Türkiye ile İran arasında Irak ve Suriye üzerinden yaşanan gerilim ya da rekabet Karabağ savaşından sonra Kafkasya ayağının da eklenmesiyle iyice kızıştı. Geçen yıl silahlı insansız hava araçları, Koral elektronik harp sistemleri ve askeri taktik destekle Karabağ’da Ermenistan’ın yenilgisini temin eden Türkiye, stratejik kurgusuyla İran’ın keyfini kaçırdı. Azerbaycan’ın işgal altındaki rayonları tekrar ele geçirmesinden sonra İran-Kafkasya ulaşım hatlarında başlayan sorunlar, koridor tartışmaları ve askeri tatbikatların gölgesinde Tahran ve Bakü arasında sert rüzgârlar eserken gerilim Türkiye-İran ilişkilerine de yansıyor.
Her seferinde iki ülke arasında sorunlar nüksettiğinde bir casusluk ya da gizli operasyon hikâyesinin araya girmesi gecikmiyor.
Kafkasya’daki gerilimin orta yerinde Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve polisin Van’da yürüttüğü bir operasyonda İran bağlantılı bir casusluk şebekesinin çökertildiği açıklandı. Anadolu Ajansı’na göre Van'da ikamet eden İranlı eski asker M.A.'yı İran'a kaçırmak üzere gönderilen ikisi İran ajanı sekiz kişi yakalandı. İranlı istihbarat görevlileri M.A.'nın İran'a kaçırılması için 30 bin dolarlık bütçeyle Van'da şebeke oluşturdu. Şebeke M.A.'nın eşi M.E.'ye kaçırma olayına yardım etmesi için 10 bin dolar önerip kabul etmemesi hâlinde İran'da yaşayan ailesine zarar verileceği tehdidinde bulundu. 24 Eylül’de düzenlenen operasyonda yakalanan şebeke üyeleri 4 Ekim'de tutuklandı.
Bu olayın hem gecikmeli olarak hem de “MİT, İran ajan şebekesini çökertti” başlığıyla servis edilmesi siyasi saiklerle Tahran’a yanıt verme amacı güdüldüğü izlenimi veriyor.
Al-Monitor’a değerlendirmelerde bulunan İran uzmanı Arif Keskin, İran’ın İranlı muhaliflere yönelik operasyon yürütmekten çekinmediği, hatta geçmişte kaçırdığı kişilerle ilgili bilgi paylaşarak Türkiye’nin rejimden kaçanlar için güvenli sığınak olmadığı mesajı verdiğini fakat Van’daki olayı pek çok açıdan şüpheli bulduğunu belirtiyor. Keskin eğer sıradan bir insan değilse kaçırılmaya değer bir askerin sınıra çok yakın olan ve İranlıların rahatça ulaşabildiği Van’da saklanması ve eşiyle birlikte yaşamasının anlamsız olduğunu vurguluyor. Keskin epey zaman geçtikten sonra manidar bir zamanlama ile servis edilen olayın kesinlikle Kafkasya’daki gerilimle bağlantılı olduğunu düşünüyor.
2019'da İranlı mühendis Mesut Mevlevi İstanbul’da öldürülmüş, olayla bağlantılı olarak İran’ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda diplomatik pasaport taşıyan bir kişi tutuklanmıştı. 2017’de Gem TV’nin sahibi Said Kerimian İstanbul’da öldürülmüştü.
Türkiye, Ermenistan’dan geri alınan topraklar üzerinde eylül ayında iki kez Azerbaycan’la ikili, bir kez de Pakistan’ın katılımıyla üçlü askeri tatbikat yaptı. Hazar’a kıyıdaş ülkeler arasındaki anlaşma çerçevesinde diğer ülkelerin havzada askeri varlık göstermesinin kabul edilemez olduğunu savunan İran, 1 Ekim’de sınır bölgesinde oldukça tehditkâr bir askeri tatbikat başlattı. İran Dışişleri Bakanı, Azerbaycan’ın kontrolüne geçen topraklara teröristlerin transfer edildiğini ve bölgede İsrail casuslarının aktif hâle geldiğini iddia edip ekledi: “İran Siyonist rejimin sınırlarda varlık göstermesine ve bölgedeki jeopolitik değişime asla müsamaha göstermeyecek.”
“Terörist transferi” ile Türkiye’nin Suriye’den taşıdığı milisler ima ediliyor. Tatbikata paralel olarak 1 Ekim’de Ermenistan Savunma Bakanı Arshak Karapetyan, Erivan’daki İranlı diplomatik misyonla askeri işbirliğini görüşmüş, 4 Ekim’de Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan Tahran’ı ziyaret etmişti.
Suçlamaları reddeden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İran’ın, Cebrayıl, Fuzuli ve Zengilan bölgeleri Ermenistan’ın kontrolündeyken yapmadığı tatbikatı neden şimdi yaptığını sorguladı. Aliyev, İran’ı suçlamalarını ispat etmeye çağırırken İran dini lideri Ali Hamaney'in Bakü’deki temsilcilik ofisini de kapattı.
İran tatbikata İslam peygamberinin Yahudilere karşı Hayber Savaşı’na atfen “Hayber Fatihleri” adını vererek İsrail-Azerbaycan askeri ortaklığını hedef alıp İsrail’in sınır hatlarında olası varlığını kırmızı çizgiye dönüştürse de gösterilen tepkide jeostratejik değişimden kaynaklı kaygılar önemli yer tutuyor.
İran medyası ve düşünce kuruluşlarında geçen yıldan beri Azerbaycan’ın Türkiye, İsrail ve ABD ile gizli ittifak içinde jeostratejik değişimi teşvik ettiği değerlendirmesi yapılıyor.
Jeostratejik değişimle ilgili korkuyu besleyen şey 10 Kasım 2020’deki ateşkes uyarınca Azerbaycan ile Nahçıvan arasında Ermenistan’ın Zengezur bölgesinden bir ulaşım koridoru açılması planı. Bu koridor demiryolu, karayolu ve boru hatlarıyla Türkiye’nin Hazar havzası ve Orta Asya’ya erişimle ilgili stratejik hayallerini köpürtüyor. İran ise koridorla ilgili kayıplarının hesabını yapıyor.
İranlılar bu koridorun İran-Ermenistan kara sınırını kaldıracak bir formülle olmasını ise kırmızı çizgi olarak görüyor. Henüz koridora sıra gelmeden haritadaki fiili değişimle birlikte Goris-Kapan transit yolunun Azerbaycan topraklarından geçen 21 kilometrelik kısmı sorun olmaya başladı. Ermenistan’a geçen İranlı kamyonlara yasadışı olarak Karabağ’a mal taşıdığı gerekçesiyle ağustosta kontrol noktası kuran Azerbaycan araç başına 130 dolar vergi koyup birkaç kamyoncuyu tutuklayarak Tahran’ı kızdırdı.
Keyhan gazetesine göre koridor güvenlik, politik ve ekonomik olarak İran’ın altını oymaya yönelik bir girişim ve Tahran sınır değişimini asla kabul etmeyecek.
Fars News, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’de ve Irak’ta direniş cephesi karşısında kaybettiği prestiji Türk dünyasının lideri olarak yeniden kazanmaya çalıştığı yorumunu yaptı.
Erdoğan koridor için Ermenistan’ı razı etmek, Rusya’nın engelleyici olmamasını sağlamak ve İran’ın kaygılarını gidermek için altılı platform öneriyor. Bu öneri ilk kez 1999’da gündeme gelmişti. Fakat ortaklık önerisinin İranlıları etkilediği söylenemez.
Arif Keskin “Türkiye’nin altılı platform önerisiyle İran’ı ikna etmesi mümkün değil. Koridorun İran açısından onlarca kötü sonuçları olacak. En başta İran’ı enerji koridoru olmaktan çıkartıyor” diyor.
Bu arada gerilim 8 Ekim’de Ankara’da Türkiye ve İran Dışişleri Bakan Yardımcıları Sedat Önal ile Ali Bageri Keni arasında masaya yatırıldı fakat sonuçla ilgili bilgi paylaşılmadı.
İran’ı işbirliğine zorlayacak en önemli gelişme, Türkiye’nin Ermenistan’la ilişkileri normalleştirme adımı olabilirdi ama olasılık hâlâ çok uzakta.
Türkiye ve Azerbaycan arasında 2010’da imzalanan savunma işbirliği anlaşmasının Karabağ savaşına kadar sahaya bu şekilde yansıyabileceği umulmuyordu. Bu durum İran’daki “ulusal güvenlik” hassasiyetini depreştiriyor. Kafkasya’da jeopolitik güç mücadelesinin askerileşmesinde Türkiye’nin artan rolü, Azerbaycan’ın İran’a karşı diklenmesini de kolaylaştırıyor.
Arif Keskin’in izlenimlerine göre Azerbaycan şimdiye kadar İranlı muhaliflere nefes aldırmamak dâhil Tahran’ın kaygılarına karşılık gelen önlemler alıyordu. Artık tehditkâr bir tatbikattan sonra İran’ı düşman olarak gören eski Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey döneminin siyasal iklimine geri dönüldü. Bu bakımdan İran’ın vermeye çalıştığı mesaj tersi bir eğilime yol açtı. Bakü geri adım atmak yerine hem Türkiye hem de İsrail’le askeri ilişkilerini genişletebilir.
Kafkasya’da durum buyken İran-Türkiye rekabetinin Irak ayağında da yeni bir kızışma bekleniyor. İran’ı dengelemek için Sünni Arap ve Şii-Sünni fark etmeksizin Türkmen kartını kullanan Türkiye’nin nüfuz kabiliyeti İslam Devleti’nin palazlanıp çöktüğü süreçte önemli ölçüde zarar gördü. Buna karşın Tahran hem Sünni Araplar hem de Türkmenlerin Şii kanatlarıyla ilişkilerini ilerletti. Irak’ta 10 Ekim’deki seçimlerden sonra oluşan yeni siyasal tablo Türkiye’ye manevra alanı açacak değişimler içerirken İran’ın işini zorlaştırıyor. Sünnilerin mecliste ikinci büyük bloku oluşturması, Türkmenlerin ortak bir güç olarak meclise girmesi ve Haşd el Şaabi ile bağlantılı Fetih İttifakı’nın hezimeti Ankara’yı memnun eden sonuçlar.
Fakat bu tablonun Türkiye’nin nüfuz kabiliyetini otomatik olarak tamir ettiği sonucunu çıkarmak da yanıltıcı olabilir. Sünni blokun Takaddum Partisi lideri Muhammed el Halbusi ile Azm İttifakı lideri Hamis el Hançer arasında bölünmüş olması, her iki liderin Tahran’la iyi geçinme çabası, Sünnilerin koalisyon için Şii partilerle işbirliği zorunluluğu, Sünni liderlerin rekabet içinde Körfez ülkeleriyle bağları, sahadaki Türk askeri varlığına ve dışarıdan müdahalelere karşı artan reaksiyon Ankara’ya daha sofistike yaklaşması gerektiğini vaaz ediyor. Erdoğan seçim sathı mailinde ilk hatayı Halbusi ve Hançer’i birleştirmek için kredisini ortaya koyarak yaptı. 4 Ekim’de iki liderle ayrı yarı görüştü ama üçlü olarak birlik fotoğraf bile veremedi. Normalde Sünniler arası ilişkilere müdahaleler istihbarat düzeyinde ele alınıyor. Seçimin galibi Sadr hareketinin de Ankara’nın müdahaleci çizgisinden rahatsız olduğu biliniyor. Irak’taki mezhepsel rekabetten Türkiye zarar gördü. Kafkasya’daki rekabet de stratejik hedefleri baltalayabilir.
Al-Monitor / 18.10.21