Ganimet zamanı!- Fehim Taştekin

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afganistan ve Irak işgallerinden beri Genişletilmiş Orta Doğu’da Amerikan düzenindeki dikenleri ayıklayan ve İsrail için çevre temizliği yapan muhteşem katkılar sunan manevraları onu Bilad-i Şam’da söz sahibi yaptı. Fakat perde yeni açılıyor. Daha düzen kurulmadı! Kurulursa da nasıl bir düzen olacağı her şeyden daha önemli hale gelecek.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 23 Aralık 2024
  • 11:30

[Suriye’yi birlikte yıktık, yıkarken Halep sanayi kentini yağmalattık, yeniden inşa ederken de Türkçe bilen fikirdaş, duygudaş ve heveskâr İslamcı kadrolarla fethi temellendireceğiz! Ganimet ya Rasullah…]

Bilad-i Şam’a dair iç sesten sızıntılar…
Ağır mı oldu? Sanmıyorum.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Afganistan ve Irak işgallerinden beri Genişletilmiş Orta Doğu’da Amerikan düzenindeki dikenleri ayıklayan ve İsrail için çevre temizliği yapan muhteşem katkılar sunan manevraları onu Bilad-i Şam’da söz sahibi yaptı. Fakat perde yeni açılıyor. Daha düzen kurulmadı! Kurulursa da nasıl bir düzen olacağı her şeyden daha önemli hale gelecek.

Suriye, Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) ve selefi cihatçı ortaklarının elinde kalırsa, “Cehennemin kapıları açıldı” diyerek yakınacağımız, onlarca yılın başındayız demektir.

Elbette yıkılmış bir rejim farklı etnik, dini ve mezhebi bileşenlerin korkularını diriltirken aynı zamanda her tarafa açılabilecek fırsat pencereleri sunuyor. Bu fırsat Suriye’de tüm farklılıkları içine alan demokratik-çoğulcu bir sistemin kurulmasına izin verirse ne ala! Lakin masadaki kumaştan bu elbise çıkmaz!

Azınlıklara “korkuya mahal yok” diyen ılımlı mesajlar, kurulacak rejimin rengine dair kaygıları gidermiyor. Tiyatronun profesyonelce kurgulanıp oynandığını herkes görüyor. Meşruiyet krizini aşmak, yaptırımlardan kurtulmak ve terör örgütleri listelerinden çıkmak için bu mesajları vermek zorundalar. HTŞ, Aleviler “kapı çalacak ve bıçak altına yatırılacağız” diye korkuyla beklerken sağda solda görülen infaz, yağma, darp, tehditler ve kutsallara saldırılar karşısında ‘düzen partisi’ rolünü de iyi oynuyor.
Colani geçen hafta güneyde Süveyde’den Dürzi heyetini kabul edip endişeleri dindirmeye çalıştı. Dün de Lübnan’da İlerici Sosyalist Partisi’nin doğal lideri Velid Canbolat ve Dürzi ruhani liderleri ağırladı. Bakalım bu kapı Alevilere de açılacak mı? O tarafla hesaplaşma arzusu sahile inen selefi cihatçı tayfanın hal, tavır ve kelamından fışkırıyor!

***

MİT Başkanı İbrahim Kalın’dan sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan dün Şam’daydı. Fidan, Colani ile Halk Sarayı’nda görüşen ilk dışişleri bakanı oldu. Keyfi yerindeydi. “Başardık” der gibiydi. Colani’deki dönüşüm kravat detayıyla tamamlanmıştı. Colani’nin değişim hikayesinde Fidan’ın doğrudan rolü var. Bak bir makyaj nelere kadirmiş “Sayın Colani”. Şam’da ipleri eline alan HTŞ’nin meşrulaştırılması çabalarına bizzat öncülük eden Erdoğan’ın Colani’yi “Sayın” taltifiyle anmaması yakışık almazdı!
“Beni en çok sevindiren şeylerden biri, gerek İslam Dünyası gerekse Batıdan birçok ülkenin artık Sayın Colani ile irtibatlarını geliştiriyor olmasıdır. Bunlar yeni yönetime güvenin işaretidir” dedi.
Ama Colani’ye güvenli gidişi temin eden ilk vuruşun ABD’den geldiğini teslim etmek lazım. ABD Dışişleri Müsteşar Yardımcı Barbara Leaf, Şam’la diplomatik teması kuran ilk Amerikalı yetkili olurken Colani’nin kellesine konulan 10 milyon dolarlık ödül kaldırıldı. Türk-Amerikan-İngiliz ortak yapımı cihatçı hamle, ABD’ye Suriye’de hedeflerinin çoğunu sağladı. İran gitti, Hizbullah’ın ikmal hattı kesildi, işgalci İsrail ‘stratejik derinlik’ kazandı. Lübnan’da direniş nedeniyle ulaşamadığına cihatçılar sayesinde Suriye’de ulaştı.
Erdoğan neden “Sayın Ahmed el Şara” demedi, şaşırdım doğrusu. Acaba ağız alışkanlığı mı yoksa IŞİD, Nusra ve El Kaide ile iltisaklı hale gelmiş; Ebu Musab el Zerkavi ve Ebu Bekir el Bağdadi’nin yanında savaşmış Colani ismini temize çekmek daha mı efdal geldi? Belki de!

***

Colani’yle görüşen her bir heyet gönlündeki Suriye tarifini masaya bırakıp gidiyor. Kalın ve Fidan’ın bıraktığı tarifleri tarife gerek yok. Sakın ha özerklik falan olmasın! SDG’siz Suriye olsun!
Kürtlerin özerklik beklentisine odaklanıyoruz ama Dürzi ruhani lider Hikmet el Hicri de adem-i merkeziyetçi bir sistemi içeren yeni anayasa için tüm kesimlerin katılacağı bir konferans talep etti.
Coşkulu kutlamalardan sonra yavaş yavaş endişeli laikler, hassaten kadınlar kendi hayatlarını zehredecek geleceğe itiraz etmeye başladı. Açılmakta olan karanlık sayfaya karşı baskının gecikmeden kendini göstermesi çok önemli.
Yabancı heyetlerin kendi ajandaları bir kenara Suriyeliler için çoğulcu demokratik sistem önerdiklerini de görüyoruz.
Fakat “Ayinesi iştir insanın lafa bakılmaz” sözü sıra Şam’a gelince suya düşecek değil ya. Ziya Paşa’ya ayıptır yani.
Laftan öteye ilk atamalar Colani’nin Suriye’yi nereye götürmek istediğini gösteriyor. Ayrıca tek adam yetkisi kullanıyor. Vakti zamanında 123 ülkenin Suriye’nin meşru temsilcisi olarak tanıdığı Suriye Ulusal Koalisyonu ve ‘Suriye geçiş hükümeti’ Azez ve Çobanbey’deki ofislerini daha Şam’a bile taşıyamasa da Colani’nin kimseye danışmadan kendi adamlarını sağa sola atamasını ‘ya kritik zamanda kendi güvendiği isimlerle çalışması normaldir’ diyerek kendi kendini teselli edebilir. Fakat insanlığın kaderine hükmetmiş tecrübeler de ‘Nasıl başlarsa öyle gider’ diyor.
Kuşkusuz HTŞ’nin bütün Suriye’yi yönetecek ne kadrosu var ne de silahlı gücü. İllaki en yakınındaki cihatçı örgütlerden başlayarak yetki ve sorumlulukları dağıtacak. Başka şansı yok. Önceki gün silahlı grup lideriyle bir toplantı yapan Colani, Fidan’la basın toplantısında silahlı grupları içine alacak şekilde yeni savunma bakanlığının kuruluşunu yakında ilan edeceklerini söyledi.

***

HTŞ başta olmak üzere İslamcıların ağırlıkta olduğu silahlı grupların yeni Suriye ordusu olarak karşımıza çıkacak olması bir kenara ilk sivil kadrolar Suriye’nin başına örülmekte olan çorabı anlatıyor.
Sukur el Şam’ın lideri Ebu İsa el Şeyh, İdlib Valisi oldu. Sukur’uş Şam, İslami Cephe'nin kurucuları arasındaydı. Bu grup temsili demokrasi ve laikliği reddedip şura meclisini içeren bir şeriat devleti istiyordu.
Ahrar el Şam’ın liderlerinden Emir el Şeyh de Şam Kırsalı Valisi oldu. Ahrar el Şam’ın eski lideri Hasan Sufyan ise Lazkiye Valiliği’ne atandı. Katar-Türkiye ekseninden beslenmiş olan Ahrar el Şam, El Kaide lideri Eymen el Zevahiri'nin Suriye temsilcisi Ebu Halid el Suri tarafından kurulmuştu.
Cephet el Şamiyye’nin komutanı Azzam Garib, Halep Valisi oldu. Garib de yüksek lisansını Türkiye’de tamamladı. Suriye sahnesinde ‘Ebu el İzz Serakib’ takma adını kullanıyordu.
Tartus Valiliği’ne atanan isim Enes Ayrut. HTŞ’nin, şeriatın nasıl pratik bulacağına kafa yoran fetva kurulunda üyeydi.
Colani’nin Dışişleri Bakanlığı’na atadığı kişi Esad Hasan el-Şeybani, HTŞ’nin şura meclisindeydi ve İdlib’deki Kurtuluş Hükümeti’nde siyasi işler dairesi başkanıydı. Haseke doğumlu. Türkiye’de yüksek lisans yaptı. HTŞ’de "Zeyd el Attar” adını kullanıyordu. IŞİD’in Suriye yapılanması Nusra Cephesi saflarındaki kod adı ise ‘Ebu Ayşe’ idi.
Savunma Bakanlığı’na Hamalı Merhef Ebu Kasra atandı. ‘Ebu Hasan’ olarak tanınıyordu. HTŞ’nin üst düzey komutanlarındandı.
Ebu Kasra ilk mesajında Fırat’ın doğusunu hedef aldı. "Kürt halkı ile SDG arasında ayrım yapıyoruz. Kürt halkı, Suriye’nin diğer tüm bileşenleri gibi tam haklarını alacaktır. Ancak bölünme, federalizm veya benzeri projeler olmayacak. Suriye bir olarak birleşik kalacaktır" dedi.
Syria TV'ye göre yeni hükümet iç ve dış politikada hedeflerini belirledi. Birinci hedef, İran'ın Suriye'deki projesini sona erdirmek. İkinci hedef ayrılıkçı projelerle ilgili Türkiye'nin ulusal güvenlik kaygılarını gidermek. Mültecilerin döndürülmesi de hedefler arasında.

***

Hiçbir silahlı grup kalmayacak. Peki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) de Suriye Milli Ordusu gibi sisteme entegre edilecek mi? Fidan’ın yol haritası tam tasfiyeyi içeriyordu. Ayrıca Fidan son mesajlarında ABD’nin yaptırım tehditleri Kobani’ye harekâtın önünü kestiğinden SDG’yi halletme işini yeni Suriye yönetimine bıraktıkları izlenimi veriyordu.
İçeride konuşulan tam olarak nedir? Zorla silahsızlandırma mı, uzlaşarak entegrasyon mu? Eğer uzlaşma olmazsa yeni Suriye ordusu Fırat’ın doğusuna savaş mı ilan edecek? Bunu yapmaları Washington’ın tutumuna bağlı. ABD de Suriye’deki asker sayısını 900’den 2 bine çıkararak ‘Henüz buradayım’ dedi.
Amerikan nihai tutumu Şam’da iktidarın alacağı istikamete bağlı. Leaf’in Colani ile görüşmeden sonra ettiği şu laflar, ABD’nin yeni Suriye’de istediği garantileri aldığı zaman Fırat’ın doğusunda ‘çatışmasız bir sıfırlamaya’ göz yumulabileceğine işaret ediyor:
“Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kürtleri örgütlenmeye ve kendilerini savunmaya iten koşullar dramatik bir şekilde değişti.”
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un "Kürt grupları silahsızlandırılmalı ve ulusal güvenlik yapısına entegre edilmelidir" sözü de AB’deki yeni havayı yansıtıyor.
SDG Komutanı Mazlum Abdi kalıcı ateşkes için peşi sıra birkaç teklifte bulundu.
İlk teklif Süleyman Şah türbesinin eski yerine getirilmesiydi. Karşılık bulmadı.
Sonra Kobani’nin asker ve silahlardan arındırılmış bölgeye dönüştürülmesini teklif etti. Bu teklif ABD’nin Ankara’yı frenlemesine yaradı ama Fırat hattında çatışmasızlığı garantilemedi.
Abdi daha sonra PKK’li kadrolar dahil tüm yabancı savaşların kalıcı ateşkes olduğu zaman Suriye’den ayrılacağını söyledi.
Abdi son olarak France 24 kanalında, silah bırakmadan SDG’nin bazı özelliklerini korumak suretiyle Suriye ulusal ordusunun parçası olabileceklerini ve bunu yeni hükümetle görüşmeye hazır olduklarını vurguladı.
Beri tarafta Kürtler Şam’a ortak heyet göndermek istiyor ama Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), PYD’nin olduğu daireye uzak duruyor. Bu konuda Şeyh Mürşid Haznevi de devreye girdi. Kamışlı’da görüşmeler yaptı. Kürt kaynaklara, 2005’de öldürülen babası Şeyh Maşuk Haznevi’nin adını taşıyan camideki hutbesinde ellerinde silah yoksa müzakerelerde başarılı olamayacaklarını belirterek “SDG sizin silahınızdır, vazgeçilmez kırmızı çizginizdir” diye çıkıştı.
SDG zorlu bir dönemece giriyor. Çatışma ya da uzlaşma!

***

Colani’yi yoğurma işinde Türkiye önde gidiyor. Colani, Fidan’ın yanında ilk basın toplantısında “Gerek bizim kontrolümüzdeki gerek PKK/YPG'nin kontrolündeki bölgelerde, hiçbir grubun elinde silah bulunmasını kabul etmemiz mümkün değil" dedi. Bu, Ankara’nın bölge politikasının Şam’a olduğu gibi transferidir. Suriye’nin stratejik denklemdeki yeni yeri, Türkiye’nin Batılı müttefiklerini de memnun ediyor. Ankara buradan yakaladığı manivelayı kullanıyor. Tabii bu işe yeni Osmanlıcılık sosu katmaları potansiyel olarak ters tepecek bir şey. Şam’daki geçici maslahatgüzar Burhan Köroğlu, Erdoğan'ın Şam'a gideceğini müjdelerken "Suriye ile Osmanlı dönemindekine benzer bir ilişkiye sahip olacağımızı da takdir ediyorum" demiş. İslamcı müttefiklerine güvenerek Arap milliyetçiliğinin kalbine paldır küldür gidiyorlar.

Gazete Duvar / 23.12.24