Bu hafta pazartesi ve salı yazılarımda tartıştığım, dünya ticaretinde yavaşlama, sermaye hareketleri ve ucuz emek rezervi konularını tamamlayacağını düşündüğüm bazı gelişmelere değineceğim.
“Küreselleşme” 1990’larda çok canlı bir tartışma konusuydu. Asya krizinden (1997) sonra giderek gündemden düşmeye başladı. Bu konu, mali kriz (2007) ile birlikte yeniden yoğunlaşarak gündeme geliyor: Bu kez cevap aranan şey, küreselleşmenin getirdikleri değil, küreselleşmenin geleceği ve sonrası. Genelde oluşmaya başlayan kanı da, küreselleşmenin artık en iyimser yaklaşımla durduğu, daha kaygı verici bir yaklaşımla gerilemeye başladığı yolunda.
Sürecin bileşenlerine bakınca...
Küreselleşme sürecinin bileşenlerine bakınca ilk anda üç etken dikkat çekiyor: Malların ve sermayenin dolaşımında yaygınlaşma ve hızlanma, bu yaygınlaşmayı hızlanmayı kolaylaştıran yeni teknolojiler.
Son yıllarda, özellikle mali krizden sonra ticarette ve sermaye hareketlerinde bir duraklama, hatta gerileme, teknolojinin etkilerinin de destekten olumsuza dönme görülüyor. Siyasetin, jeopolitik gelişmelerinin etkileri küreselleşmeyi tehdit etmeye başlıyor.
Pazartesi yazımda, dünya ticaretindeki büyüme hızının 2008’den bu yana gerilediğine işaret etmiştim. Küreselleşmenin ilerlediği 1980’lerden 90’ların sonuna kadar küresel ticaretin büyüme hızı, küresel ekonomik büyüme hızının iki katı düzeyinde, ortalama yüzde 6 civarında gerçekleşiyormuş. Mali krizden bu yana dünya ticaretinin büyüme hızı ortalama yüzde 3’e hatta bu yıl 2.8 ile küresel büyüme hızının altına indiği görülüyor.
Küreselleşme döneminde merkezden çevreye doğru yayılan sermaye hareketleri 2008’e kadar sürekli artarken 2010’dan bu yana sürekli gerileyerek negatif (net çıkış) alanına geçmiş. Bu yıl gelişmekte olan ülkelerden toplam bir trilyon dolar sermaye çıkarak merkeze gitmiş. Kısacası ticarette, sermaye hareketlerinde bir gerileme söz konusu. Teknolojiye bakınca, bir küreselleşmeyi destekleyen bir etkenin, giderek bir tehdit unsuruna dönüşmekte olduğunu görüyoruz.
Küreselleşme açısından en büyük kolaylaştırıcı teknoloji internet ve kablosuz (sonra akıllı) telefonlar oldu. Son yıllarda, toplumsal muhalefetin sosyal medyayı kullanması, WikiLeaks, Snowden gibi stratejik bilgi sızdırma olayları, ülkelerin karşılıklı güvenlik sistemlerini “hack” etme, bilgi çalma çabaları, virüslerle tehdit etmeye başlamaları, suç örgütlerinin, uyuşturucu, silah, seks, insan ticaretinde, pornografi, pedofili malzemesi dolaşımında interneti kullanmaları kaygı yarattı. Devletlerin internet ve iletişim sistemleri üzerinde denetimlerini arttırma, hatta kendileri için korunaklı alanlar oluşturma çabaları küreselleşme sürecinin ortak zemininde bir daralmaya, parçalanmaya yol açmaya başladı.
Küreselleşmeden çok kutuplu dünyaya...
Credit Suisse’in araştırma bölümü geçen ayın sonunda, “Küreselleşme tükeniyor mu?” sorusuna eğilen bir araştırma yayımladı. Araştırma, iki olasılık üzerinde duruyor: (1) Küreselleşme, yerini çok kutuplu dünyaya bırakacak; (2) Küreselleşme 1900’lerin başında olduğu gibi çökecek.
CS araştırmacıları, birinci olasılığın daha yüksek olduğunu düşünüyorlar. Ancak 1980’lerden bu yana küreselleşen mekânın yeniden farklı kutuplara bölünme olasılığı, aynı zamanda, bir türlü aşılamayan bir kriz ortamında, hegemonya alanlarına bölünme anlamına geldiğinden ister istemez akla, “ama bu ikinci olasılığa açılmıyor mu?” sorusunu getiriyor. Kısacası iyimser senaryo bile teorik olarak kötümser bir senaryoya açılıyor. CS araştırması, 1. senaryonun çoktan hayata geçmeye başladığını düşünüyor. İkinciye geçme olasılığına ilişkin ise şu riskleri sıralıyor: Serbest ticaret karşı korumacılıkta artış; piyasalarda parçalanma ve sermaye maliyetinde artış; döviz savaşları; düşük hızlı içe dönük büyüme; borç yükünden, jeopolitikten gelen şoklar; ülkelerin kendi çokuluslu şirketlerine ayrıcalık sunması; savaşlar; liberal demokrasiden uzaklaşma; sığınmacı sorununun baskıları; artan yoksulluk, küreselleşme karşıtı toplumsal hareketlerin güçlenmesi...
Ben bunlara bakarak, birinci senaryonun giderek ikinciye dönüşeceğini düşünmeden edemiyorum.
Cumhuriyet / 08.10.15