Boğaziçi Üniversitesi'nde Melih Bulu'nun rektörlüğe atanmasına karşı protestolar sürerken, komşu Yunanistan'da da son dönemde benzer bir hareketlilik yaşanıyor. Sağcı Yeni Demokrasi hükümetinin kampüslerdeki şiddet olaylarını gerekçe göstererek üniversitelere polis yerleştirme planı büyük tepkiye yol açtı.
Başkent Atina ve Selanik'in yanı sıra birçok yerde öğrencilerin zaman zaman sert polis müdahalesine sahne olan kitlesel protestolarına ve akademi camiasındaki yoğun itirazlara rağmen Yunanistan Parlamentosu geçen hafta tartışmalı tasarıyı onayladı. Parlamentoda 10 milletvekili bulunan radikal sağcı Yunan Çözümü partisi dışında tüm muhalefet partilerinin karşı çıktığı tasarı, 132'ye karşı 166 oyla kabul edildi. Başbakan Kiryakos Miçotakis, parlamentodaki konuşmasında yeni yasayla üniversitelerin marjinal grupların sığınağına dönüşmesinin engelleneceğini söyledi.
Üniversitelere gözaltına alma ve çevik polis çağırma yetkisine sahip silahsız özel polis yerleştirme planı tasarının en tartışmalı kısımlarından biri ancak reform paketi bununla sınırlı değil. Tasarı ayrıca öğrenci sayısının azaltılmasıyla eğitim fonlarında kesintiye gidilmesini, bazı özel yükseköğretim kurumlarından alınan diplomaların devlet üniversitesi diplomasına denk sayılmasını da kapsıyor. Ayrıca 4 yıllık öğretim süresini tamamlayamayan öğrenciler iki yıllık ek sürenin ardından okuldan atılabilecek. Kampüste afiş yapıştıran ve eylem yapan öğrencilerin gözetime tabi olması, öğrenciyi ihraç yetkisi bulunan disiplin kurulları oluşturulması da gündemde.
Kampüste polis yasağı, Politeknik Direnişi'nin mirası
Avrupa'da yüksek öğretimin en ucuz olduğu ülkelerden Yunanistan'da üniversiteler, tarihsel olarak siyasette de önemli bir yere sahip ve "demokrasinin kalesi" olarak görülüyor. Yunan öğrenciler cuntaya karşı 1973'te Atina Ulusal Teknik Üniversitesi'ni işgal etmiş, tüm ülkeye yayılan protestolara karşı tanklar üniversite kapısını kırarak öğrencilere müdahale etmiş ve sonrasında yaşanan olaylarda resmi rakamlara göre yaklaşık 40 kişi hayatını kaybetmişti. Büyük tepki yaratan olaylardan bir yıl sonra cunta devrilmiş ve Yunanistan demokrasiye geçiş yapmıştı. Tarihe "Yunanistan'da faşist diktatörlüğü deviren Politeknik Direnişi" olarak geçen bu olayların ardından kolluk güçlerinin üniversite kampüslerine girişi 1982 tarihli yasayla yasaklanmıştı.
Kampüslerde artan şiddet, güvenlik zafiyeti iddiasını güçlendirdi
Yeni Demokrasi, 2019 seçimlerinde iktidara geldikten sonra bu yasağı kaldırdı. Bazı kampüslerde öğretim üyelerin odalarının işgal edilmesi, artan hırsızlık ve şiddet olayları, son dönemde üniversitelerde güvenlik zafiyetiyle ilgili tartışmalara neden oluyor.
Geçen ekimde anarşist olduğu söylenen bir grup Atina İktisat ve İşletme Üniversitesi Rektörü Dimitris Bourantonis'in odasını işgal etmiş ve rektörü bir süre rehin almıştı. Bazı kesimler de üniversitelerin ekonomik krizle artan toplumsal huzursuzluğun etkisiyle fazla politikleştiğini savunuyor.
"Hükümet yanlısı medya, üniversitelere karşı karalama kampanyası başlattı"
Yunan Üniversitelerine Özel Güvenlik Gücü Yerleştirilmesine Karşı Akademisyenler İnisiyatifi'nden Atina Üniversitesi Türkiye ve Modern Asya Çalışmaları Bölümü üyesi Yardımcı Doçent Efi Kanner, iktidar partisi dahil neoliberal çevrelerin uzun zamandır askeri cuntanın devrilmesinden sonra inşa edilen ve solun hegemonyasının bir sonucu olarak gördükleri akademik modeli hedef aldığını belirtti.
Independent Türkçe'ye konuşan Kanner, hükümet yanlısı anaakım medyanın üniversitelere karşı bir karalama kampanyası başlattığını ve üniversitelerin "suç işlenen yerler" gibi gösterildiğini, konuyla ilgili araştırma ve istatistiklere göreyse bu iddianın tümüyle temelsiz olduğunu kaydetti.
Kanner şunları söyledi:
Bu yeni güvenlik gücü, üniversitelerin özerk karakterinin gerektirdiği şekilde üniversite yetkililerine karşı sorumlu olmayacak. Bunun yerine Yunan Polisine karşı sorumlu olacak. Yunan Üniversite Rektörleri Konseyi, Helen Üniversite Öğretmenleri Birliği Federasyonu (POSDEP), 24 Yunan akademi kurumdan 16'sı ve öğrenci birliklerinin çoğu tasarıya şiddetle karşı çıkıyor. Tasarının ülkedeki yüksek eğitim kurumlarını baskının ve polis gücünün kalelerine dönüştüreceğini söylüyorlar. Eğitim, araştırma ve altyapı için Yunan üniversitelerine sağlanan kaynakların yetersizliği düşünüldüğünde, üniversitelere 1000 kişilik polis gücü yerleştirme planının finansmanı da öfkeye yol açan bir konu.
"Akademik özgürlük kısıtlanacak"
Muğlak şekilde tanımlanan eylemlerin suç kapsamına alınmasıyla keyfi cezaların önünün açılabileceğini ve bu durumun akademik özgürlüğü kısıtlayacağını ifade eden Kanner, "Bu disiplin kuralları ve kampüslerin özel teknolojik ekipmanlarla gözetimi, akademide ve üniversitelerle Yunan halkı arasında fikirlerin özgürce dolaşımını önleyecek bir adım" dedi.
Kanner, "Hükümet üniversiteleri işgücü piyasasının talepleri doğrultusunda katı bir özelleştirme merkezine dönüştürmeyi amaçlıyor. Bu, üniversitenin misyonuna uygun değil. Bazı özel 'kolejlerin' akademik kurumlarla denk hale getirilmesi de buna dahil. Fikir alışverişinin önlenmesiyle akademik hayatın verimsizleşmesi, dolayısıyla akademik özgürlüğün engellenmesi hükümetin gündeminin bir parçası" diye konuştu.
"Yunan Polis Federasyonu bile tasarıya karşı"
Yunan Üniversitelerine Özel Güvenlik Gücü Yerleştirilmesine Karşı Akademisyenler İnisiyatifi'nin yayımladığı metne 1100'ü aşkın Yunan akademisyen imza attı. Uluslararası akademi camiasına yönelik hazırlanan çağrıya da Judith Butler, Etienne Balibar ve Alain Badiou gibi isimler dahil tüm dünyadan 900'ü aşkın akademisyen destek verdi.
Efi Kanner, Atina Üniversitesi'nin eski rektörü Theodoros Fortsakis ve eski Eğitim Bakanı Aris Spiliotopulos dahil bazı muhafazakar siyasetçilerin ve hatta Yunan Polis Federasyonu'nun da tasarıya karşı çıktığına dikkat çekti.
Yunanistan Komünist Gençliği: Amaç üniversitelerde mücadeleyi engellemek
Parlamentoki 15 milletvekili tasarıya karşı oy kullanan Yunanistan Komünist Partisi'nin (KKE) gençlik örgütü Yunanistan Komünist Gençliği (KNE), Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada, tasarıya göre üniversiteye girecek öğrenci sayısının kapitalist piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda belirleneceğini ve eğitimin ticarileşmesiyle mücadelenin şart olduğunu belirtti. KNE, hükümetin kampüse polis yerleştirerek öğrencilerin ve üniversite çalışanlarının eğitimdeki gerilemeye ve haklarının ellerinden alınmasına karşı verdiği mücadeleyi önlemeyi amaçladığını kaydetti.
Bu gerilimin zemininin 2015-2019 arasında hükümette olan ve çevik polise öğrencilere, işçilere ve emeklilere müdahale talimatı vererek grev hakkını kısıtlayan SYRIZA tarafından yaratıldığını ifade eden KNE, otoriterlikle el ele giden halk karşıtı siyasetin burjuva demokrasisinin gerçek yüzünü gösterdiğini belirtti.
Plana karşı düzenlenen eylemlerin öğretmen sendikalarından, lise öğrencilerinden ve birçok sendikadan büyük destek gördüğünü vurgulayan KNE, hükümetin plana karşı eylemleri karalamak için elinden geleni yaptığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
Provokatif grupları kullanıyorlar. Kendi öğrenci kadroları devlet televizyonunda konuşuyor. Medya eylemleri "koronavirüs yürüyüşleri" ve "azınlıklar yolları kapadı" sözleriyle duyuruyor. Gerçekteyse gösteriler, 25 kentten onlarca öğrenci birliğinin kararıyla düzenleniyor. İlginç olan şu ki aynı medya, Türkiye'deki gösterileri övüyor. Yunanistan ve Türkiye burjuva sınıfları arasında Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'de büyüyen karşıtlık nedeniyle her iki taraf da birbirlerine üstün gelmeye çalışıyor.
"Türkiye'deki öğrencilerle ortak sorunlarımız bizi birleştiriyor"
Boğaziçi Üniversitesi'yle ilgili eylemleri yakından takip ettiklerini belirten KNE, "Ortak sorunlarımız ve geleceğimiz için verdiğimiz mücadele bizi birleştiriyor. Yunanistan ve Türkiye'deki öğrencilerin ortak çağrısı bu nedenle çok önemliydi" ifadelerini kullandı.
Türkiye ve Yunanistan'dan 125 öğrenci örgütü, birlikte kaleme aldıkları bir bildiriye ortak sorunlarına karşı beraber mücadele edeceklerini ilan etmişti.
Merve Arkan- Independent Türkçe / 20.02.21