor. Bu veriler ister istemez “İsrail ile BAE arasında yapılan anlaşma Süveyş’teki trafiği nasıl etkileyecek?” sorusuna neden oluyor.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 10 Şubat 2021
  • 08:40

İsrail ile Körfez devletleri arasındaki normalleşme süreci, bölge siyaseti açısından yakından izlenmeyi hak ediyor. Nitekim Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile İsrail arasında Eylül 2020’de başlayan normalleşme süreci, pek çok alanda işbirliğini niyet edilen anlaşmaları beraberinde getirdi. Bu bağlamda petrol konusunda yapılan bir anlaşma, Ortadoğu’da bir başka devleti kızdırdı: Mısır.

Süveyş Kanalı’ndan elde ettiği gelirin ekonomisinde önemli bir yükü sırtlandığı Mısır, BAE ile İsrail arasında enerji alanında yapılan anlaşmanın Süveyş’in konumuna zarar vereceğine dönük bir endişeye sahip. Bu hafta İsrail ile BAE arasındaki normalleşme sürecini, enerji alanında bunun karşılığını ve Mısır’ı rahatsız eden petrol hattı projesini, Süveyş’in Mısır için anlamanı gözeterek ele alacağız.

'İran tek biz hepimiz: yeni aşama olarak normalleşme'

İsrail ile Körfez ilişkileri, iki savaş ve Filistin konusundaki ayrışmayla, yıllardır sınırlı diplomatik ilişkilerin yürütülmesiyle ilerledi. Ancak 2017’de Trump iktidarıyla beraber denklem değişmeye başladı. Trump’ın İran’ı şeytanlaştırıcı tutumu, İran ile hasmane ilişkileri olan Suudi Arabistan gibi devletlerden destek görmesini sağladı. 2018’de Mike Pompeo’nun dışişleri bakanı olması ve ardından ilk dış gezisini, Suudi Arabistan, Katar, BAE ve İsrail’e yapması, burada “İran’a karşı sorunlarınızı çözün ve birlik olun” mesajı vermesi, ABD’nin bölgeye dair projeksiyonu konusunda fikir veriyordu. Buradaki birlik mesajı sadece İsrail’i değil, Suudi Arabistan ile Katar arasında yaşanan ayrışmayı da hedef alıyordu. Nihayetinde iki kollu diplomasiyle Katar konusunda Körfez İşbirliği Örgütü üzerinden adım atılıyor. Buna paralel olarak Ağustos 2020 itibariyle önce İsrail ile BAE ve Bahreyn normalleşme anlaşması imzaladı. Suudi Arabistan ile İsrail arasında henüz anlaşma olmasa da görüşmeler sürüyor. Yani Pompeo’nun yol haritası işliyor. Nitekim üç devlet arasında normalleşme anlaşması, "Abraham Accords (İbrahim Anlaşması)", 15 Eylül 2020’de Beyaz Saray’da imzalandı, mekân seçimi sürecin mimarı konusunda önemli fikir veriyor.

“Bir araya gelmezler”i bir şemsiye altında buluşturan, İran. Taraflar İran’a karşı birlik olma, birlik olurken de çıkarlarını koruma, genişletme gayesinde. Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halit bin Ahmet bin Muhammet El-Halif’in İsrail ile normalleşme anlaşmasının ardından “Bu süreç ülkemizin çıkarınadır” açıklaması da bu argümanı destekliyor. Bu çerçevede Körfez devletleriyle İsrail arasında yapılan işbirliği anlaşmaları, çıkar tanımını, sınırlarını, kapsamını gösteriyor. İsrail ile BAE arasında imzalanan enerjide işbirliği anlaşması da bu noktada önemli.

İsrail-BAE anlaşması: Avrupa’ya petrol taşımanın alternatif yolu mu?

İsrail ile BAE arasında yeni bir anlaşmaya kapı açan petrol boru hattı, yeni değil, hattın kuruluşu 1968’e uzanıyor. Söz konusu dönemde Arap devletlerinin neredeyse tamamıyla savaş halinde olan İsrail, İran ile ortaklık imzalayarak İran petrolünün Avrupa’ya taşınması için Eilat Ashkelon Boru Hattı (Europe Asia Pipeline) şirketini kurdu. Hat, Kızıldeniz’deki Eliat limanıyla İsrail’in Akdeniz’deki limanı Askhelon arasında yer alıyor. Bir nevi, Kızıldeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlıyor. 600 bin varil (günlük) kapasiteli hat, ayrıca 23 milyon varillik bir depoya sahip. İsrail, hattı İran ile berber inşa etse de İran İslâm Devrimi’nin (1979) ardından şirketi İran’a ödeme yapmadan, millileştirdi. Bu bağlamda petrol akışında sorunlar yaşandığı için hattın Avrupa’ya petrol aktarımı da hayal edildiği gibi olmadı.

Bu hattı ataletten kurtaracak adım normalleşme süreciyle geldi. BAE ile Avrupa Asya Boru Hattı Şirketi, kısa süre önce, Ak-Kızıl (Med-Red) isimli bir ön anlaşma ile BAE petrolünün Avrupa’ya bu hat üzerinden taşınması için anlaşmaya vardı. Değeri 800-900 milyon olduğu tahmin edilen bu anlaşma, İsrail-BAE ilişkileri açısından önemli, ancak bölgesel etkisi daha fazla olacak. Şöyle: Körfez devletlerinin ürettiği petrol, bugüne kadar Avrupa’ya büyük oranda Süveyş Kanalı üzerinden taşınıyordu. Güncel verilere göre Körfez’den Süveyş aracılığıyla Avrupa’ya giden günlük petrol miktarı 2,5 milyon varil. Öte yandan OPEC 2020 verilerine göre anlaşmanın mimarlarından BAE’nin günlük petrol ihracatı 2.5-3 milyon varil arasında seyrediyor. BAE petrolünün yüzde 62’si Japonya’ya giderken, onu Hindistan ve Çin izliyor. Buna bağlı olarak günlük petrol ihracatının 1,8 milyon varillik kısmı, Asya pazarına ulaşmak için Hürmüz Boğazı’nı kullanıyor. Genel resme bakıldığında BAE’nin Avrupa’ya yollayacağı petrol kısıtlı. Zaten anlaşmaya konu olan hattın kapasitesi 600 bin varil. Hattan aktarılacak tüm petrol BAE’den mi gelecek belli değil, ancak BAE gibi diğer Körfez üreticileri de hatta dahil olursa resim değişebilir. Şu an anlaşmaya dönük soru işaretleri olsa da bu adım, Süveyş üstünden Mısır’a etki edecek. Bu etkiye bakalım.

Kahire hesaplarını güncelliyor: Süveyş Kanalı ve yeni anlaşma

1869’da faaliyete geçen, Akdeniz ile Kızıldeniz'i birbirine bağlayan yapay su yolu, Süveyş Kanalı, Afrika kıtasını dolaşmadan geçiş sağladığı için deniz ticareti açısından hayati bir arter. Cemal Abdülnâsır, Süveyş Kanalı’nı 1956’da millileştirdi, ancak genişletme ve uzatma çalışmaları devam etti. 2015 itibariyle hattın bazı kısımlarında çift yönlü geçiş mümkün. Süveyş, dünya deniz ticaretinin yüzde 12’sine aracılık etmesi nedeniyle Mısır’a önemli ölçüde döviz sağlıyor. Örneğin 2020 verilerine göre, Süveyş Kanalı’ndan geçen yaklaşık 19 bin gemi, Kahire’ye 5,6 milyar dolar döviz sağladı. Bu da Süveyş’i Mısır’ın en büyük döviz kaynaklarından biri haline getiriyor. Normal koşullar altında Süveyş Kanalı ağırlıklı olarak Irak ve Suudi Arabistan’dan gelen 3,9 milyon varillik petrol taşımacılığına aracılık yapıyor. Buna BAE ve diğer Körfez üreticileri dahil edildiğinde Körfez’den Süveyş’e günlük 2,5 milyon varil petrol aktarılıyor. Bu veriler ister istemez “İsrail ile BAE arasında yapılan anlaşma Süveyş’teki trafiği nasıl etkileyecek?” sorusuna neden oluyor.

Soruya yanıtı 3 Şubat’ta Mısır Kanal Otoritesi verdi. Açıklamaya göre iki devlet arasında yapılan anlaşma kanaldaki petrol akışını etkileyecek, ancak bu sanıldığı gibi dramatik bir etki yaratmayacak ve petrol trafiğinde yüzde 12-16 arasında bir azalmaya neden olacak. Mısır’ın açıklaması, olan durumun anlaşılması açısından önemli, çünkü hem hattın hem BAE’nin Avrupa’ya göndereceği petrol miktarının kısıtları var. Ancak ABD’nin bu projeye 3 milyar dolara kadar destek olacağını ifade etmesi, başka üreticilerin de bu hattan petrol transfer edebileceğini ve belki de hattın kapasitesinin artırılmasının gündemde olduğunu işaret ediyor. Örneğin Suudi Arabistan bir şekilde ikna edilirse, Süveyş’teki petrol akışı çok ciddi oranda hasar görür.

Özetlemek gerekirse, İsrail ile Körfez arasındaki normalleşme süreci, İran’a karşı birlik şemsiyesi gibi görünse de yan etkileri dikkatle incelemeli. Nitekim İsrail ile BAE arasında yapılan enerji anlaşması bu anlamda ilk örneği sunuyor. Bu noktada çıkarların sınırları, beraberinde hiç hesaplanmayan blokların oluşumuna ve çatışmalara neden olabilir. Üstelik bu sefer, komplodan uzak şekilde, çatışmaya neden olan petrol, petrolün rotası olacak.

Gazete Duvar / 10.02.21