PTT, posta, bankacılık, lojistik gibi alanlarda hizmet vermekte olup, Şubat 2017 yılında, Türkiye Varlık Fonu’na dahil olduktan sonra, asli görev alanı dışında, ortaklıklar ve iştirakler ile başkaca sektörlerde de yer aldı. Kamu hizmeti dışında kâr amacı güden bu iştiraklerden ne kadar kâr veya zarar ettiği ise Varlık Fonu’nda olması sebebiyle net olarak sorgulanamıyor. Ülke basınına yansıyan bazı haberlere göre ise 2019 yılında, Fondaki diğer kuruluşlar dışında yalnızca PTT’de 1.5 milyar TL’nin buhar olduğu belirtildi.
TBMM ve Sayıştay, Varlık Fonu’nu hiçbir şekilde denetleyemiyor ve kamu zararı açısından rapor düzenleyemiyor. Ayrıca, Türkiye Varlık Fonuna devrolan PTT, Kamu İhale Yasası kapsamından da çıkarıldı. Bunun yanında, 696 sayılı KHK’nin 117’nci maddesinin (7) fıkrasında, “Kamu kurum ve kuruluşlarına personel alınmasına dair ilgili mevzuat hükümleri PTT ve iştirakleri tarafından istihdam edilecek personel hakkında uygulanmaz” deniyor. Örgütsel yapımız ve ilkelerimiz gereği sendikamız Haber-Sen olarak dinamiğimiz olan kamusalcılık görevlerimiz ile sosyal devlet anlayışını savunmamız gereği, PTT’nin kamusal bir hizmet veren kurum olduğu gerçekliğini savunmaya ve bu görevi yerine getirebilmesi için mücadele vermeye devam edeceğiz. Özellikle pandemi döneminde, PTT’nin sunduğu ve yerine getirdiği hizmetlerin, ne kadar kamusal bir önem taşıdığı ortaya çıktı.
PTT yurttaşı müşteri olarak görüyor
Birçok PTT üst düzey yetkilileri, bazı açıklama ve kurumu öven propagandalarında, “devlet, kamu, halka hizmet, kamu hizmeti” gibi söylemleri dile getirmelerine rağmen, uygulama ve işlemlerinde yurttaşa, müşteri gözüyle bakıyor, birçok yönergesi ve talimatında da kamu hizmeti gördüğü yurttaşlarımızı, müşteri olarak tarif ederek, kâr hedefi güttüğünü ifade ediyor. Tek amacın kamu hizmetinden ziyade, kâr etmek ve işlem hedefi üzerine kurulduğunu birçok PTT yöneticisi hiç çekinmeden söylemekte ve bu amaç için yakın geçmişte olduğu gibi özellikle son dönemde eksik personele rağmen, aynı zaman da pandeminin derinleştiği dönemde bir çok PTT emekçisinin pozitif Covid-19 vakası olmasına rağmen uygulamalarını yapıyor. Ülkenin 20 yılda nüfusu artmasına rağmen, PTT’nin personel sayısı yerinde sayıyor. Bu yozlaşma nedeniyle, kurumda ortalama 20-30 yıl hizmeti olan bir çok PTT emekçisi eski yıllardaki, PTT hizmetlerini, liyakatli donanımlı, kurumu ve çalışanı tanıyan yöneticileri ve kurum aidatıyla yetişmiş memuriyet anlayışını, huzurlu iş barışının olduğu dönemleri yad ile anmakta ve mumla arıyorlar. Bu ve benzeri durumların yaşanmasının ana nedeni de, PTT’nin 6 Şubat 2017 yılında yayımlanan OHAL kararnamesi ile devlete ait bütün hisselerinin Türkiye Varlık Fonuna devredilmesidir elbette. Bize göre bir borç bulma ve ipotek oluşumu olan bu fon, PTT’nin aynı zamanda kamusal bir hizmet veren kurum olmasına da bir darbedir.
Koordinasyonsuzluk olağan hale geldi
Hal böyle iken, PTT yönetiminden, iktidar ekseniyle birlikte de hareket ettiği ön görülürse, bu konjonktürde başkaca bir davranış ya da bir çözüm yolu ve hedef beklenemezdi. Beklenemediği gibi kurum da, liyakatin de yok olmasıyla birlikte çözülme ve yozlaşma hız kazandı, legal uygulamalar ortadan kayboldu. Kurum içi idari konularda hukuk tanımaz uygulamalar yanında, birçok yolsuzluk ve ihale kayırımcılığı da gündem oldu, adam kayırma ile doğrudan doğruya yandaş sendika güdümlülüğü nedeniyle oluşan baskıcılık ve çıkar ilişkileri alanen görünür hale geldi ve bunlar yaşanırken, böylesine bir durumda, PTT yöneticileri bundan hiç çekinmeden uygulamalarına ve düzenlemelerine devam ettiler. Koordinasyonsuzluk olağan hale geldi.
Kurum rekor düzeyde zararla karşı karşıya kaldı
Bu başarısızlığın sonucu olarak da, kurum rekor düzeyde zarar ve kayıpla karşı karşıya kaldı. Ülkede yaşanan koronavirüs salgın sürecinde de, normal sürecinde olduğu gibi maalesef PTT sınıfta kaldı. Salgının ilk gününden beri ortak aklı ve bilimi devreye sokmayan PTT, bilim kurumlarıyla, ilgili oda ve kuruluşlarla, hatta en önemlisi böylesine sıkıntılı bir süreçte, sendikalarla bir araya gelmemiş ve ortak çözüm yolu ile salgına karşı mücadele planlama yapamadı. Adeta kulaklarını tıkadı ve bir çözüm üretici olmadı. Çalışanlarına da güven verememiştir. Halbuki birçok Avrupa posta kuruluşu pandemi döneminde, sendikalar ile ortaklaşarak salgına karşı mücadele yolları belirlemişlerdir ki, bir çok Avrupa posta kuruluşunda, bizdeki kadar Covid-19 vaka sayısı yoktur. Krizlerde otonom tek merkezli çözüm yolları sıkıntılara sebebiyet veriyor.
Koronavirüs önlemlerinin azamisi bile alınamadı
Özellikle, İtalya’da, Almanya’da, Danimarka’da ve birçok Avrupa ülkesinde, iş kolumuz olan kurumlar pandemi sürecinde Covid-19 virüsüne karşı ciddi ve kayda değer işyeri önlemleri aldılar. Örneğin Almanya posta kuruluşu (Deutsche Post - DHL) ülkemiz PTT’sinin personel sayısı açısından 13 katı büyüklüğünde olmasına rağmen, pandemi döneminde posta ve kargo gönderileri başta olmak üzere hizmetlerinde kısıtlamaya gitti. Hatta, bunun yanında bazı Asya posta idareleri de ciddi bir dizi önlemler zincirini hayata geçirdiler. Bunları sadece Dünya Posta Birliği (UPU) ile Dünya Küresel Sendikalar Birliği (UNI) arasında yapılan protokol gereği değil, medeniyet anlayışı ve anayasal haklar ve insan hayatına verilen önem gereği ve en önemlisi iş yükünün artması ve pandemide büyük bir risk grubunda bulunulması nedeniyle vicdani olarak da almışlardır. Kâr etme amacı ve işlem sayısının artmasından ziyade, çalışanlarının hayati değerlerine önem verdiler. Oysa, hem de bu dönem, UPU İdari Konsey Dönem Başkanlığı görevinde olan Türkiye PTT kurumu, maalesef protokolde yer alan önlemlerin azamisini bile alamadı.
Sonuç olarak, 81 ilde ülke genelinde yaklaşık 5 bin işyeri bulunan PTT kurumunda, pozitif Covid-19 vakası rekor düzeyde. Karantinaya alınan PTT emekçileri nedeniyle, birçok PTT işyerinde kargolar ve postalar bekliyor. Birçok işyerinde gönderilerin ayırımları dahi yapılamadı. Bazı işyerlerinde 16 gündür işlem yapılamadığı için bekleyen gönderiler mevcut. Karantinadaki yerlere başka yerlerden personel aktarılarak gün kurtarılıyor. Bu durum asırlık bir kurum olan, PTT için çok acı bir durumdur. Birçok yurttaş kargolarını, önemli evraklarını alamadığı için şikayetçi durumdadır. Bu durumun tek sorumlusu ve nedeni, salgının başından beri önlem almayan, çalışanlarının iş güvenliği sorumluluğunu üstlenmeyen ve salgında koordinasyonu profesyonelce almayıp, büyük hatalar yapan PTT yönetimidir. Bu hatalar zinciri öylesine bir yol aldı ki PTT’de, pandemi dönemi gibi çok ciddi hayati bir süreçte, olağan olarak bu dönemde alınmayan önlemleri eleştiren ve sorgulayan bazı PTT emekçileri, PTT tarafından sürgün edildi. Üzülerek belirtmeliyim ki, bu kurumda PTT emekçileri böylesine gayri insani bir uygulamayı da gördüler, hem de salgında.
Kurumda liyakatin esas alınmasını istiyoruz
Şu bilinmeli ki, hiçbir PTT emekçisi ekmek yediği yere, kurumuna ihanet etmez. PTT emekçileri bilinçlidir ve kurumuna sahip çıktığı gibi emeğinin gereği ekonomik ve sosyal haklarına da sahip çıkar. Bizler, kurumumuzun savaşta, barışta, afetlerde, olağanüstü durumlarda kamusal hizmet vermeye devam ettiğini çok iyi biliyoruz. Hiçbir zaman iş yükümüze rağmen işten kaytarmıyoruz, insanca, güvenli işyerlerinde çalışıp, basiretsiz ve liyakatsiz, özel sektör mantalitesi ile hareket ederek kurumu her geçen gün çökerten, kamuoyunda kurumun itibarını yaptıkları uygulamalar ile sarsan, çıkılmaz hale getiren iş bilmez yöneticiler ile çalışmak istemiyoruz. Kurumda liyakatin esas alınmasını istiyoruz.
Asırlık kurumumuz PTT’ye sahip çıkıyoruz. Yurttaşa, müşteri demeyen, halkın ödediği birçok fatura tahsilatından komisyon almayan, halkı dolandırıp, kandıran firmalar ile kargo anlaşmaları yapmayan, kendi çalışanına çeşitli baskı ve cezalar ile ötekeliştirmeyen, her şey bir tarafa PTT’nin bir kamu kurumu olmadığını kabullenmeyen, aksine gördüğümüz hizmetlerin bir nitelikli kamu hizmeti olduğu ve kar amacı güdülmemesi gerektiğini savunan PTT emekçileriyiz biz.
Muktedirlerden, sağlıklı ve güvenli işyerlerinde insan gibi çalışıp, özellikle son dönemde, pandemi sürecinde meşru olan emeğimizin hakkı olan sosyal ve ekonomik değerini, kurumumuza ve kamusal haklarımıza sahip çıkarak sürdürmeye devam edeceğiz.
*KESK MYK Üyesi Haber-Sen Örgütlenme Sekreteri
BirGün / 11.10.20