Mart 2019’da dünya ekonomisinin “yükselen piyasalar” diye adlandırılan bölümünde iki ülke kriz içindedir: Arjantin ve Türkiye… İkisi de 2018’in ilk yarısında krize sürüklendi. İkisi de krize karşı neo-liberal reçeteleri (bazı farklarla) uygulamaya başladı.
Bugün Arjantin’in “kriz serencamı” üzerinde duracağım. Türkiye ile bazı benzerlik ve ayrılıklara da değinerek…
Arjantin IMF’ye gidiyor,
Arjantin hızla (Mayıs’ta) IMF’ye gitti. 20 Haziran’da 50 milyar dolarlık bir stand-by anlaşması yaptı. Ekim’de kredi anlaşması 56 milyar dolara çıkarıldı.
IMF ile stand-by anlaşmalarında program takvimi izlenir; hedefler gerçekleştikçe kredi dilimleri peyderpey serbest bırakılır.
2018 sonuna kadar IMF kredilerinin 20 milyar dolarlık bölümü Arjantin’e ödendi. 17 Mart 2019’da IMF “denetçileri”, program uygulanmasına ilişkin olumlu bir rapor hazırladı; 11 milyar dolarlık bir kredi diliminin daha serbest bırakılmasını önerdi. IMF Yönetim Kurulu’nun bu ay içinde onaylaması bekleniyor.
Türkiye’de IMF’siz IMF programı
Türkiye’de Cumhurbaşkanı IMF’ye gitmeyi reddetti; ama, Arjantin’den üç ay sonra IMF’nin Nisan 2018 tarihli Türkiye Raporu’nda yer alan önerilerin çoğu kabul edildi. Bunlar, yapısal uyum, kamu maliyesinde kemer sıkma hedefleri ve parasal daralmadan oluşuyordu.
İlk ikisi, Yeni Ekonomi Politikası (YEP) ve 2019-2021 Orta Vadeli Program belgeleri ile Eylül’de yürürlüğe girdi; 2019 bütçesine de taşındı. İkincisi de TCMB’nin politika faizini Eylül’de yüzde 24’e çıkarması ile gerçekleşti.
Böylece Türkiye’de IMF’siz bir IMF programıyürürlüktedir. Bir kredi anlaşmasına bağlı olmadığı için doğrudan bir dış denetim söz konusu değildir. “Dolaylı bir gözetim”, uluslararası derecelendirme kuruluşları ve finans çevreleri tarafından fiilen üstlenilmiştir.
Bu “gözetmenler”, TCMB’nin politika faizini düşürmemesine önem veriyor. Kamu maliyesinde Ocak-Mart’ta OYP hedeflerinin zorlanması, seçim ortamına özgü “geçici bir sapma” olarak görülüyor. Seçim sonrasına bakışı, Batılı bir fon yöneticisi temsil ediyor: “Hükümetin, büyümeyi kamçılamak için malî gevşeme eğilimine geçip geçmeyeceğini yatırımcılar olarak yakından izleyeceğiz.” (Financial Times, 19 Mart 2019).
2018’de Türkiye, Arjantin gibi 20 milyar dolarlık bir IMF kaynağından yoksun kaldı; ama, 21,2 milyarlık kayıt-dışı döviz girişinden yararlandı. Biri IMF’den, diğeri “esrarengiz”, bu iki istisnaî akımı karşılaştırmak istiyorsanız, Arjantin ekonomisinin Türkiye’nin üçte ikisi büyüklüğünde olduğunu dikkate alınız.
Arjantin: IMF’nin yanlış teşhisi…
Türkiye’deki “IMF tutkunu” çevrelerin, Arjantin’deki IMF programının hedeflerini, revizyonlarını, sonuçlarını izlemesi iyi olur. Belki, tutkunluklarını gözden geçirirler.
Arjantin programında iki ciddi “arıza” var: Yanlış teşhis ve tutturulamayan hedefler…
IMF, çevre ekonomilerindeki finansal krizlere karşı sürekli “yanlış teşhis” koydu; tedavi reçeteleri de zarar verdi. 1998-2002’de Doğu Asya’da başlayıp tüm Güney coğrafyasına yayılan krizler ve 2011 sonrasındaki Yunanistan bunalımı örneklerdir.
Bugünkü Arjantin krizinde de teşhis/tedavi hataları depreşmiştir: Ödemeler dengesinden türeyen bir krizi, iç talebi (özellikle kamu bütçesini) kısarak tedavi reçetesi… Bu tedavinin yükü, öncelikle halk sınıflarına yansır.
Sadece “iyi niyetli bir hekim hatası” söz konusu değildir. Zira, ödemeler dengesi kökenli bir krizde, “reçete” de hastalığın kaynağını hedeflemelidir: Sermaye kaçışlarını, cari işlem açıklarını frenleyen “ulusal” müdahaleler… Böyle bir “reçete”, tedavinin maliyetinin bir bölümünü “dış dünyaya” yansıtır. Krizi oluşturan koşullardan nemalanan dış sermaye çevreleri, zararlarını sineye çekmek zorunda bırakılır…
Bugünkü Arjantin krizi de 2015 sonunda finans kapital ve yerli burjuvazinin ittifakı sonunda Başkan seçilen Mauricio Macri’nin neo-liberal fanatizminin ürünüdür. Peronist iktidarın sermaye hareketleri üzerindeki denetimi, döviz kurunun istikrarlı seyrine imkân veriyordu. Bu kısıtlamaları tümüyle kaldıran Macri, iki yıl içinde dış borçları denetlenemez boyutlara tırmandırdı; ulusal para yüzde 20 oranında değer yitirdi. 2018’in ilk yarısında peso’dan dolara; Arjantin’den dış dünyaya fon akımları hızlanınca kriz patlak verdi.
2014-2015’te Arjantin Merkez Bankası’nın başkanlığını yapmış olan Alejandro Vanoli’ye göre IMF 2018’de, yirmi yıl önceki Arjantin krizinde uygulattığı hataları tekrarlıyor. Ödemeler dengesinden kaynaklanan sorunların bütçe fazlası yaratarak tedavisi, IMF’nin iç denetimini üstlenen “teftiş kurulu” tarafından 2004’te de açıkça eleştirilmişti. Vanoli 2018 IMF programı için, “sermaye kaçışının IMF tarafından finansmanı” tespitini yapıyor ve bu durumun IMF ana-sözleşmesini dahi ihlal ettiğini vurguluyor. Bunun yerine, “spekülatif sermayenin serbestçe giriş-çıkışına ve sermaye kaçışlarına son verecek önlemler alınmalıydı” (IDEAS, 23 Temmuz 2018).
Tutturulamayan hedefler; ağırlaşan sonuçlar…
2018 ve 2019’da IMF’nin Arjantin programının hedefleri ve uzmanlarının öngörüleri sürekli olarak revizyondan geçmiştir; zira, sonuçlar ilk hedeflere göre daima “daha bozuk” çıkmıştır. En güncel örnekle başlayayım:
27 Ocak 2019 tarihli Financial Times’ta bir haber başlığı: “IMF, Arjantin ekonomisinde olumlu işaretler görüyor.”Haber metninde IMF’nin Latin Amerika Bölüm Başkanı, “olumlu” işaretleri açıklıyor: “Ekim’den bu yana düşme eğilimi gösteren enflasyon, çok yüksek faiz oranlarının giderek indirilmesini sağlayacaktır.”
Bu “iyimser” olgu ve beklentiler iki hafta içinde geçersizleşti: “Arjantin’de 2018 tüketici fiyatlarının yüzde 47,6’ya sıçradığı belirlendi. Bu ortalama, son otuz yılın rekorudur.” (Financial Times, 14 Şubat 2019).
Enflasyonun sıçramasını faizler izleyecektir: “Merkez Bankası kısa vadeli faizlerini yüzde 59’a çıkardı. Bu, Ocak başından bu yana en yüksek orandır.” (Reuters, 8 Mart 2019).
Görülüyor ki IMF’nin hedef ve öngörüleri 2019’da şaşmıştır. Programın ilk altı ayını içeren 2018’de hedefler korunabilmiş mi?
Center for Economic and Policy Research, “Arjantin’in IMF ile Anlaşması: ‘Kemer Sıkıcı Genişleme’ Sonuç Verecek mi?”başlıklı, Mark Weisbrot ve Lara Merling imzalı bir rapor (Aralık 2018) yayımladı.
Rapor’un başlığı, IMF’nin yakın geçmişte Avro Bölgesi krizinde bir kez daha iflas etmiş olan tezini sorguluyor: Kamu maliyesinde daralma, ekonominin büyümesine yol açar[mış]!
Weisbrot ve Merling açıklıyor ki, IMF programı üç yılda (2018-2020’de) kamu maliyesinde GSYH’nın yüzde 3,7’sine ulaşan bir kemer sıkma hedeflemiştir. Salt bu bütçe hedefi, çok ılımlı (1,3’lük) bir çoğaltan etkisi ile ekonomiyi yüzde 4,8 oranında aşağı çekecektir. (Türkiye’de ise YEP, sadece 2019 için IMF önerilerini benimsemekte ve bir yılda kamu maliyesinde millî gelirin yüzde 1,7’sine ulaşan “kemer sıkma” hedeflemiştir. YEP’in 2020-2021 sayıları ciddiye alınamaz.)
Programın tüm diğer öğeleri, Arjantin ekonomisini ayrıca küçültmektedir. IMF de durumun farkına varmıştır ve programın Haziran’da belirlenen hedef ve öngörülerinin tümünü Ekim’de olumsuz doğrultuda revizyondan geçirmiştir.
Haziran-Ekim arasında 2018 için büyüme öngörüleri nasıl değiştirildi? Yüzdeler olarak: +0,4 → -2,8. 2018’de Türkiye ekonomisinin küçülmesinin Arjantin gibi tüm yılı kapsamadığını; son üç ayda gözlendiğini hatırlatalım.
IMF 2019 millî gelir öngörüsünü de (% değişim olarak) sert bir revizyonla büyümeden küçülmeye dönüştürüyor: +1,5 → -1,7. Sonraki veriler, bu öngörünün dahi iyimser olduğunu gösteriyor. Ocak 2019’da Arjantin’de sanayinin 12 ay öncesine göre %10,7, inşaatın ise %15,7 gerilediği haberleştirildi (Financial Times, 12 Mart). Bu oranlar, bu iki sektörün Türkiye’deki küçülme tempolarına yakındır.
IMF’nin Haziran-Ekim ayları içinde Arjantin’in 2018 enflasyon öngörüsünde yaptığı revizyona da göz atalım: %27,0 → %43,8. Bu revizyondan sonra hesaplanan 2018 ortalama enflasyonunun %47,6 olduğuna yukarıda işaret etmiştim. IMF’nin Ekim’deki öngörüsü de iki ay sonra 3,8 puan aşılmıştır.
Arjantin Merkez Bankası için IMF’nin 2018 politika faizi öngörüsü de Haziran’dan Ekim’e tutturulamadı: %37,2 → %69,6. Arjantin’de politika faizi ile enflasyon arasındaki makasın Türkiye’deki kabaca 4 puanlık farka göre çok daha açık olduğuna dikkat çekelim. IMF’nin Arjantin programı, bizim “IMF’siz IMF programı”na göre daha insafsızdır.
Arjantin-Türkiye: Önemli bir fark
Paul Krugman 11 Ağustos 2018’de New York Times’ta yayımlanan bir yazısında, Arjantin ve Türkiye’nin bugünkü krizlerinin gelişimini “ölümcül bir girdaba” benzetmişti: Dış borç, ekonomiyi ölümcül bir girdaba mahkûm eder: Güven kaybı paranın değerini düşürür; dövizli borçların ödenmesi daha da güçleşir; dış borç/GSYH oranı fırlar; güven daha da zedelenir ve böylece devam eder…
Arjantin ve Türkiye krizlerinin gelişiminde önemli bir fark ortaya çıkıyor: Arjantin “ölümcül girdaba” sürüklenmiştir; ana nedeni döviz kuru ile bağlantılı kısır döngüdür: Pahalılaşan döviz → döviz borçlusu şirketlerin iflası → daralan ekonomi → dış borç/GSYH oranının artması → güven kaybı → daha da pahalılaşan döviz…
Türkiye’de ise döviz krizi Eylül’de son buldu; reel ekonominin sert bunalımı ise aynı tarihte başladı. Nedenlerini önceki yazılarımda açıkladım. Sonuç, finansal sistemi de içeren “ölümcül girdap” yerine; üretim, istihdam, gelir düzeylerini küçülten bir bunalımdır.
Arjantin’in IMF programı, Türkiye’deki IMF’siz IMF programına göre daha katı kemer sıkma hedefleri içeriyor. Programın denetlenmesi içinde öngörüler sürekli yanlış çıkıyor; hedefler ağırlaştırılıyor ve finansal kriz “ölümcül girdap” içinde sürüyor.
Türkiye’de ise ekonomik “gidişat”, döviz krizi frenlendiği ve program biraz daha “insaflı” olduğu için “şimdilik” o kadar kötü seyretmemektedir. Ne var ki, dış borçların döndürülmesinde bir tıkanma patlak verirse, Türkiye de “ölümcül girdaba” sürüklenebilir.
Bu tür krizlerde IMF reçeteleri ise (hangi çerçeve içinde olursa olsun), çare değildir.
soL / 22.03.19