Demirören-Ziraat ilişkisinde ikinci bahar - Bahadır Özgür

Ziraat’in bir çırpıda Hürriyet’i alması için Demirören’e milyonlarca dolarlık kredi vermesi çok tartışıldı. Henüz bu ilişkinin sır perdesi tam aralanmadan sessiz sedasız yeni bir gelişme daha yaşandı. Demirören, Ziraat’ten sadece para değil, bir de üst düzey yönetici aldı. Bakalım, yeni komutanı Demirören’e hangi kârlı kapıları açacak…

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 26 Şubat 2019
  • 08:24

1920’ler; savaş kadar bir başka illetin de musallat olduğu yıllardı. Sıtma salgını kısa sürede Anadolu nüfusunu kırdı. Köylüler topraklarını terk etti. Şehirlerin fakir mahallelerinde sokaklar geceleri ölü bedenlerle doldu. Bilinen en etkili ve tek ilaç kinin ithal ediliyor, ama sadece parası olana yetiyordu. Acil bir yasa çıkarıldı. İthal edilen kininin yoksullara bedava dağıtılmasına karar verildi. Dağıtacak kurum Ziraat Bankası’ydı. Ziraat’in tüm ülkeye yayılmış şubeleri sayesinde defter kaydı tutularak tedavi en ücra köylere kadar ulaştırıldı. Meraklısı için bankanın Ankara’daki tarihi binasında ‘kinin kayıtları’ hâlâ durur.

Özel bir bankaydı Ziraat. Cumhuriyet’in simgeleri aranıyorsa eğer, onlardan biri kesinlikle Ziraat’ti. Mütareke yıllarında direniş için silah kaçırması, Kurtuluş Savaşı’nda çalışanlarının çoğunu cepheye göndermesi bir yana; parası sanayiciye, tüccara, müteahhide değil de alın teri dışında tek kuruşta gözü olmayan üretici köylüye zimmetliydi. Yıllarca “Bir bankadan daha fazlası” sloganını kullanması boşuna değildi.

Ama işte, AKP’nin yerel seçim şarkısında söylendiği gibi; “Neredeeen nereyeee, geldi Türkiye!”

Geçen hafta Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, Hürriyet gazetesini alması için Demirören Grubu’na verilen kredi ile ilgili konuştu. Ve dedi ki, “Paramız vardı verdik. Adam tek medya işi yapmıyor. Petrolü var, gazı var.”

Nasıl bir rejimde yaşadığımızı özetleyen sözlerdi bunlar. Dağıttığı her kuruş vatandaşın vergisinden gelen bir devlet bankasının yöneticisinin tavrı, şeffaflık veya finansal realiteyle açıklanamayacak türden yeni bir ‘iş ahlakı’na işaret ediyor. Demirören’e ülkenin en ağır krizlerinden birine sürüklendiği günlerde verilen yüklü kredinin kendisi kadar, o krediyi savunma şekli de önemli. Zira, kamunun kaynaklarını yönetmekten ziyade üzerine ‘çökme’ mantığını anlatıyor.

Malum, Demirören’in iki yılı ödemesiz 10 yıl vadeli 700 milyon dolarlık kredisi bir yıldır tartışılıyor. Nihayet en azından resmi bir açıklama geldi derken, kredi ilişkisinin çok daha ileri boyutlara sıçradığını gösteren yeni bir gelişme daha yaşandı. Ziraat’in üst düzey yöneticilerinden biri, sessiz sedasız Demirören Medya’nın en yetkili makamına oturdu. Metin Sezici, kısa süre önce yeniden organize edilen medya yönetiminde tüm finansal işlerden sorumlu Chief Financial Officer (CFO) olarak Demirören’e transfer oldu.

Metin Sezici, 1989’da Pamukbank’ta müfettiş yardımcısı olarak başladı. Sırasıyla müfettiş, şube müdürü ve ticari merkez müdürlüğü yaptı. 2004’te Halkbank’a geçti. Orada da kurumsal pazarlama ticari pazarlama ve KOBİ pazarlama daire başkanlığını yürüttü. 2013 yılındaki durağı ise Ziraat’in Tarımsal Pazarlama Grup Başkanlığı’ydı. 2015’ten sonra da Girişimci Şube Grup Başkanı oldu. İş hayatı tamamen kamu bankalarında geçmiş Sezici’nin yeni durağı Demirören. Medya grubunun para konusundaki yegane imza yetkisi onda artık.

Peki ne var bunda? Bir kamu bankası yöneticisi özel sektöre geçemez mi? Her şey bu soruyu olağan karşılamakla başladı zaten. Bu taktiğin nasıl kapılar açtığına, neye yaradığına Aydın Doğan’dan aşinayız çünkü. Kamudan yönetici almayı pek severdi. Hatta Doğan işi o kadar ileri götürdü ki, kendi yöneticisi 2001 krizinde kamu bankalarının sorumlusu olarak kamuya transfer oldu, geri dönerken de yanında kelepir bir banka getirdi. Kredi ile 150 milyon dolara aldığı o bankayı Doğan, 11 yıl sonra 1.3 milyar Euro’ya sattı. Döneme ilişkin benzer hikayeler çoktur.

Demirören’in en sıkıntılı günlerde tek kalemde 700 milyon dolar kredi aldığı bankanın yöneticisini de transfer etmesinin arkasında ne yattığını zaman gösterecek elbette. Sadece şu sıralar kârlı İddaa ihalesini de resmen almanın eşiğinde olan Demirören’in siciline dair küçük bir hatırlatma, önümüzdeki sürece ilişkin ipuçları veriyor.

1968’de Oto Kolaylık şirketiyle iş hayatına giren Demirören ailesinin 2004’e kadar 40 yıl boyunca neredeyse tamamı gaz işinde olan sadece sekiz yatırımı vardı. 2004’ten sonra ise yedi yıl içerisinde mermer, gayrimenkul, liman, inşaat, petrol ve medya olmak üzere sekiz önemli sektöre daha girdi. Dokuzuncusu da yolda.

Gerçekten nereden nereye… Memleketi sıtmadan kurtarmaktan bir medya devi yaratmaya uzanan hikaye henüz bitmedi tabi. Bakalım, yeni yönetim komutası Demirörenlere daha hangi kârlı kapıları aralayacak…

Gazete Duvar / 26.02.19