Moskova Mutabakatı çerçevesinde Suriye’nin İdlib vilayetinden geçen M-4 otoyolunun açılmasına dönük Türk-Rus ortak devriyesine karşı çıkan gruplarla gerilim yeni bir aşamaya geçti.
19 Mart’ta iki Türk askerinin öldüğü saldırıdan sonra yolu açmak için biraz daha kararlılık gösteren Türk güçleri, 26 Nisan’da Neyrab’a 1 kilometre mesafede yer alan Kerame köyü civarında yolu kapatan barikatları kaldırmak isteyince direnişle karşılaştı. Türk askerleri göz yaşartıcı gaz sıkarak kalabalığı dağıtmaya çalışırken eylemciler de taşla karşılık verdi. Türk askerinin ateş açması sonucu ölenler ve yaralananlar oldu. Buna misilleme olarak Neyrab’daki Türk askeri noktasına havanlarla saldırı düzenlendi, bazı askerler yaralandı. Türk ordusu da Bayraktar tipi insansız hava aracıyla Heyet Tahrir El Şam’a (HTŞ) ait iki askeri nokta ve seyir halindeki bir aracı vurdu. HTŞ de iki kayıp verdi.
Moskova Mutabakatı’na göre Türk ve Rus güçleri İdlib’in doğusundaki Tarnaba’dan Lazkiye kırsalındaki Ayn El Hur’a kadar devriye turu atacaktı. 15 Mart’tan bu yana beş devriye denemesi başarısız oldu.
Son olayların ardından Türk askeri ve istihbarat yetkilileri, gerilimi düşürmek ve güzellikle yolun açılmasını sağlamak için HTŞ ile görüştü. El Mustema kampındaki görüşmede, HTŞ heyetine, bu tür girişimlerin rejime hizmet edeceği, gerginliğin sürmesinin muhalif grupların bölgede toprak kaybetme riskini doğuracağı mesajı verildi. Türk ordusu olası saldırılara karşı askeri gözlem noktalarını takviyelerle güçlendirirken gerilimin halka yansımasını önlemek için havadan Türkçe ve Arapça bildiriler attı. Bildiride “Amacımız İdlib’i hedef alacak saldırıları engellemek, sivillerin evlerine dönmesini sağlamak, M4/M5 yollarını kullanıma açarak ekonomik hayatı yeniden canlandırmaktır. Kardeşi kardeşe kırdırmak isteyenlerin yalanlarına inanmayın” denildi.
HTŞ nisan ayı içinde Serakıp, Etarib, Maaret El Na’san ve Miznaz taraflarından Şam’ın kontrolündeki bölgelere ticari geçişler açabileceğini belirterek Türkiye ile işbirliğine meyilli olduğu görüntüsü verdi. Fakat bu adımın M-4’ün açılmasıyla doğrudan ilgisi olmadığı gibi HTŞ yoldaki direnişten de çekilmiş değil. Örgütün ajansı İBA, M-4’teki direnişi “Onur Protestoları” olarak sunuyor.
Türkiye ile ortak hareket eden örgütler ise HTŞ’yi Moskova Mutabakatı’nı sabote etmekle eleştiriyor. Mesela Suriye Milli Ordusu’nun liderlerinden Mustafa Sicari attığı bir tweet dizisinde çatışmadan HTŞ lideri Ebu Muhammed El Colani’yi sorumlu tutarak Türkiye’nin “milyonlarca sivili kurtarmak ve Colani’nin askeri hegemonyası yüzünden İdlib çevresinde daha fazla toprak kaybı yaşamamak” için çabaladığını savundu.
Buna karşın kimi muhalifler de HTŞ’yi ikili oynamak, yolu açılmasına izin vermek ve devrime ihanet etmekle suçluyor. Hayli karmaşık bir durum.
İçerdeki kavga, alandaki örgütlerin “kurtarılmış” bölgelerdeki kontrolü kaybetme korkusunun yanı sıra ekonomik açıdan statükonun değişmesiyle de ilgili. Rus-Türk ortaklığının şekillendiği Astana sürecinden beri doğu Halep, doğu Guta, Kuneytra, Dera gibi cephelerin silahlı muhaliflerin yenilgisiyle kapandığına dikkat çekenler M-4 otoyolunun açılmasının Suriye ordusunun kontrol alanlarını genişletmeye dönük Rus stratejisinin yeni bir aşaması olacağına inanıyor. Silahlı muhalefetin M-5’in ardından M-4’ü kaybetmesi hem askeri hem ekonomik olarak güç dengelerini değiştiriyor. Meselenin ekonomik boyutuyla ilgili tartışmalar ise biraz gölgede kalıyor.
HTŞ’ye bağlı Kurtuluş Hükümeti’nin gümrük sorumlusuna göre İdlib'e üç yıl öncesine kadar giren malların yüzde 65’i rejimin kontrolündeki bölgelerden, yüzde 35’i Türkiye’den geliyordu. Yeni düzenlemelerle birlikte malların yüzde 95’i Türkiye, yüzde 5’i Suriye yönetiminin kontrolündeki bölgelerden geliyor. Buna karşın İdlib’de üretilen ürünlerin dışarıya satışı konusunda Türkiye kapısı işlemiyor. Burada tarımsal ürünler başta olmak üzere üretilen mallar İdlib’in kendi ihtiyacından fazla. Ancak bunların sadece yüzde 10’unu Türkiye’ye satabiliyor. Ticari geçişler açılırsa İdlib’de üretilen ürünler diğer bölgelere taşınacak, böylece ekonomi canlanacak ve dış yardımlara bağımlılık azalacak. Aksi halde özellikle tarımsal üretim düşecek. Bu yüzden tüccarlar ve üreticiler ticari geçişlerin açılmasında ısrar ediyor.
Buna karşı çıkanlar ise başta tahıl olmak üzere bölgede yetişen ürünlerin rejim bölgelerine gideceğini, bunun fiyatları artıracağını belirtiyor. Fakat HTŞ ticari geçişlerle ilgili tartışmayı M-4’ün açılması meselesinden uzak tutmaya çalışırken olumsuz bir durum karşısında gerektiğinde kapatabileceğini belirtiyor. Bu tartışma şunu gösteriyor: En önemli gelir kaynağı M-4’ün kontrolünü eninde sonunda kaybedeceğini gören HTŞ, İdlib’in kasabalarına açılan güzergâhlarda şimdiden fiili “gümrük noktası” kurup gelir kapılarını garantilemeye çalışıyor.
Yoldaki direniş, Türkiye’nin güdümünde bir saha düzenlemesinin silahlı grupların kaderini nasıl tayin edeceğine dair öngörülerle de bağlantılı. Türkiye’nin niyeti, birbirine rakip örgütleri tek bir ordu olarak organize edip M-4 otoyolunu Suriye ordusunun önünde yeni bir bariyere dönüştürmek. Bu plan İdlib’e hükmeden HTŞ’nin de kendini tasfiye edip bu güce katılmasını gerektiriyor.
M-4 açıldıktan sonra yolun kuzeyinde oluşturulacak altı kilometrelik güvenlik şeridi Türk ordusunun kontrolünde olacak. Yolun güneyindeki şeritle Rus güçleri ilgilenecek. Bu yapılanma HTŞ açısından sahada ciddi bir gerileme demektir. HTŞ, bir taraftan Türkiye ile karşı karşıya gelmekten çekinirken diğer taraftan Türk ordusunun kontrolü altına girme ya da Suriye Milli Ordusu’nun bölgeye gelmesi gibi seçeneklere direniyor. HTŞ ayrıca bu tür bir tavizin örgütü böleceği ve bir aşama sonra sahada kontrolü tamamen yitirmesine yol açacağı endişesini taşıyor.
2018’de Türkiye’ye taviz verdiği gerekçesiyle HTŞ’den ayrılanlar Hurras El Din çatısı altında buluşmuştu. Son süreçte HTŞ’den önemli bazı kopmalar yaşandı. Maslahatçılar ile radikaller arasındaki çatlak büyüyebilir. Türk ordusunun güdümündeki Suriye Milli Ordusu da yolun açılmasını HTŞ’nin sahadan silinmesi yönünde bir fırsat olarak görüyor.
Bu restleşmenin Türkiye açısından da açmazları var. Cihatçı cepheyi temizleme işi çatışmacı bir yolla Türkiye’nin başına kalırsa Türk ordusunun kontrol ettiği bölgelerde güvenliği sağlaması daha da riskli hâle gelebilir. En sonunda dokuz yıldır desteklenen ya da göz yumulan örgütlerin bumerang etkisiyle dönüp Türkiye’yi vurması senaryosu da gerçeğe dönüşebilir. Bu yüzden Ankara bir taraftan zoru gösterip diğer taraftan ikna kapasitesini sonuna kadar kullanmaya çalışıyor.
AL-MONITOR / 01.05.20