Covid-19 salgını, resmi sayılarla hâlihazırda 14 milyonu aşkın tanımlı hasta sayısına ve 600 bin ölüme yol açtı. Amerika kıtasında yoğun şekilde yaşanan salgın Asya’da ise Hindistan’da 1 milyon vakayı aştı. Afrika kıtasındaki artış şu an için arka planda kalsa da önümüzdeki süreçte Afrika’nın da şiddetli bir salgın sürecine grime riski var. Avustralya ve İsrail’de neredeyse sıfırlanan vakaların tekrar artışa geçmesi, İspanya’da hafif artışların baş göstermesi, ABD’nin güney eyaletlerindeki dramatik artış ve sokağa çıkma kısıtlamalarının geri geliyor olması, pandeminin şakasının olmadığına ve gereken temkinli yaklaşımlar uygulanmazsa faturanın çok daha ağır olacağına işaret ediyor. Şurası kesin ki, Covid-19 etkili ilaç ve aşı müdahaleleri geliştirilmediği sürece uzun zaman daha devam etme riskini barındırıyor. Tam da bu noktada önemli bir uyarıyı yapmak gerek: pandemiyi sadece vaka ve ölüm sayıları ile değerlendiremeyiz. Hastalığı geçiren ve iyileşen kişilerde de uzun süreli hasarlar ve etkiler bırakabilme ihtimali olan Covid-19, halk sağlığını uzun erimli etkileme riskini beraberinde taşıyor.
Beyin hücrelerine etkisi henüz bilinmiyor
SARS-CoV-2, birçok organ sistemini etkiliyor. Örneğin deri lezyonlarına, endokrin sistemi bozukluklarına, pankreas hücrelerinin ölmesine ve dolayısıyla diyabet tarzı bozukluklara, kalp rahatsızlıklarına, damar yolu tıkanıklıklarına, gastrointestinal şikâyetlere, karaciğerde metabolik değişimlere, böbreklerde fizyolojik bozulmalara yol açtığına dair çalışmalar mevcut (1, 2). Bu dokuların yanında Covid-19’un sinir sistemini de etkilediğine dair birçok çalışma ortaya çıkmakta. Daha önceki enfeksiyon hastalıkları pratiği, virüslerin sinir sistemini etkilediği ve çeşitli yollarla uzun vadeli sinir hasarlarına yol açabildiğine dair verileri ortaya koymuştu (3). SARS-CoV-2 de büyük ihtimalle sinir sistemini etkileme kapasitesine sahip. Covid-19 hastalarında koku ve tat duyularının azalması ve ender olmakla beraber halüsinasyon ve inme gibi etkilerin gözlenmesi sinir sistemine de odaklanılmasını beraberinde getiriyor. Virüsün doğrudan beyin hücrelerini etkileyip etkilemediği henüz net değil.
Ancak Haziran ayı içinde ön makale veri tabanına konan bir yayında, bu üç boyutlu mini beyin modeli olan “organoid”lerde yapılan bir çalışma bu konuda bilgi verici nitelikte. Organoidler, embriyonik kök hücrelerden oluşturulan ve laboratuvar ortamında beyindeki sinir hücrelerine benzer hücrelerin oluştuğu ve üç boyutlu bir yapı içinde birbirleriyle bağlantılar kurdukları güçlü bir deneysel model (4). Veri tabanındaki çalışmada dokuz haftalık beyin organoidlerine SARS-CoV-2 tatbik edildiğinde birkaç günlük süre içinde beyin dokusunun virüsten etkilendiği ve virüsün sinir hücreleri içinde kendisini çoğalttığı öne sürülüyor (5). Organoidler içinde sinir hücrelerinin de öldüğünü gören araştırma grubu, daha önce virüslerin beyni etkileme mekanizmalarından biraz farklı tepkiler görüldüğünü belirtiyor (6). Örneğin Zika virüsü, sinir sistemini etkilediğinde daha çok bağışıklık tepkisinde rol alan bazı mekanizmaları aktifleştirirken SARS-CoV-2’de bu mekanizmalar çok ön planda değil. Bunda, SARS virüsünün bağışıklık sistemi programlarını baskılayıcı ve onlardan kaçıcı mekanizmaları kullanmasının etkisi olabilir. Bu çalışma bir yönelim veriyor olsa da insan beynindeki patolojik mekanizmanın ne olduğu, virüsün beyni nasıl etkilediği ve uzun vadeli sorunları yaratıp yaratmayacağı henüz net değil. Bu konudaki çalışmalar ve gözlemler de zamanla ortaya çıkacak. Örneğin, geçen hafta içinde yayımlanan bir vaka analizinde 23 yasındaki bir anneden fetüse SARS-CoV-2 enfeksiyonunun geçtiği gösterildi (7). Bu vaka çalışmasına göre anneden plasenta yoluyla bebeğe geçen enfeksiyon, 18 gün sürmüş ve bebekte doğduktan sonra da artış göstermiş. Çalışmanın önemli bir bulgusu, virüsün beyinde glia hücresi lezyonları yaratmış olması. Bu lezyonla belirtilen vakada zamanla küçülme kaydetmiş ancak bu normal olmayan değişimlerin bilişsel aktiviteye ve beyin gelişimine nasıl etkisi olacağını şu an bilmiyoruz.
Yanlış uygulamalar süreci uzatır
Sonuç olarak, koronavirüs her yaştan insanı değişik şekillerde etkiliyor. Uzun vadeli etkilerini ve insanlarda bırakacağı hasarlara dair bilgimiz çok sınırlı. Bu sebeple, pandemiye sadece ölüm oranlarıyla bakmak ve halk sağlığı değerlendirmelerini bu oranlara göre yapmak yanlış. Hâlihazırda tüm vakaların bulunamadığını, tüm ölümlerin kayda geçirilmediğini biliyoruz. Bu, hem dünyada hem Türkiye’de bu şekilde. Herhangi bir başarı öyküsünü şimdiden yazmaya çalışmak, bilimsellikle bağdaşmıyor. Bir başarı, sadece salgını bitirmekle yakalanabilir. Dünya, hamasetin değil bilimsel gerçekçiliğin yardımıyla bu olağanüstü durumu atlatacak. Her yanlış uygulama ise süreci uzatırken birçok insanın yaşamını ve sağlığını tehlikeye atarak faturayı daha da ağırlaştıracak.
(1) https://www.nature.com/articles/s41591-020-0968-3.pdf
(2) https://www.sciencemag.org/news/2020/04/how-does-coronavirus-kill-clinicians-trace-ferocious-rampage-through-body-brain-toes
(3) https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S1879625715000115
(4) https://www.nature.com/articles/nature12517
(5) https://www.biorxiv.org/content/10.1101/2020.06.25.169946v1
(6) https://www.the-scientist.com/news-opinion/sars-cov-2-can-infect-human-brain-organoids-67723
(7) https://www.nature.com/articles/s41467-020-17436-6
BirGün / 19.07.20