Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın peşi sıra MHP lideri Devlet Bahçeli ve Süleyman Soylu da İstanbul’da yeniden seçim mesajı verdi.
Ömer Çelik, Erdoğan’ın “vatandaşın verdiği mesaj” üzerine AKP’de bütün birimlere “tüm çalışmaların yapılması” talimatı verdiğini açıkladı. Vatandaşın verdiği mesaj yanıltmasın, biliyorsunuz tek bir milli irade var, o da AKMHP’nin mutlak iktidarı.
Üstelik “mesaj” sadece İstanbul’da yeniden seçim yaptırmaktan ibaret değil. Pek çok yerde, özellikle de HDP’nin kazandığı bölgelerde seçilenin, seçilmişin iradesi yok sayılmak isteniyor.
Uzatmaların, suçlamaların, gerginliğin, mazbata oyunlarının sebebi, belediyelerdeki evraklara ‘çeki düzen vermek’ değil.
AKMHP’nin derdi, hukuk veya adalet arayışı da değil.
YSK’daki HDP temsilcisi, milletvekili Mehmet Tiryaki’nin artıTv’de Söz Bizim programında dediği gibi amaç, “Sonucu kendi lehine çevirene kadar itiraz etmek.”
Psikolojik üstünlüğü -en azından kendi seçmeni nezdinde- tesis etmek, kafa karıştırmak için türlü iddialar, şaibelerin ortaya atılması bundan. Tabii göz göre göre sandığa yapılan bu müdahale seçmenin nezdinde nasıl yankı bulacak, bilmiyoruz.
Şimdi herkes YSK’dan çıkacak kararı, sanki hukuk varmış ve YSK kendi içtihatlarına pek uygun, pek eşitlikçi davranacakmış gibi bekliyor.
Oysa aynı YSK, HDP’nin seçim öncesi ve sonrası, somut belgelere dayandırdığı hiçbir itirazını kabul etmedi. Hatta açık ara farkla kazandığı yerlerde dahi AKP’nin itirazları ilçe seçim kurullarında büyük hızla kabul edildi.
Sonuç değişmedi, o ayrı.
Benzer şekilde İstanbul ve başka illerde AKP’nin itirazlarının büyük çoğunluğu kabul edildi. Yani eşitsizlik ve hukuksuzluk, YSK eliyle sürdürüldü.
KENDİ KURALINI, KANUNUNU ÇİĞNEYEN BİR YSK
İstanbul’da yeniden sayım ihtimali konuşulurken bölgede olan bitenler en az o kadar dehşet verici:
HDP’li adayların kazandığı belediyelerde mazbataları verilmiyor, hatta belediye meclisi üyeliği için de baskılar sözkonusu. YSK hukuk tanımazlıkta bir eşik daha atladı ve ‘KHK ile ihraç edilmiş’ belediye başkanlarına mazbata verilmeyeceğini açıkladı.
Oysa aynı YSK, 24 Haziran seçimleri sonrası KHK ile ihraç edilen İbrahim Kaboğlu ve Cihangir İslam için “milletvekilliğine adaylığına engel değil” kararı vermişti.
İçtihata göre aynı kararı yerel seçimde de uygulamalı. Ancak YSK, kendi kararına uymayarak, uygulamayarak bir muhtarın KHK’lı olduğu için seçilememesini örnek almayı tercih etti.
Çünkü hukuk, söz konusu muhalifler, hele ki Kürtler olduğunda mevzubahis değildir!
Eski CHP milletvekili, gazeteci Barış Yarkadaş, YSK’nın seçilmişlerin görev almasını engellediğine dikkat çekiyor. Ayrıca AKP’li bir kaynağın, HDP’lilere mazbatalarının verilmeyeceğini söylediğini de aktardı.
Lafın özü, bu manzarada YSK’dan adil bir karar beklemek, bu manzarada biraz saflık. AKMHP geri adım atmazsa aksi imkânsız.
Sağolsun “Cumhurbaşkanlığı sistemi” geri adım atması da imkânsız.
Tekrar anlatayım...
YEREL DEMOKRASİYİ YOK ETMEK İÇİN...
Hatırlayalım, yerel seçime giderken Cumhur İttifakı'nın kankaları ne diyordu?
- Erdoğan: Ankara’yı Yavaş alırsa Ankaralılar da bedelini öder.
- Erdoğan: Teröre bulaşanlar sandıktan çıkarsa yine kayyım atarız.
- Ve Bahçeli: Seçimlerde yüzde 52'nin altına düşmemek lazım. O zaman Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin meşruiyeti üzerinde herhangi bir tartışma olmaz.
Peki ne oldu? 31 Mart seçim sonuçları, hem büyükşehirlerin elden gidişi, hem arzulanan oy oranının tutturulamaması, hem de kayyımlı belediyelerin kaybedildiğini gösterdi.
Velhasıl Cumhurbaşkanlığı sisteminin AKMHP’nin gönlünde yattığı gibi pürüzsüz işlemeyeceğini herkes gördü.
Parlamenter demokrasiden sonra yerel demokrasiyi yok etmek için çoktan kollar sıvandı. Yarkadaş’ın sözleriyle, sırf bunu yapmak için şu günkü kaotik görüntü bilerek, isteyerek yaratılıyor...
Asıl şimdi AKMHP’nin meşruiyeti sorgulanacak, ama o seviyeyi çoktan aştılar.
Artı Gerçek / 11.04.19