İnsanlığa karşı suç işlediler!

İnsanlığa karşı yapılmış bu katliamın hesabı ancak din, mezhep, etnik köken ayrımı yapmadan işçi ve emekçilerin ortak mücadelesiyle sorulabilir.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 02 Temmuz 2024
  • 14:00

Bundan 31 yıl önce, 2 Temmuz 1993’te, Sivas’ta Türkiye’nin en vahşi katliamlarından biri yaşandı. Pir Sultan Abdal Şenliği için Sivas’ta bulunan 33 aydın (iki otel görevlisi ile birlikte) Madımak Oteli’nde yakılarak katledildi. Sivas’ın Banaz köyünde her yıl gerçekleşen Pir Sultan Abdal Şenliği’nin o yıl Sivas’ın merkezinde bir kültür merkezinde yapılmasına karar verilmişti. Pek çok aydın, sanatçı ve yazar etkinliklere katılmak için Sivas’a gelmişti. Etkinlik hazırlıkları sürerken, aynı anda katliamın hazırlığı da yapılıyordu.

Yerel gazetelerde Aziz Nesin şahsında şenliklere katılanların dini değerlere hakaret ettiklerine dair yalan haberler yayınlandı. O dönemin Refah Parti’li belediye başkanı (bugünün Saadet Partisi genel başkanı) Temel Karamollaoğlu’nun aynı tarihlerde planladığı “hicret koşusu” için çevre illerden gelen gerici güruhlar okul ve yurtlara yerleştirildi. Bizzat emniyetin fotokopi makinesinden çoğaltılan bildirilerle yöre halkı aydınlara karşı kışkırtıldı. Belediye tarafından yol bakım çalışması gerekçesiyle otelin olduğu sokağa taşlar yığıldı. Cuma namazında yapılan kışkırtmanın ardından kitle Madımak Oteli’ne yönlendirildi.

Kolluk güçleri oteldeki aydınlara dönük taşlı saldırıya, çevredeki araçların ve otelin ateşe verilmesine hiçbir müdahalede bulunmadı. Çevre il ve ilçelerden aydınları desteklemek için gelen halkı ise engelledi. Katliam saatler boyu televizyon ekranlarından verilirken, devlet tüm kurumlarıyla insanların diri diri yakılmasını ve dumandan boğulmasını sadece izledi. 

Sivas Katliamı bir grup kendini bilmez şahsın gerçekleştirdiği adli bir vaka değil organize bir katliamdı. Tüm olgular, katliamın merkezinde devlet güçlerinin olduğunu, bizzat bu güçler tarafından planlandığını ve adım adım örgütlendiğini gösteriyor. Kaldı ki sermaye devletinin temsilcileri bizzat katliamın arkasında durdular, tetikçileri sahiplendiler. Dönemin başbakanı Tansu Çiller “çok şükür, otelin dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” derken, dönemin İçişleri bakanı Aziz Nesin’i suçladı. Belediye başkanı Temel Karamollaoğlu ise otelde yaşamını yitirenleri kastederek “ruhlarına el fatiha diyelim” diyerek katliama alkış tuttu.

Katliam, yargı süreciyle devam etti!

35 kişinin yaşamını yitirdiği, onlarca kişinin yaralandığı saldırıya binlerce kişi dahil olmasına rağmen sadece 124 kişi hakkında dava açıldı. Büyük çoğunluğu ilk duruşmalarda tahliye edildi. 33 sanık hakkında verilen idam cezası, yasadaki değişikliğin ardından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrildi. Madımak katliamı, organize bir katliam ve insanlık suçu sayılmayarak dosya kapatılmaya çalışıldı. Bazı “firari sanıklara” hiç ulaşılamadı. Hatta dönemin en önemli sanıklarından belediye meclis üyesi Cafer Erçakmak öldüğünde Sivas’taki evindeydi. Yine aranan kişilerden birinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalıştığı ortaya çıktı. Ayrıca hiçbir kamu görevlisi hakkında dava açılmadı. Hapisteki sanıklardan biri Tayyip Erdoğan tarafından “affedildi.” 14 Eylül 2023’e gelindiğinde, mahkeme 30 yıllık zaman aşımını aştığı gerekçesiyle davanın düşürülmesine karar verdi. Katliamın gerçek failleri koltuklarında oturmaya devam ederken, tetikçileri ise korunup kollandılar, göstermelik de olsa yargılanmaktan kurtarıldılar.

Sermaye düzeninin tarihi katliamlar tarihidir!

Sivas Katliamı ezilenlere, ilericilere ve devrimcilere dönük gerçekleşen ilk katliam değildi, son da olmadı. Öncesinde Maraş, Çorum, ‘77 1 Mayıs’ı katliamlarına, sonrasında hapishane katliamları, Suruç, 10 Ekim Ankara Gar katliamı ve daha niceleri eklendi.

Katliamlar ve provakasyonlar sermaye düzeninin mayasında var. Sömürü düzeninin sahipleri iktidarlarını sürdürmek, işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin mücadelesinin önünü kesmek için daima baskı ve şiddete başvurdular. İhtiyaca göre devlet destekli çeteleri kullanmaktan geri durmadılar. Yanısıra Çorum’da, Maraş’ta ve Sivas’ta olduğu gibi, sınıfsal ayrımların üstünü örtmek, ezilenlerin birleşmesini engellemek için dinsel, etnik, mezhepsel ayrımları körüklediler. Bu kirli silahı hâlâ da etkili bir şekilde kullanmaya devam ediyorlar.

İnsanlığa karşı yapılmış bu katliamın hesabı ancak din, mezhep, etnik köken ayrımı yapmadan işçi ve emekçilerin ortak mücadelesiyle sorulabilir.

Sivas Katliamı’nda yitirdiğimiz bu ülkenin değerli aydın, yazar ve sanatçılarını bir kez daha saygıyla anıyoruz.

Emeğin Kurtuluşu’nun 35. sayısından alınmıştır…