Salgının ilk makro-ekonomik bilançosu, TÜİK’in Pazartesi yayımladığı Nisan-Haziran 2020 millî gelir (GSYH) verilerinde ortaya çıkıyor.
Bu bulguları da kullanarak Türkiye ekonomisinin korona-sonrası göstergelerini başka ülkelerle karşılaştıracak; gerekiyorsa sorgulayacak durumdayız.
Bugün başlayalım.
Nisan-Haziran’da ekonomi
Millî gelir istatistikleri üç ayda bir yayımlanır. Korona salgınının Türkiye’deki ekonomik etkilerini GSYH verileri üzerinden inceleyeceksek Ocak-Mart 2020 dönemi erkendir. Nedeni biliniyor: İlk Covid-19 hastası 11 Mart’ta belirlendi; kısıtlamalar ve üretimin bu nedenle daralması ay sonuna doğru başladı.
TÜİK’e göre Ocak-Mart 2020’de Türkiye ekonomisi (bir önceki yıla göre) %4,4 oranında büyümüştü. Bir önceki yılın (2019’un) ilk üç ayında ise, ekonomi dokuz aylık bir krizin tam orta noktasındaydı ve %2,6 oranında küçülmüştü. Bu durum (“baz etkisi”), 2020’nin ilk çeyreğinin millî gelir istatistiklerine (kısmen yapay) bir büyüme ivmesi verdi.
Salgın Batı ekonomilerine Türkiye ile eş-zamanlı sıçradı; Batı kaynaklı dışsal şokun başlangıcı da Mart sonudur. Kısıtlamaların üretime, istihdama, gelirlere yansıması ise 2020’nin Nisan-Mayıs aylarında yoğunlaştı. Saray, Haziran’da “normale dönüş” kararı aldı. Kısıtlamaların hızla gevşemesi, bankaların kredi genişlemesine zorlanması, kredi faizlerinin enflasyon altına çekilmesi ekonomiye “gaz verdi”; canlandırıcı etki yaptı.
Nisan-Haziran 2020 döneminin GSYH verileri, bu etkenlerin bileşkesidir: Dış dünyadan kaynaklanan olumsuz etkiler süregelmektedir. TCMB’nin, kamu bankalarının rezervleri eritilerek dolar fiyatı korunmaya çalışıldı. Nisan-Mayıs’taki kısıtlamalar üretimi sert bir tempoyla küçülttü. Haziran’daki talep pompalaması ise bunları kısmen (ve geçici olarak) telafi etti.
Bu karşıt etkiler sonunda ve TÜİK bulgularına göre, Nisan-Mayıs 2020’de Türkiye ekonomisini %9,9 oranında küçültmüştür. Bir önceki yılın aynı dönemindeki GSYH hareketine de göz atalım: %1,7 oranında küçülme….
Temmuz ve sonrasını yaşamaktayız. Olumsuz dış konjonktür ve ekonominin yapısal dış bağımlılığı son sözü Temmuz sonlarında söyleyecektir: 2018’in döviz çalkantısı, iki yıl sonra yeniden “hortlayacak”¸ dolar 6,85 TL’den 7,35’e sıçrayacaktır. TCMB ortalama fonlama maliyetini yukarı çekmek zorunda kalacak; piyasa faizleri yükselecek; kredilerdeki genişleme ivmesi duracaktır.
GSYH verilerine yansımasını kışa girerken göreceğiz.
Ülkeler-arası bir karşılaştırma
Korona’nın Türkiye’deki ekonomik yansımalarını diğer ülkelerle karşılaştıracaksak, ülkemizi yakından etkileyen büyük Batı ülkelerinin Nisan-Haziran GSYH verileri üzerinde odaklanmak uygundur.
Batı coğrafyasının salgından etkilenme takvimi, Türkiye’ye yakındır. Onlarda da kısıtlamaların millî gelirlere yansıması Nisan-Haziran döneminde yoğunlaştı.
Almanya, Britanya, İtalya, ABD ve Fransa (bu sırayla), Türkiye’nin 2019’da en çok ihracat yaptığı ilk on ülke içinde yer alıyor. Aşağıdaki tablo, bu ülkelerin ve Türkiye’nin 2020 Nisan-Haziran GSYH hareketlerini (% değişim oranı olarak) bir önceki yılla karşılaştırıyor.
Nisan-Haziran 2020 Millî Gelir Değişim Oranları (Bir önceki yıla göre, %)
Almanya
|
Britanya
|
İtalya
|
ABD
|
Fransa
|
Türkiye
|
-11,7
|
-21,7
|
-17,3
|
-9,5
|
-19,0
|
-9,9
|
Kaynak: OECD 26 Ağustos 2020 ve TÜİK.
Görüldüğü gibi salgın sonrasında millî gelirlerde daralma oranları Türkiye ve ABD’de daha sınırlı kalmıştır.
Bu bilgiyi, aynı altı ülkenin 2020’nin ilk üç ayına (Ocak-Mart’a) ait millî gelir verileri ile tamamlayalım: Bu dönemde büyüme gerçekleştiren iki ülke var. Yüzdeler olarak Türkiye +4,4 ve ABD +0,3… Diğer dört ülkede GSYH’nın gerilemesi daha erken başlamıştır: Britanya’da -1,7’den Fransa’da -5,7 arasında sıralanan bir yelpaze içinde…
TÜİK Nisan-Haziran GSYH bulgularını yayımlayınca Hazine ve Maliye Bakanı ekrana çıkmış; yukarıda özetlediğim tablonun bir benzerini göstermiş ve “kötümser tabloların aksine GSYİH oranımız dünya ülkelerine kıyasla iyi bir sonuç verdi” demiş. Üstelik, yakın gelecek için “V-tipi bir büyüme de vaat etmeyi ihmal etmemiş.
Bakan’ın sicili, ekonomik hedeflerinin, öngörülerinin ciddiye alınmasını imkânsız kılıyor. Tablodaki karşılaştırmayla ilgili değerlendirmesini ise sorgulamamız gerekiyor.
İstatistiklerle oynamayın!
Ekonominin yüzde 10’luk bir tempoyla küçülmesini, “Batılılar daha kötü…” gerekçesi ile övünç vesilesi yapan bakana verilecek ilk yanıt, “doğru olsa dahi önemi yok…” olmalı. Nedenine yukarıda değindim: Taşıma su ile değirmeni (ekonomiyi) döndürmenin sınırına Temmuz’da gelindiği için…
Ancak daha da önemlisi var: Saray yönetimi altında resmî istatistiklere güven iyice sarsılmıştır. Kuşkular, bir yıl içinde iki kez başkanı değiştirilen TÜİK’te yoğunlaşıyordu. Mayıs’ta TCMB de açıkça “kervana katıldı”. 2013-2019 döneminin ödemeler dengesi tabloları üzerinde büyük boyutlu bir revizyon gerçekleştirerek…
Bu “operasyon”u, bu köşede eleştirmiştim (“İstatistiklerle Oynamayınız”, 22 Mayıs 2020). Özetleyeyim: TCMB son yedi yılın toplamı olan +44,4 milyar dolarlık “kayıt dışı sermaye girişlerini”, yani net hata ve noksan (NHN) kalemini tümüyle “buharlaştırmıştır”. Nasıl? Topluca “hizmet ihracat” olarak kayda geçirerek… Yedi yılın ödemeler dengesi açığı da aynı miktarda “eritilmiştir”.
Ödemeler dengesi hesaplarında kayıt-dışı sermaye hareketleri (NHN), sistematik olarak fazla veren (Lüksemburg veya Cayman Adaları gibi) ülkeler, “vergi veya kara-para aklama cennetleri” olarak bilinir. Bu tür girişlere aracılık yapan çevrelerin (örneğin bankaların,) işlemlerden aldığı komisyon “hizmet ihracatı”dır; aktarılan fonların toplamı ise, sadece kayıt dışı servet girişidir.
AKP yıllarının Türkiye’si de bu tür (ve herhalde Orta Doğu kaynaklı) servet aktarımları için bir “mekân” oluşturmuş olsa gerektir. TCMB revizyonu öncesinde dolaylı kanıt vardı: Önceki dönemlerde genellikle dengede olan NHN kaleminin 2003-2019 toplamı: Artı 59,1 milyar dolar…
Sorun, ödemeler dengesi tablolarındaki “düzeltme” ile son bulmuyor. Hizmet ihracatının şişirilmesi millî gelir hesaplarına da taşınmalı; GSYH toplamı yukarı çekilmelidir.
TÜİK son üç yıl için bu işlemi yapacağını, TCMB revizyonundan hemen sonra, Mayıs’ta duyurdu. Böylece, gerekli revizyonların “teknik ve istatistiksel bir düzeltme” olmadığını gösterdi. Anlaşılan “son yılların ekonomik göstergelerini iyileştirmeyi” hedefleyen siyasal bir irade söz konusudur.
TÜİK’in son yayımlanan Nisan-Haziran GSYH tabloları bu “düzeltmeyi” içermeye başlamıştır. Bu tablolardaki verileri, bir önceki (Ocak-Mart 2020 dönemine ait) TÜİK istatistikleri ile karşılaştırın: 2017-2019 GSYH toplamının yukarı çekildiğini fark edeceksiniz.
Bu yükseltme hangi kalemlere yedirilmiştir? Hem harcamalar yoluyla GSYH tablolarının ihracat ve ithalat sayılarında; hem de üretim yöntemiyle GSYH tablolarının farklı “hizmet” türlerini içeren son yedi satırında… Dökümü, ayrıntılara bakıldığında belirlenecektir.
“Revizyon” ne işe yaradı?
Yapılan “yapay ayarlama” çok büyük bir toplama ulaşmıyor. Ancak, ekonomiden sorumlu Bakan için küçük sayılar büyük önem taşıyor. Üstelik, kendi dönemini önceki (Ali Babacan’lı) AKP yıllarından da ayrıştırma tutkusundadır. Üç kriz yılı içinde fazlasıyla bunalmıştır.
Şu senaryo akla geliyor: “Batılılar kadar kötü değiliz” diyebilmek için TÜİK yönetimine “tek haneli küçülme oranı hesaplayın” talimatı verilir; onlar da TCMB revizyonundan da esinlenerek uğraşırlar; Nisan-Haziran’da millî gelir değişim yüzdesini ancak -9,91’e indirebilirler. Ekonominin küçülme temposu tek hanede kalır; Bakan da TV kanallarına çıkar…
Bu senaryoya takılınca son GSYH istatistiklerinin ayrıntılarına girmek içimden gelmedi.
Ne yazık ki, Türkiye ekonomisini araştıranlar olarak resmî istatistiklere mahkûmuz. Onları üretemeyiz; ama didiklemeyi, “masum, zorunlu” yanlışları tahrifattan ayrıştırmayı sürdüreceğiz.
Bu nedenle de TÜİK kaynaklı büyüme / küçülme verilerini de daima mercek altında tutacağız. Tespitlerimizi de kamuoyuyla, okurlarınızla mümkün mertebe paylaşacağız.
soL / 04.09.20