IMF’nin dün yayımlanan Ekim 2020 Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda dünya ekonomisinin 2020’de yüzde 4,4 daraldıktan sonra 2021’de yüzde 5,2 büyüyeceği tahmini yapılıyor. Bu rapor, haziran 2021 beklentisinin yüzde 0,8 üzerinde göreceli iyimser bir değerlendirmeye işaret ediyor. Bu iyiye gidiş Çin ekonomisinin tahmin edilenden daha hızlı toparlanmasının, 2020’yi yüzde 1,9 büyümeyle kapatması beklentisinin sonucu. Bir önceki rapora göre en radikal revizyon Hindistan’ın yüzde 5,8 daha aşağıda bir performansla 2020’yi yüzde 10,3 gibi rekor bir küçülmeyle kapatacağı tahmininde görülüyor. Haziranda öngörülen rakamlara göre ekonomisinin daha iyi performans göstermesi beklenen ülkelerin başında yüzde 8 değil yüzde 4,3 daralma tahmini yapılan ABD geliyor. Avro Bölgesi ortalaması ise yüzde 10,2 yerine yüzde 8,3 küçülmeye işaret ediyor.
Türkiye’nin de arasında yer aldığı yükselen ülkeler grubunda ise yüzde 3,3’lük bir ekonomik küçülme bekleniyor. Çin bu ortalamayı yukarı, Hindistan ise aşağı çekiyor. Latin Amerika’nın öncekinden bir parmak daha ılımlı yüzde 8,1 daralması öngörülüyor. Gelelim Türkiye’ye ; IMF hazirandaki 2020’ye ilişkin yüzde 5 küçülme, 2021’de yüzde 5 büyüme tahminini koruyor. 2020’nin yüzde 11,9 enflasyon, GSYH’nin yüzde 3,7’si cari açık, yüzde 14,6 işsizlikle kapanması bekleniyor.
Riskler: IMF dünya ekonomisinin 2021’deki sıçramanın ardından yüzde 3,5’lik ılımlı bir büyüme rotasına girmesini bekliyor. Ancak belirsizliklerin fazlalığı kamu sağlığı ve ekonomik etmenlere ilişkin tahminleri zorlaştırıyor. Küresel ekonomiyi bekleyen risklerin başında pandeminin nasıl bir seyir izleyeceği, buna bağlı alınacak kamu sağlığı önlemlerinin ekonomik aktiviteyi ne yönde etkileyeceği konusu geliyor. İkinci risk kaynağı zayıf talebin, turizmdeki duraklamanın ve düşen işçi dövizlerinin küresel yansımalarının ne olacağı ile ilgili. Üçüncü risk grubunda ise finansal piyasalardaki ruh halinin hangi doğrultuda gelişeceği ve bunun sermaye akışlarına etkisi yer alıyor. En son olarak da üretim potansiyelinin salgının gelişme sürecinden ne ölçüde zarar göreceğine ilişkin belirsizlik sıralanıyor.
Eğer salgının yeni bir dalgası gelirse, tedavi ve aşı çalışmaları öngörülenden yavaş ilerlerse, ülkelerin ilaç ve aşıya erişimi eşitsiz seyrederse, sosyal mesafe uygulamasının devamı ve daha sıkı ekonomik kapanmalarla ekonomik büyüme aşağı yönlü revize edilebilir. Sosyal ve mali desteklerin çekilmesi de iflasları tetikleyebilir. Bu durumda işsizlikte artış ve gelirde düşüşler gözlenebilir. Finansal piyasalarda risk algısının yükselmesi de kırılgan ülkelere yeni kredilerin verilmesini veya eskilerin yenilenmesini durdurabilir. Türkiye’nin de bu kırılgan ülkelerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Politika öncelikleri; IMF’nin pandemi sürecinde girdiği Keynesyen diye nitelendirilebilecek rota, bu raporda da kendisini hissettiriyor. Sağlık, eğitim ve yüksek getirili altyapı projelerine yapılacak yerinde yatırımların. karbon bağımlılığını azaltacak yönde olması gerektiği vurgulanıyor. Ar-Ge harcamalarının da yenilikçi ve teknolojik gelişmelere uyum sağlamayı hızlandıracağının, uzun vadeli üretkenlik artışına katkıda bulunacağının altı çiziliyor. En fazla gereksinimi bulunan yoksul kesimlere yönelik sosyal harcamaların, kırılgan kesimleri korumanın yanında bu kesimlerin zenginlere kıyasla ellerine geçen geliri harcama eğilimlerinin yüksek olması nedeniyle toplam talebi de olumlu etkileyeceği hatırlatılıyor.
Bazı hükümetlerin yüksek kamu borcu, vergi gelirlerinin düşüşü ve krizin ortaya çıkardığı ek harcama zorunlulukları nedeniyle borçlarını yönetmekte zorlandıkları ifade ediliyor. Böyle bir süreçte mali kuralların ayak bağı olmaması, önceliğin sağlık krizi ve ekonomik durgunluğun aşmaya verilmesi gerektiği dile getiriliyor. Müterakki vergiler, yani artan oranlı vergilerle, zengin bireylerin ve krizden daha az etkilenenlerin ellerini ceplerine atması gereği üstünde duruluyor. Servet vergisi ile yüksek değerli gayrimenkule ve üst gelir düzeylerindekilere uygulanacak artan oranlı vergilerin yanı sıra şirketlerin de karlılıklarına uygun vergi ödemelerinin sağlanması üzerinde duruluyor.
Özetle; geçmişe göre, neoliberalizm doğrultusundaki ideolojik saplantılarından arınmış, daha esnek, gelişmekte olan ülkelere daha hayırhah bir IMF profili Ekim 2020 Dünya Ekonomik Görünüm raporunda da kendisini hissettiriyor.
BirGün / 14.10.20