Enerji, su ve gıda - Şükrü Küçükşahin

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 14 Kasım 2013
  • 02:40

Başbakan Tayyip Erdoğan, kendisinin kamuoyu önüne taşıdığı ‘öğrenci evi’ polemiğinde Bülent Arınç’a, “Düşmanı sevindirmeyelim” diye seslendi.

Erdoğan’ın, ‘öteki’ gördüğü kimi kesimler için ‘düşman’ sıfatını kullandığını, bir başbakanın halkını asla böyle tanımlayamayacağını ve bunun tehlikeli bir üslup olduğunu daha önce de yazdım. Değişen bir şey olmadığı, tehlike sürdüğü için artık aklıselim herkesin bu konuda ses çıkarması şart oldu.
Adana Valisi’nin devlet ve siyaset geleneğine uymayan tutum ve söylemlerini de mayıs ayında bu köşede iki kez gündeme taşıdım.
Başbakan’ın, “Valiyi yedirtmem” sözü gösterdi ki, o alanda da yenilik yok.
Ancak bilinsin ki, devletin ceberut yüzü göründüğü her yerde artık AKP aleyhine işlemeye başladı ve halk, eski devleti arar hale geldi.

AÇLARIN TOPRAKLARI DA GİDİYOR

Bu iki konuyu işlemiş olmanın rahatlığı ile farklı bir alana bakacağım bugün. İlkini de izlediğim Türkiye Gıda Dernekleri Federasyonu’nun düzenlediği 2. Gıda Kongresi’nde, iki gündür kamu ve özel sektör temsilcilerini dinliyorum. Yerli-yabancı uzmanların sözlerine bakarak bir özet yapmaya çalışacağım. Enerji, su ve gıdanın stratejik üçlü haline geldiği; Türkiye’nin üç alanda da en azından, sınıf geçecek kaynaklara sahip olduğu ortak görüş.
Dünya, gıda kullanımında hâlâ adaletten çok uzakta, yılda 10 milyon kişi açlıktan ölürken, yatağa 900 milyon kişi aç, 1 milyar kişi de aşırı tok giriyor.
Ne yazık ki gelecek için de umutlu bir tablo çizen çıkmıyor.
Aksine, Çin ve Hindistan devasa bir tüketim yükselişinin habercisi olurken ABD, 2015’te doğalgaz ve petrol üretiminde bir numaraya yükselecek.
İlaveten Avrupa da bu ABD ile serbest ticaret anlaşması imzalıyor. Açlar için başka bir olumsuz haber de ülkelerinin tarım arazilerinin bu güçlü ülkeler tarafından satın alınması, kiralanması.
Sadece Çin’in, Afrika’da satın aldığı arazi 3 milyon hektar.

CEBERUT DEVLETİN FARKLI VERSİYONLARI

Başta Tarım Bakanı Mehdi Eker, kamu adına konuşanların sözlerinin satır aralarından anlaşılan, Türkiye de bu alanda atağa geçmekte.
Yani, dışarıda tarım arazisi alana bazı teşvikler gelecek gibi.
Tarım üretiminde son on yılda ciddi ilerlemeler sağlamış bir Türkiye’nin, bu satın almalarda da geri kalmaması önemli.
Bu olumlu gelişmelerin yanında Türkiye’nin, gıda güvenliği/denetimi konusunda hâlâ ciddi sorunları var.
Eğer bu sorunlar giderilirse Çin, Hindistan, ABD ve AB merkezli tüketim yükselişi ciddi avantajlara dönüştürülebilir.
Tüketicinin artık etikette de görmek istediği çevre ve çevresel tüm değerleri dikkate alan denetimi sağlıklı yaparsa Türkiye’nin yolu açık. Kongrede dikkatimi çeken önemli bir konu da kamu temsilcilerinin üslubu.
Çünkü, ceberut devlet kendisini farklı tarzlarda, söylemde de gösterebiliyor.
Bakan Eker’in nezaketini bilmeyen yok; ancak diğer temsilcilerini (en azından bazılarının) buyurgan, nezaketten uzak söylemi, konuşmacılara saygı eksikliği, çok konuşup daha az dinleyen anlayış sadece benim dikkatimi çekmedi.
Oturum yöneten bir bürokratın, kürsüdeki üslubu da en iyi yansıtacağına inandığım şu sözleri bir karar vermek için yeterli sayılsa gerek: “Şimdi fotoğraf çektireceğiz. Görevli kimse çabuk gelsin.”

Hürriyet / 14.11.13