Eğitim, ülkenin en dertli alanlarından birisi. Anne-babalar, çocuklar, gençler, öğretmenlerin her birinin cephesinden tam anlamıyla bir sorunlar yumağı ve çıkmazlarla dolu bir labirent. Ekonomi ve kalkınma penceresinden de aynı durum geçerli.
COVID-19 salgını eğitim sistemindeki bu sorunlar yumağını daha da büyüttü. Yeni öğretim yılında ilk ve orta öğretimde yüz yüze eğitim kısmi olarak başladı. Üniversitelerin ise hemen hemen tamamı uzaktan eğitime devam edecek.
Salgın koşullarında yüz yüze eğitimin sağlık koşullarına uygun teknik sorunlarının ne kadar çözülebileceği her öğrencinin ve ailenin kafasındaki en büyük soru. Son açıklanan Yeni Ekonomi Programı’na göre “eğitim kurumlarında hijyen koşullarının iyileştirilmesi” projesini tamamlama tarihinin bile Eylül 2021’e, yani gelecek yıla bırakılmış olması haklı olarak kaygıları artırıyor.
Ancak eğitimin ana ağırlığı uzaktan eğitim şeklinde yürüyeceği açık. Okulun yerini televizyon ve internet alacak. Eğitim Bakanlığı’nın televizyon programlarına baktığımızda uzaktan eğitimdeki ağırlığın da internette olacağı görülüyor. Bu koşullarda birden fazla çocuğu olan ailelerde televizyon sayısı bile yetersiz kalacak. Ama bilgisayar ve internet imkânları olmayan aileler tarafında eğitim çok büyük ve yakıcı bir sorun haline gelecek.
Bilgisayar ve sabit internet bağlantısı açısından Türkiye’nin durumu hiç açıcı değil. Bu durum Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hanelerde bilişim kullanımı ve yaşam koşulları istatistiklerine de yansıyor:
►TÜİK’in 2020 yılı verilerine göre hanelerin ancak yüzde 16.7’sinde masaüstü bilgisayar, yüzde 36.4’ünde taşınabilir bilgisayar ve yüzde 22’sinde tablet var. Ancak bu hanelerin yüzde 75’inde bir çeşit bilgisayar olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü bunların ciddi bölümü aynı evde bulunuyor. Bu verilere bakarak bilgisayar sahibi hanelerin oranının yüzde 50 dolayında olduğunu, hanelerin yaklaşık yarısında bilgisayar bulunmadığını söyleyebiliriz. Bir evde birden fazla öğrenci bulunabileceğini de dikkate alırsak, buradaki sıkıntının boyutunun daha büyük olduğu görülüyor.
►TÜİK’in sabit internet verileri sahipliği verileri de bu tahmini doğruluyor. 2020 yılı verilerine göre Türkiye’de hanelerin ancak yüzde 50.8’inde bir sabit internet bağlantısı bulunuyor. Yani hanelerin yarısı sabit internet erişiminden yoksun.
►Bu noktada ülkenin batısı ile doğusu arasında büyük bir dengesizlik de var. TÜİK’in düzey 1 coğrafi bölge sınıflamasına göre sabit internet bağlantısı olan hane oranı en yüksek bölgeler yüzde 69.1 ile İstanbul ve yüzde 60.5 ile Ankara, Konya ve Karaman’ı kapsayan Batı Anadolu bölgeleri. Sabit internet bağlantısı olan hane oranı yüzde 50’yi aşan diğer bölgeler ise Doğu Marmara (%56.3), Batı Marmara (%52.2) ve Ege (%53.7).
►Ankara’nın doğusu ile batısı diye ülkeyi ikiye bölen bu dağılımda doğuya doğru gittikçe interneti olan aile oranı iyice düşüyor.
►Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt’ten oluşan Güneydoğu Anadolu’da hanelerin yüzde 75.5’inde sabit internet bağlantısı yok.
►Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli, Van, Muş, Bitlis ve Hakkari’den oluşan Ortadoğu Anadolu’da evlerin yüzde 74.7’sinde sabit internet bağlantısı yok.
►Erzurum, Erzincan, Bayburt, Ağrı, Kars, Iğdır ve Ardahan’dan oluşan Kuzeydoğu Anadolu’da da evlerin yüzde 68.6’sında sabit internet bağlantısı yok.
►İşin içine bir de gelir dağılımını katarsak eşitsizliğin boyutu daha da artıyor. TÜİK’in yaşam koşulları araştırmasına göre 2019 yılı itibarıyla medyan gelirin yüzde 60’ından daha az geliri olanlar arasında evinde bilgisayar bulunmayan fertlerin oranı yüzde 82.1’i buluyor.
►Eğitim zaten eşitsizliğin en yüksek düzeye çıktığı bir alan. En zengin yüzde 20’lik gelir dilimindeki hanelerin eğitim harcaması, en yoksul yüzde 20’nin 20.5 katını buluyor. İstanbul’daki kişi başına ortalama eğitim harcaması Van, Muş, Bitlis ve Hakkari’den oluşan bölgenin 18 katı.
Bu koşullar altında eğitimin esas olarak uzaktan eğitime dayalı hale gelmesi, milyonlarca öğrenciyi fiilen eğitim hakkını kullanamaz hale getirecek ve bu alandaki uçurum katlanılmaz hale gelecek. Dünya tecrübeleri gösteriyor ki eğitimde bu tür bir tahribata maruz kalan kuşakların daha sonra bunu telafi etmeleri neredeyse imkânsız hale geliyor ve hatta bu fark kuşaklar boyu da sürüyor.
Bu nedenle her öğrenciye hiç gecikmeden internet ve bilgisayar olanağı sağlamak, sadece bugünün değil geleceğimiz için de en öncelikli sorun haline geldi.