Katranlaşmış hevesler için... – Fehim Taştekin

Yeni savaş ve çatışmanın koşulları korona günlerinde de olgunlaşmaya devam ediyor. Hiç de hamaset şerbetiyle hayallere kapılmanın alemi yok! Yaklaşmakta olan savaştır, ölümdür.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 13 Nisan 2020
  • 08:30

Milli Savunma Bakanlığı “birliklerde sosyal hareketliliğin azaltılmasına” karar verince aculler takımı hemen Suriye ve Libya’daki seferberliğe mola verildiğini zannetti.

Lakin karardan bu yana 3 haftanın icraat seyri gösteriyor ki askeri hareketlilik önlemlerden muaf. İhtiras gemisi, dış maceralar, koronayı umursamıyor. Ölenler ‘şehit’ mertebesine yazılır, olay biter.

​​​​CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz mecliste önergeyle soruyor:
– “İlk Covid-19 vakasının açıklandığı 11 Mart 2020’den sonra İdlib’e kaç TSK mensubu sevk edilmiştir?”
– “Askeri varlığımızın artırılma gerekçesi nedir? Askeri varlığımız ne kadardır?”

– “Askeri varlığımızın güvenliği ne şekilde sağlanacaktır?”
– “İdlib’de kaç Covid-19 vakası tespit edilmiştir?”
– “Alınan tedbirler nelerdir?”

Kuşkusuz yanıt alamayacaktır. Türkiye’nin Suriye’den ‘paralı asker’ taşımaya devam ettiği Libya ile ilgili sorulara yanıt alamadığı gibi.

Sorgulanmaktan beri, kendine yarı tanrısallık vehmeden bir akıl iktidar eylemektedir. Asker ölmüş; yeri şehitler tepesidir! Dolacaktır! Dolmalıdır! Bir adamın, bir zümresinin sorgulanamaz hesapları için…
Türkiye halkı kaç askerini Suriye’ye gönderildiğini bilmeyecektir. Tam olarak kaçını yitirdiğini de…

Fakat Suriyeli kaynaklar var, ağızlarını büzemedikleri. Onlar yazıyor.

Sondan geriye birkaç günün seyri;
– 11 Nisan’da Hirbet el Coz tarafından Suriye’ye giren 55 askeri araç İdlib’in batısına konuşlandı.

– 10 Nisan’da 30 araçlık askeri konvoy Kefr Luzin tarafından İdlib’e girip kentin güneyinde İhsim’e konuşlandı.

– 9 Nisan’da Türk ordusu Cisr Şuğur yakınlarında Cennet El Kura köyünde yeni gözlem noktası kurdu.
– 8 Nisan’da onlarca Türk askeri Eriha’dan İdlib’in güneyine sevk edildi.
– 7 Nisan’da Türk ordusu Cisr el Şuğur’a bağlı Bidama’da kontrol noktası oluşturdu.
– 6 Nisan’da Türk ordusu Burnas’ta kontrol noktası kurdu.

Cennet El Kura’daki kontrol noktası Türk ordusunun İdlib’deki 58’inci üslenme alanıydı.

Bu seyir 5 Mart Moskova Mutabakatı’ndan beri devam ediyor. Öncesinde Türkiye destekli milis güçler ve Heyet Tahrir el Şam’la (HTŞ) birlikte TSK’nin Suriye ordusuna karşı koyduğu süreçte zaten binlerce asker sahaya sürülmüştü. 6 bine yakın askeri araç, 10 ile 20 bin arasında asker. Tam rakamı da makamı versin…

***

Yeni süreçle birlikte bir saha denklemi düşleniyor: Türk ordusunun milislerle birlikte M-4’ten Türkiye sınırlarına kadar uzanan bölgelerde kontrolünü artıracak, buna direnen örgütler sindirilecek ya da dönüştürülecek. Daha önemlisi Suriye ordusunun önünde yeni bir bariyer belirecek. Sınır boyunca 30-40-50 km’lik çember. Sınır ötesinde heveslerin dibi yok, şimdi adı ‘güvenli bölge’, bakarsın kündeye gelir tarih, ismi olur ‘mülhak’. Bir rüyadır “topraklara toprak katan lider” olmak! Ne fiyakalı bir künyedir ama!
Yani yeni savaş ve çatışmanın koşulları korona günlerinde de olgunlaşmaya devam ediyor. Hiç de hamaset şerbetiyle hayallere kapılmanın alemi yok! Yaklaşmakta olan savaştır, ölümdür.

***

Bu seferberliğin başkalarının hayatını cehenneme çeviren tarafları var. İnsanların virüsle mücadeleye odaklanmasına izin vermeyen havan topu saldırıları, operasyonlar, nokta atışları devam ediyor.

Afrin’de milis terörü kesilmiyor. Zapturapt altına aldık dedikleri örgütler haraç kesiyor, gasp ediyor, cezalandırıyor, öldürüyor. Say say bitmeyecek örgütler, hepsi de Türkiye’nin himayesi altındalar:
Feylak el Şam, Feylak el Mecd, Liva Rical el Harb, Ahrar el Şarkıyye, Ceyş el Şarkıyye, Ahrar el Şam, Cephet el Şamiyye, Muntasır Billah, Sultan Süleyman, Liva Vakkas, Ceyş el Nukhba, Feylak el Rahman, Ceyş el İslam, Hamza Tümeni…
Üç adımlık bölge için ne çoklar. Bölgenin başına belalar! Afrin’i talan edenler bunlar… Sonsuz suçlar, asla listelenmez sanıyorlar.
2018’de Kürtlerin Afrin’den kaçarken çekildikleri Tel Rıfat’ın köyleri de sıklıkla bombalanıyor. Gerekçe her daim iş gören ‘terör’. Bu kelimeyi görünce susacaksın! Saray buyruğudur…
Yine Halep’in kuzeyinde Şeyh Hilal, Haştar Kampı, Irşadiye, Maranaz, Malikiye de vuruluyor. Ruslarla pazarlığa buralar da dahil. Afrin’den Tel Rıfat’a doğru kontrolü genişletmek istiyorlar.
Ya Fırat’ın doğusu? Orası “terör yuvası” ya hesap soran olmaz. Ama köylerdir bombalanan; Kürtlerindir, Araplarındır, Süryanilerindir.
Hıristiyanların yoğun olduğu Tel Temir’in Arişa, Umm el Keyf, Anik el Hava, Fatsa, Seyda, Umm el Hamra, Kabir Sağir, El Abuş, Rubaiyat, Tel el Vard, El Dardara ve Tel Tavil köyleri…

Tel Ebyad’ın Kizeli, Silip, Harab Sahruç, Kor Hasan, Kubrak, Afdi Köy, Hafiye el Salem, Ahmedi, El Hurriye ve Belûna köyleri…

Ayn İsa’nın Halidiye, Hoşan, Dibis, Mişerfa köyleri…

Türkiye’nin milis güçlerle tuttuğu Ras el Ayn (Serekaniye) ve Tel Ebyad (Girê Spî) arasındaki şeridin altında buralar. Tel Temir, Ras el Ayn’a 38 km mesafede. M-4’ün üzerinde. Arap yoğunluklu Ayn İsa, Tel Ebyad’ın 38 km altında, M-4 yolunun altında.
Bu kadar yer ve örgütün adını niye yazıyorum? Yazıyorum ki vaziyet anlaşılsın, fotoğraf eksik kalmasın.

Buralar sadece 2 Mart-7 Nisan arasında havan toplarıyla defalarca vurulan yerler. İnsanlar kaçıyor, gidenler korkudan dönemiyor, ateşkesi fırsat bilip de dönenler yeniden evlerinden ayrılıyor. Maksat da bu ya; dönmesinler. Yarım kalmış planlar var çünkü: ‘Güvenli’ bölgeler, TOKİ’nin dikeceği konutlar, nasipse Rimelan ve Deyr el Zor’un petrolleri…

Barış Pınarı Harekâtı’nın önüne ABD ve Rusya ile yapılan mutabakatlarla set çekildi ama vurmaya devam ediyorlar. Haliyle çatışma da çıkıyor. Suriye Demokratik Güçleri’nin yanı sıra Tel Temir’de bulunan Süryani Askeri Meclisi ve Habur Koruma Güçleri de karşılık veriyor. Kayıplar yaşanıyor. Suriye ordusu da kayıp veriyor. Türk halkı, bu olayları “4, 6, 10 PKK/YPG’li terörist etkisiz hale getirildi” açıklamalarıyla duyuyor, hak veriyor, öfkesi diniyor, duruluyor!

***

Afrin’de yaşanan, son olmayan son bir vakayla bitireyim: Birkaç gün önce Hamza Tümeni’nin adamları Kefr Zeyt’te bir köylünün evine el koydu. Aileler toplanıp müdahale etti. Evi gasp edenler baktılar olmayacak, çıkmak için bin dolar istediler. El koy, sahibine sat. Yağmala. Ürüne ortak ol. Dükkânları haraca bağla. İnsanları kaçır, fidye iste. Erişemediğini de yak. Çark bu. Ganimetçinin günlüğünde olağan işler.
Ha bunları yazmak hainliktir! Öyle olsun. Yeter ki paşa gönlünüz kasılmasın! Zamandır sığınağımız, sadece anlaşılmak için…

Gazete Duvar / 13.04.20